Hegel Kimdir? Neyi Savunur? Görüşleri ve Eserleri

Hegel Kimdir? Neyi Savunur? Görüşleri ve Eserleri
hegel kimdir
1

Hegel, asıl adı Georg Wilhelm Friedrich Hegel olan ünlü Alman felsefecidir. Almanya’nın güney şehri olan Stuttgart şehrinde 1770 yılında dünyaya gelmiştir. 1788 yılında Tübingen Üniversitesi’nde felsefe, hukuk, dilbilimi, din bilimi gibi farklı alanlarda eğitim görmüştür.

Bu üniversiteden aldığı diplomada ‘Tanrıbilim ve dilbilim konusunda oldukça başarılı fakat felsefe yeteneğinden yoksun.’ ifadesi yer almaktaydı. Bu yoruma rağmen, Kant’ın felsefesine tepki olarak gelişen Alman İdealizmi diye isimlendirilen felsefe akımının kurucularından biri olmuştur.

Hegel Neyi Savunur?

‘Yalnızca düşünenin varlığı vardır.’

Hegel’in felsefi düşüncesi, mantık, doğa felsefesi ve tin felsefesi olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Hegelin felsefesinin temelinde ise ‘düşünme’ eylemi bulunmaktadır. Gerçekliğin özüne, kaynağına ancak düşünerek ulaşılabileceğini savunmaktadır. Hegel’e göre gerçeklik algısı fiziksel maddelerle, uzay veya somut algılarla açıklanamamaktadır. Onun gerçekliğinde tinsel görüngülere, dine, siyasi yapılanma biçimlerine, felsefeye ve sanatsal yaratılara da yer vardır. Bu nedenle de Hegel, felsefi düşüncesini yapılandırırken tüm gerçeklik biçimlerini tek bir ilkede toplamayı hedeflemektedir. Bu ilke aynı zamanda felsefi düşünce yapısının da temelini kurmaktadır. Hegel, bu felsefi temel ilkeye ‘us’ adını vermektedir. Us, tüm gerçekliğin toplamı anlamına gelmektedir, tek bir kişi ya da özneye has bir özellik olarak tanımlanmamaktadır.

‘Ussal olan gerçek, gerçek olan ussaldır.’ Bu noktada Hegel’e göre felsefenin temel amacı da bu ussal gerçekliği açıklamak olmalıdır. Bu açıklama süreci ve aşamalarına ilişkin tutarlı açıklamalar sunmak esas görevlerden biridir. Hegel us kavramını, mantık, doğa felsefesi ve tin felsefesi dizgeli bağlamlarda tartışarak açıklamaktadır.

Hegel Diyalektiği Nedir?

Hegel diyelaktiği, bir düşünce ve savı ortaya koyan ‘tez’in karşısına ‘antitez’in çıkması ve bunların çatışması sonucu ortaya çıkan ‘sentez’i kapsamaktadır. Tez- antitez ve sentez üçlemesinin tarihsel sürecin bir parçası olduğunu ifade etmektedir Hegel. Var olan hiçbir oluşun diğer var olan oluşlar ile ilgisiz olamayacağını, aralarında mutlaka bir bağ olacağını /olduğunu savunmaktadır. Hegel’in diyalektiği tam da bu temeller üzerine inşa edilmektedir. Ayrıca, bu bağlamda, tarihsel akışı bir bütün olarak değerlendirmek gerektiğini, parçalar halinde olayları ele almanın eksik yanları olacağını da dile getirmektedir. Özetle, Hegel’de diyalektik, varlığın ve bütün oluşumun baştan aşağı gelişim sürecini ifade etmektedir.

Hegel Hangi Akımın Temsilcisi?

Hegel, Kant’ın görüşlerine tepki olarak gelişen Alman İdealizminin kurucularından biri ve bu akımın güçlü temsilcilerindendir.

İlginizi Çekebilir: Karl Marx Sosyolojisi

Hegel’in Eserleri Nelerdir?

  • Ruhun Fenomenolojisi
  • Tarih Felsefesi Üstüne Dersler
  • Felsefe Tarihi Serisi
  • Fichte ve Schelling’in Felsefe Sistemleri Arasındaki Ayrılık
  • Hukuk Felsefesinin Temel Çizgileri
  • Karalama Defterinden Aforizmalar
  • Mantık Bilimi-Büyük Mantık
  • Felsefi Propedeutik

Hegel’in Tin (Geist) Felsefesi Nedir?

Hegel’in tin felsefesinde bireyin özgür ve rasyonel iradesinde kısmen ancak toplumsal kurum ve yasalarda tam anlamıyla ifade eden bir güç bulunmaktadır. Hegel, bu açıdan bakıldığında Kant’tan farklı olarak felsefeyi doğa bilimlerine bağlı veya ona hizmet eden bir alan olarak görmemektedir. Bu bağlamda doğal olarak etik de psikoloji ve doğa bilimine hizmet etmemektedir.

Hegel’in tin felsefesinde dile getirdiği tin yani mutlak tin, tüm canlıların ve hatta özellikle insanların dışında var olan nesnel bir varlıktır, yani Tanrı’nın kendisidir. Tin, idea, geist ve mutlak kavramları birbiri ile aynı anlamda ve bazen birbiri ile bağı olan kavramlar olarak kullanılmaktadır.

Hegel’in Tin Felsefesi Kaça Ayrılır?

Hegel için gerçeklik organik bir bütünlüktür. Dolayısıyla Tin bir diyalektik gerçeklik içerisinde karşımıza çıkmaktadır. Hegel, aşağıdaki şekilde bir sıralama ve üç ayrı gruptan söz etmektedir:

  1. Öznel Tin: İde / Öz
  2. Nesnel Tin: Doğa
  3. Mutlak Tin: Tin / Tanrı

Hegelci Öğreti Nedir?

Hegelci öğreti, Hegel sonrası dönemde özellikle idealizm ve diyalektik alanda eğitim ve gelişim sağlayan felsefi okulu kapsamaktadır. Bu okul içerisinde Hegelci öğretiler, iki ana bölümde sınıflandırılabilmektedir: ‘Ortodoks Hegelcilik’ ve ‘Yenilikçi (Reformcu) Hegelcilik’. Ortodoks Hegelcilik, salt olarak Hegel’in düşüncelerini savunmakta ve onun öğretilerini orijinal haliyle koruma eğilimindedir. Zaman zaman onun düşüncelerini daha iyi aktarabilmek adına Hegel felsefesini geliştirmeyi de hedefledikleri görülmektedir. Yenilikçi Hegelciler ise onun felsefesinde boşluklar olduğunu öne sürerek bazen boşlukları doldurmak adına fikirleri düzenlemekte bazen de tüm dizgiyi yeniden düzenlemek üzere çalışmalar yaptıkları bilinmektedir. Bu eğilimler doğrultusunda Hegelci öğretiyi ortak paydada açıklamak da çok mümkün olmamaktadır. Daha sonra Hegel öğretilerini düzenlemek üzere farklı fikirlere sahip öğrencileri de gruplaşmış, Eski ve Yeni Hegelciler olarak yeni çalışmalar yapmıştır. Son olarak Sağ ve sol Hegelciler de bu öğretileri düzenlemek istemişler ancak yine kendi yorumlarını tamamen saklamayı başaramamışlardır. Bunun hem içsel hem de dışsal nedenleri bulunmaktadır ancak en önemli neden Hegel’in kendi düşünsel dizgesinde idealizmden nesnelliğe, usçuluktan deneyciliğe, tarihsellikten saltıkçılığa kollektif bir felsefi düşünsel süreci benimsemesidir (Güçlü vd, 2008).

Hegel’in Etik Anlayışı Nedir?

Hegel’in etik anlayışı incelendiğinde, Kant’ın soyut ve bireysel etiğini eleştirirken bir yandan da sadece bireylerin özel çıkarına bağlı olan sivil toplum anlayışını eleştirdiği görülmektedir (Rhonheimer, 1979:17). Bu açıdan bakıldığında Hegel’in etik anlayışında, pratik olana değil idealist olana, bireyciliğe değil özgeciliğe önem verdiği görülmektedir. Onun için etikte en iyiyi özgürlük oluşturmaktadır. Özgürlüğün iyi olarak ortaya konmasının Hegel’in etik anlayışında teleolojik yanını oluşturduğunu söylemek de mümkündür.

Etik Hegel’e göre, toplumun geleneksel değerleri ve toplumsal pratikler üzerine inşa edilmelidir. Toplumsal değerleri dikkate almayan her etik anlayışını tehlikeli bulduğu görülmektedir. Bu bağlamda kişilerin istekleri, içinde yaşanan toplum tarafından şekillendirildiğinden, özgürlük sadece insanların istediklerini yapması demek değildir. Bu nedenle liberal özgürlük anlayışını da sorgulamaktadır. Hegel, toplum içinde var olan ahlaki doğamızla, varlığımızın rasyonel boyutunun sentezini yapmayı hedeflemektedir. Bu sentez yapılabildiği sürece iyi, ahlaklı ve etik bir yaşamın var olabileceğini savunmaktadır (Bünyamin, 2006).

İlginizi Çekebilir: Durkheim Sosyolojisi

Hegel’e Göre Devlet Nedir?

Hegel’e göre devlet, bireyin kendi özgürlüğüne sahip olduğu ve onun içinde huzurla var olabildiği gerçekliktir. Devlette özgürlük nesneleşir ve olumlu olarak gerçekleşir. Hegel’e göre devlet, nesnelleşmiş zihindir. Bu noktada pek de yetkin manada özgür olmayan bireysel zihin, bir vatandaş olarak kendisine ait olan tam özgürlüğüne kavuşabilmek için özgürlük karşıtı bir boyunduruk altına girebilmektedir. Bu noktada devlet doğru ve adaletli özgürlük temelini kurabilmelidir (Güçlü vd, 2008: 652-653). Devlet ve özgürlük kavramları Hegel için son derece önemlidir ve dengesi iyi kurulmalıdır.

Hegel’e Göre Düşünme Nedir?

Hegel’e göre düşünme eylemi ve dolayısıyla düşünce, varlık ile özdeştir. Hegel ifade ettiği diyalektiği, düşüncenin hareketinden yola çıkarak oluşturmuştur. Bu nedenle hem düşüncenin hem de varlığın gelişim süreci diyalektiğin temelini oluşturmaktadır.

‘İnsan eğer düşünmüyorsa özgür değildir;

çünkü o zaman, bir başkasına göre davranır.’

­-GEORG WİLHELM FRİEDRİCH HEGEL

Hegel’e Göre Sivil Toplum Nedir?

Hegel’in aile, devlet ve sivil toplumu birbirinden tamamen ayırarak sivil toplumu farklılaşmış ve kompleks bir sosyal düzenin teorisi olarak ele aldığı görülmektedir. Fransız devrimi sonrası oluşan yeni siyasal ve sosyo-ekonomik koşullar Hegel’in siyasal düşüncesini etkileyen önemli olaylar arasındadır. Bu süreçte Hegel, aile, sivil toplum ve devlet olmak üzere üç etik alandan bahsetmektedir. Bu üç etik alan bireyin hayatında farklı düzlemlerde etkili olmaktadır ve birbiri ile ilişki içindedir. Bu noktada da devlet de aile (tez) ve sivil toplumun (antitez) bir sentezidir. Dolayısıyla sivil toplum Hegel’in şemasında incelendiğinde aile ile devlet arasında kalan, toplumdaki bireylerin özellikle ekonomik olarak özgür ve bağımsız bireyler olarak katıldıkları sosyal ilişkiler ağı olarak tanımlanabilmektedir (Kaynar, 2005:9).

Hegel, bireyin kendisinin yaşamını yurttaş bir yaşam ve özel yaşam olarak ikiye ayırdığını ifade etmektedir. Özel yaşamında bireyin kendi yaşantısında şehirden ve yapılanmadan uzaklaşarak özel yaşantısına ağırlık verdiğini yani yabancılaştığını belirtmektedir. Bu durum sivil yaşam ile siyasal yaşamın da daha keskin biçimde ayrışması anlamına gelmektedir. Hegel’in gerçek amacı bu durumu aşmak ve yurttaşlık ile bireyi aynı potada buluşturmaktır.

Hegel’e Göre Tarih Felsefesinin Konusu Nedir?

Hegel’in tarih felsefesi birçok düşünürün felsefi çözümlemelerini kapsamaktadır ancak kendi kurduğu felsefe sisteminin de ayrıştırılamaz bir parçasıdır. Hegel’e göre tarih felsefesinin konusu tarihin düşünsel yoldan incelenmesidir. Tarih felsefesi, tarihin içindeki aklın gelişim aşamalarını ve tarihin kendini gösterme modelini incelemelidir. Çünkü Hegel için tarih, tinin kendi eylemi olarak dünya tarihinde kendi bilgisinin özüne ilerlemesi demektir (Soykan, 4-11).

Hegel’in tarih felsefesi görüşleri, çoğu zaman bazı düşünürler (Nietzche, Popper vb.) tarafından tutucu bazı düşünürler tarafından da (Löwith vb.) özgürlükçü olarak yorumlanmıştır.

Kaynakça

  • Bezci, Bünyamin (2006), Hegel’in Felsefesinde Etik, Politik Olan Ve Özgürlük, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt:21 Sayı:2, İzmir.
  • Güçlü, Uzun, Uzun, Yolsal; Abdülbaki, Erkan, Serkan, Ü. Hüsrev (2008); Felsefe Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınları,Ankara.
  • Kaynar, Mete Kaan (2005), Sivil Toplumun Kavramsal Tarihi Ve Sivil Toplumla İlgili Güncel Tartışmalar, H.Ü. İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,Cilt:23 Sayı:1, syf: 339-369, Ankara.
  • Rhonheımer, Martin (1979), Politisierung und LegitimitaetentzugTotalitaere Kritik der parlamentarischen Demokratie in Deutschland, Karl Alber Verlag, Feiburg, München.
  • Soykan, Ömer Naci, Hegel Sisteminde Tarih Felsefesi Betimleyici-Eleştirel Bir Giriş.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi sosyoloji Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Medya ve Kültürel Çalışmalar Anabilim Dalı. ebrumelistumbul@gmail.com

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (1)

  1. Mustafa Dönmez 18 Eylül 2021

    Çok kapsamlı bir yayın olmuş, teşekkürler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir