ÖZET
Bu çalışmada geçmişte günümüze kadar yaşanan gelişmeler de göz önüne alınarak kentleşmenin ne olduğu ve gelişimi vurgulanmıştır. Bilim ve ilerlemenin temel dayanağı olan kentlerdeki değişimin geçiş süreçlerinden bahsedilmektedir. Sanayi Devrimi’nin de kentleşme, sanayileşme ve modernleşme süreci de buna eşlik etmiştir. Sanayi Devrimi’nin kent olgusunu yeniden yaratmasıyla beraber bu süreçte sosyo-ekonomik yapılarla, toplumsal ilişkilerle ve kentsel yaşam biçimlerinde kendini gösteren değişim ve gelişim günümüze kadar birçok farklı şekilde nitelendirilmiştir. Bu bağlamda, kent ve kentleşme çalışmanın temel inceleme alanını oluşturmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Kent, Kentleşme, Modern Kentler
1.Giriş
Kentleşme, sanayileşme arasında doğrudan ilişkileri olan kavramlardır. Gelişmekte olan ülkelerde, sanayileşme, kentleşmeyi beraberinde getiren bir olgudur. Kentleşme, temelde bir toplumun sosyal polemik yapısındaki değişmelerden kaynağını aldığı için toplumsal ekonomik ve politik anlamlarla yüklü olan bir olgudur. Kentsel yapı, doğumlarla ve bunun yanında köylerden ve kırsal kesimlerden gelenlerle, yeni göçlere zemin hazırlamaktadır. Kentleşmeyi yalnız nüfus artış hareketi olarak baz alırsak eksik bir kavram olur. Çünkü kentleşme, toplumdaki ekonomik ve sosyal yapıdaki değişmelerden de kaynaklanır. Örneğin; ekonomik olarak kentleşme “ toplumların ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için kaynak kullanmasıdır.” Sosyal açıdan da bakacak olursak nüfusun büyük şehirlerde yoğunlaşma sürece olarak tanımlamak doğru olacaktır. “ Bookchin’ in de ifade ettiği gibi “ kendi fiziksel yapısının arkasında çalışma yaşamı, değerleri, kültürü, aile bağları, sınıf ilişkileri ve kişisel bağlantılarıyla toplumsal bir dünya vardır.” Bu nedenle kentleşmenin tanımını yaparken, nüfus artışlarının yanı sıra, ekonomik ve toplumsal değişmelere de yer verilmesi gerekir. Kapsamlı bir tanım yapacak olursak da; “ sanayileşme ve ekonomik gelişme ile koşut olarak kent sayısının artması ve bugünkü kentlerin büyümesi sonucunu doğuran, artan oranda örgütlenme, işbölümü, kurumlaşma ve uzmanlaşma yaratan, insan davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol açan bir nüfus birikim sürecidir.” (Keleş,2012)
Kentleşme de mevcut ikili bir yapısı vardır. Birinci mevcut yapılan niceliksel olarak kendilerinin, kentin nüfusunun artması ve kentin sınırlarının gelişmesi ile açıklanırken, ikinci mevcut yapıda niteliksel olarak kendi hayat tarzını yansıtması ve kentin kültürel gelişim olarak ele alınır.
Modern kentler, sanayileşme olgusuyla ortaya çıkmıştır. Sanayi devrimi ile başlayan süreç, gelişen makineleşme ile hızlı bir şekilde çağa uyarak teknolojinin de ilerlemesiyle süregelen bir olgudur. Sanayi devrimi ile yeni buluşların üretime olan etkisi ve buhar gücüyle çalışan makinelerin makineleşmiş endüstriyi doğurması, bu gelişmelerin de Avrupa’daki sermaye birikimini artırmasıyla başlayıp ülkemizde bu devrimin önemli sonuçları makineleşmenin olduğu yerlerde çoğalan nüfusta kentleşmenin başlıca en önemli faktörlerindendir. Sanayi devrimi sonucu oluşan sanayi toplumları modern toplumlardır. Kentlerde modernliğin bir getirisi olmuştu. Sanayi toplumlarının da, köylerde yaşayan toplumların sayıları toplam nüfusa bakıldığında daha az yer kaplamaktadır. Çünkü kentleşme ve modernite kentlere çekici hale getirir. Kentlerde, kırsal bölgelere göre daha bilinçli bireyler vardır ve daha fazla imkanlar sunarlar topluma.
Günümüzde, modern toplumlardan post modern ve bilgi dış göz ile görülür bir hal almıştır. Modernlikle artan toplumlar gelenek, görenek, örf-adetlerini terk edip teknolojiyle birlikte değişme gidiyor. Ekonomik olsun, bilim olsun, iletişim olsun büyük bir hızla gelişirken buda modernliğe iten etkenlerdendir. Tüm bunlara baktığımızda da toplumların köklü değişiklikleri kaçınılmazdır. Toplum denen şeyde değişime, gelişmeye açık bir kurumdur.
2.Kent ve Kentleşme Kavramları
Kentler, kendine özgü özellikleri içinde bulunduran bireylerin ortak yaşam alanı olan yerleşim yerleridir. “ Kent kavramı; tarımsal olmayan üretimin yapıldığı, hem tarımsal hem de tarım dışı üretim dağıtım ve denetim işlerinin toplandığı, teknolojik gelişme derecesine göre belirli bir büyüklük heterojenlik ve bütünleşme düzenine varmış yerleşme biçimleri olarak tanımlanmaktadır.” (Keleş,1998: 75). Kentlerde, modern yaşamda diyebileceğimiz kentli yaşam tarzından bulunduğu iş bölümlerinin de içinde olduğu, akrabalık kuvvetlerinin giderek zayıfladığı için modern toplumun başlıca getirilerindendir, iletişim araçlarının kullana bildiği mekanlardır. Kentlerde belirli bir insanın yaşamını sürdürdüğünü görürüz. Belli bir nüfusu içinde barındırır. Ekonomik ve sanayi imkanlarını daha çok içinde bulundururlar.
Kentleşme de bir yerleşim yeridir. Fakat bu yerleşim kırsal kesimlerden farklı olarak daha fazla imkanlar elinde bulunduran, daha fazla birey ihtiyaçlarını karşılayabilen yerleşim yerleridir. Nüfusun artması demek kentlerin daha da fazlalaşacağı anlamına gelmez. Kentleşme, değişime açık olan toplumdur. Sanayileşme ve modern topluma ayak uydurmaktır. Kentleşmenin en önemli unsuru sanayide dervriminin getirisi olan sanayileşmedir. Çünkü sanayileşme daha fazla iş olanakları, daha fazla ekonomik kalkınma, daha fazla olanaklara sahip olmak demektir.
İnsanların yaşadığı çevrelerin değişmesinde etkili olan iki devrim vardır. Bunlar tarım devrimi ve sanayi devrimidir. Tarım devrimi ile beraber yerleşim yerleri ortaya çıkmıştır. Göçebe hayat kaybolmaya başlamıştır. Sanayi devriminin olmasıyla da çok fazla olan göçler ve sanayi makineleri ile beraber artan nüfusla da modern diye adlandırdığımız kentler oluşmaya başlamıştır. Uygarlıkların doğuşu olarak da kentlerin ortaya çıkması geçmişten bugüne kadar hep süregelen bir olgudur. Kentte yaşayanlar ve kentte yaşamayanlar arasında farklılık vardır. Kentleşme de toplumsal değişim ile beraber kente uyum sağlamaya bakılır. Hala kentte yaşayıp da, kırsal yaşamdaki alışkanlıklarını devam ettiren bireylerde vardır. Bunlar kente henüz adapte olamamış bireylerdir. Kent ve kırsal yaşam birbirinden ayrılır, buna farklılık diyemeyiz. Bu yüzden köy ve kent iç içe geçmiş toplumları içinde bulunduran olgulardır. Kentlerin sınırları daha geniştir. Köyde ise durum böyle değildir. Köyler modern olsalar bile geleneklerini sürdürdükleri için kentteki yaşam kadar rahat ve gelişimleri daha geç kabul ederler. Çünkü yaşanılan toplumun örf adetlerden dolayı belirli kuralları vardır. O kalıplar dışına çıkmaları zor olur. Kentlerde durum tam tersidir. Çünkü bireyler modernliğe daha çabuk ayak uydururlar ve bu değişimlere açık oldukları için kentleşme daha çabuk gelişir.
“Kent, Durkheim’in de dediği gibi; İnsan toplulukları “basit cemiyetler” ve “karmaşık cemiyetler” olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Durkheim’a göre Basit cemiyetlerde “ mekanik dayanışma”, karmaşık cemiyetlerde ise “organik dayanışma” temel olmaktadır. Bu ayrıma göre basit cemiyetler “köyü” karmaşık cemiyetler de “kenti” tanımlamaktadır. Mekanik dayanışma temelli basit cemiyetler, kendi kendilerine yeten ve bireyler arasında işbölümü ve uzlaşmanın yok denecek kadar az olduğu cemiyetlerdir. Cemiyetlerde dayanışma bireylerin düşünce ve inanç sistemlerinin homojenliğinden kaynaklanmaktadır. Toplumsal bütünlük ise, aynı adet ve gelenek; aynı dini inanç ve ahlaki değerlerle sağlanmaktadır” (Ertürk, 1997: 48).
İbn-i Haldun’a göre; “İki toplum tipolojisi üzerinde durmuştur. Bunlardan birisi göçebeler ikincisi yerleşik toplumlardır. Göçebeleri geniş anlamda ele almıştır. Bunun içinde tarımsal topluluklar (köy) de vardır. Yerleşik toplumlardan ise şehri kastetmiştir.” (Tezcan, 1970: 156)
İbni Haldun köy ve kenti ayrı olarak değil bir arada açıklamıştır. Ona göre köy yaşantısı kent yaşantısından daha önce geliyor. Köydeki bireylerin kentli bireylere göre daha rahat olduğunu düşünüyor. Köy ve kent kavramları ona göre cemaat ve cemiyet olarak ayrılıyor.
“Köy-kent ikilemine kullanarak her iki kavramı tanımlamaya çalışan bir diğer çaba ise Sorokin ve Zimmerman’a aittir. Şöyle ki; (Ertürk, 1997:49); Sorokin ve Zimmerman Köydeken toplulukları arasındaki yaşam biçimi ve toplumsal farklılıkları sekiz grupta toplamaktadır. Bunlar meslek; çevre; genişlik. Türdeş olma veya olmama; toplumsal farklılaşma ve tabakalaşma; hareketlilik ve son olarak toplumsal ilişki sistemidir. Bu farklılıklar köy-Ken kavramlaştırılmasında temel ölçekler olarak kullanılmaktadır.” (Topal,2004:4)
“Marksist Çerçeveden bakanlar için, kendi kapitalist sömürü ilişkilerinin mekansal ifadesi olduğu kadar, bu ilişkilerin tamamlayıcısı ve bu anlamda eşitsizlikleri artırıcı bir parçasıdır. (Şengül, 2001: 194). Kent bir artı değer üretme alanıdır. Sanayi devrimi sonucunda kentlerde üretim yoğunlaştığı alanlar haline gelmişlerdir. Kendi bakıra birbirinden çok farklı işlevler yüklemesi ile oluşan göç sonucu kentlerdeki üretimde daha pazartesi görülmüştür. Ayrıca kentler, oluşturulan yerleşik özellikleri ile de meydana çıkan bu artı değerlerindeki ve mutlak kontrol merkezi haline gelmişlerdir. (Demirel vd.,1999:299)” (Topal,2004: 8)
3.Kentleşme Nedenleri
Kentleşme, artık toplumların yeterince ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için gelişen bir olgudur. Makineleşmenin artması ile tarımı bile yapamayan toplumlar, yetersiz iş olanaklarından dolayı kırdan kente göç etmiştir.İkinci bir sebep olarak da toplumlar artık kendi kendilerine yetebilecek kadar değil de daha fazla üretebilecekleri bir ortam aradıkları için göç olgusu başlar. “Kent sosyolojisi ise, üretim ilişiklerinin, ideolojilerin ve toplumsal pratiğin mekâna yansıması ve onu oluşturması, biçimlendirmesi açısından ele alınmalıdır. Mekân gerçekte soyut bir nesne değil, toplumsal bir olgudur.” (Bal, 1999: 2) Kent sosyologlarının araştırmalarında mekan genellikle kent ile bağlantı kurdukları bir kavramdır.
Kentin geçici ve itici faktörleri bir arada olabilir ve mevcuttur. Çekici faktör olarak iş olanaklarının fazla olması, köy hayatından daha fazla olanaklar sunması, daha gelişmiş ve modernite bir yaşam sunması gelir. İtici faktör olarak ele alırsak da; nüfusun kentlerde yoğunlaşmış olması ve bu sonuçla kalabalık, gürültülü, sağlıksız mekanları içinde barındırmasıdır. Köydeki gibi insan ilişkilerinden ziyade daha soyut, içe kapanık yetişen toplumlar çoğunluktadır.
4.Türkiye’de Kent Neresidir?
Türkiye’de hangi yerleşim yerlerinin kent sayılacağı yasal düzenlemelerle kırsal ve kentsel alan Olarak nüfus ölçütleri ile belirlenmiştir. 1924 tarihli 442 Sayılı Köy Kanunu’nun birinci maddesinde kentin neresi olacağına dair nüfus ölçütünde, “ nüfusu 2000’den aşağı olan yerleşim birimleri köy, 2000 ile 20000 arasında olanlar kasaba ve 20000’den fazla nüfusa sahip olan yerler ise şehir kategorisine girmiştir.”
Sanayi devrimi sonucu artan kentleşme Türkiye‘de bu şekilde başlamıştır. Bu güçleri kırsal kesimlerden kent merkezine yolunu gösterir. Artan makineleşme ile süregelen işsizliğin çözümü kentlerde oranlanmıştır. Temel ihtiyaçlarını karşılayamayan bireyler asgari sınırla işçi olarak göç ettikleri şehirlerde iş olanaklarına sahip olmuşlardır. Bu şehirleşmenin tercih edenlerin de şöyle sıralayabiliriz. Üretilen ürünlerin, ihtiyaç duyulan yerlere kolay dolaşabilmesi için uç noktalar arasındaki şehirlerin arasında yapılan ana yol güzergahı ve çevresi, demir yolları ve çevresi, liman yapımına uygun deniz kenarları öncelikli olmuştur. Bu kararda ihtiyacı gözetilmediği gibi deniz yolları vasıtasıyla da uluslararası taşımacılık öncelikli hale gelmiştir. Bunu ilerleyen dönemde hava yolları taşımacılığı da izlemiştir. Aşırı göç şehirleşmeye şehirleşme de İş sektörlerin çoğalmasıyla yoğun göçü tetiklemiştir.
5.Sonuç
Sonuç olarak kent kavramı gelişen çağ ile beraber sürekli yenilik kazanan bir olgudur. Sanayi Devrimi’nin de getirisi olan kentler toplumsal olarak gelişmişliğin, ekonominin, iş olanaklarının artmasına zemin hazırlamıştır. Sanayinin gelişmesi ile beraber kırdan-kente göçler yoğunlaşmış ve iş gücü piyasası, olanakları artmıştır. Her dönemde kent mevcut olmasa da nitelikleri ve bulunma şekli değişen zamana rağmen aynıdır.Kent toplumsal bir olgudur ve tüm çağlar boyunca hep süregelmiştir.
Kaynakça
- Kayhalak, Fikret. 2018. “Kentleşme nedir?” https://www.rekreasyonist.com/kentlesme-nedir/.
- Sağlam, Serdar. “Türkiye’de İç Göç Olgusu ve Kentleşme”.
- Şafak, Kaypak. 2013. “Modernizmden Postmodernizme Değişen Kentleşme”. 4(2): 4-9.
- Topal, A.Kadir. 2004. “Kavramsal Olarak Kent Nedir ve Türkiye’de Kent Neresidir?” 6(1): 6-8.
- Bal, (1999). Kent Sosyolojisi, Ankara: Turhan Kitapevi, s.2’den akt. S. Şensoy, (2005). Köy, Kent VE Göç Van İline Çevre İl Ve İlçelerden Göç Edenlerin Sorunlarına Sosyolojik Bir Yaklaşım, s.23
- Mahmut Tezcan, (1970), Sosyolojik Yönden Köy. Amme İdaresi Dergisi s.157
- Ertan Özensel, (2018), Köy Sosyolojisi
- Şensoy, (2005). Köy, Kent ve Göç Van İline Çevre İl Ve İlçelerden Göç Edenlerin Sorunlarına Sosyolojik Bir Yaklaşım
- H, Topçuoğlu, (1963). Hukuk Sosyolojisi Dersleri. Ankara: AÜHF. S.145’ten akt. Mahmut Tezcan, (1970), Sosyolojik Yönden Köy. Amme İdaresi Dergisi s. 15