- 1858’de Berlin’de dünyaya gelip 1918’de yaşamını yitirmiştir.
- 1881’de felsefe doktorasını Kant üzerine yaptı. Hatta kendisi Neo-Kantçı biri olarak bilinmektedir. Sonrasında Kant’ın kategorilerini sosyolojiye dahil etmeye çalıştı.
- İşçilere sempati duymasına rağmen, sosyalizmin işçi sınıfına olan vaatlerini gerçekçi bulmadı.
- Anti-semitizme maruz kaldı ve hiçbir üniversite kadro vermek istemedi.
- Spencer’ın toplumsal fikirlerinden etkilendi. Simmel, toplumun evrimsel evrimsel bir gelişmeyle farklılaştığını düşünmüştür. Bu farklılaşmanın birey ve toplum arasındaki ilişki ile söz konusu olduğunu düşünmüştür. Sosyal Darwinizm’i muhafazakar siyasal ideolojiyi desteklediği için eleştirmiştir.
- Simmel, eleştirel olmayan empirizmi eleştirmiştir. Ona göre zihin bilgiyi sadece temel kategorilerin süzgecinden geçirerek üretir. Bu yüzden bilgi asla önceden hazır değildir, aksine gözlemci tarafından üretilmesi gerekir. Bu fikirleriyle aslında inşacı bir perspektife yakın olduğunu hissettirir.
- Ona göre sosyolojini görevi toplumsal form ve kategorileri ortaya koymaktır.
- Simmel, Weber ile paralel bir şekilde Diltheyci bir perspektifle toplumsal davranışın ve kültürün pozitivist yöntemlerle anlaşılabileceğini reddettiler. Bu yüzden pozitivizmin karşısından konumlandılar.
- Simmel’in yapmaya çalıştığı şey pozitivizmle Alman geleneği (idealizm, tarihselcilik, kültürelcilik, etkileşimcilik) arasında köprü kurmaya çalıştı. Yani sosyolojiyi bilimsel bir noktaya taşımaya çalıştı.
- Ona göre sosyal etkileşim insanların tikellikleriyle alakalıdır, genellenemez.
- Özetle Simmel’e göre sosyoloji, Kantçı anlamda zihinsel kategorilerle ilgilidir. Bu yüzden sosyolojide bireye odaklanır ve bireyci empirizm geliştirmeye çalışır.
- Simmel sosyoloji literatüründe sistematik bir düşünür olarak yer almaz. Oturmuş bir sistem doğrultusunda ilerlemez. Çeşitli alanlarda çeşitli perspektiflerle çalışmalar yapar. Hatta kendisini de sosyologdan ziyade felsefeci olarak tanımlar ama bu durum zamanın koşulları gereği normal karşılanabilir.
- Toplumsal realizm ve toplumsal nominalizm ayrımı yapar. Toplumsal realizm toplumu yasalar üzerinden ele alır. Toplumsal nominalizm ise etkileşimler üzerinden ele alır.
- Simmel, toplumu gerçek insanlar arası etkileşimler ağı olarak yorumlar. Sosyoloji de bu etkileşim biçimlerini araştırır. Bu yüzden ona göre sosyoloji mikro bir bilimdir.
- Toplum insanları hem etkisizleştirir hem de özgür kılar.
- Kurumlar bireylerin etkileşimlerinin cisimleşmesidir.
- Sosyolog toplumlaşmayla ilgilenmelidir. Toplumlaşmanın iki unsuru vardır: içerik ve biçim. İçerik toplumsal etkileşimin yönelimi, amacı ve edimiyle ilgilidir. Biçim ise toplumsal etkileşimin içeriğine bütünlük sağlayan çerçevedir.
- Simmel toplumsal yapıları anlamak için en temel toplumsal yapılara odaklanır: ikili yapı (iki kişiden oluşan ilişki) ve üçlü yapı (üç kişiden oluşan ilişki). Ona göre ikili yapıya bir üçüncü kişi eklendiğinde toplumsal yapı oluşmaya başlar. İkili yapıdan üçlü yapıya geçişte bireylerin rol ve statüleri değişir, dolayısıyla ilişki biçimleri de değişir. Aynı zamanda ittifaklar ve çatışmalar da ortaya çıkar. Örneğin bir karı-koca çocuk sahibi olduğunda aralarındaki ilişkinin dinamiği değişecektir. Ya da iki kişilik bir arkadaş grubuna giren üçüncü bir kişi grubun ilişki dinamiklerini değiştirecektir. Grup büyüklüğü arttıkça grubun niteliği, karakter ve etkileşim yapıları değişir.
- Simmel’e göre çatışma olumlu bir şey de olabilmektedir. Çünkü toplumlaşmanın bir parçasıdır. Çatışma bir grubun içinde farklı gruplar doğmasını ve farklılaşmasını sağlar. Çatışma, toplumsal gerilimi hem artırabilir hem azaltabilir. Hem olumlu hem olumsuz işlevi vardır.
- Çatışma birilerini ayırdığı gibi diğerlerini de birleştirebilir.
- Simmel’e göre grubun genişlemesi veya toplum nüfusunun artması kısıtlamaları azalttığı için daha fazla özgürlük imkanı sunar. Kent sosyolojisi için önemli bir tespit olan bu durum bireyi kalabalık kent nüfusu içerisinde adeta görünmez yapar.
- Bireyler ne kadar farklı toplumsal rollerde bulunuyorlarsa o kadar özgürdürler. Para ise bireylerin rol imkanlarını artırarak onları daha da özgürleştirir.
- Simmel’e göre modern toplum özgürlükleri artırmıştır. Çünkü akrabalığı dayalı sınırlayıcı bir toplum biçiminden karşılıklı çıkarlara dayalı bireysel bir toplum biçimine geçilmiştir.
- Simmel kent hayatına ve kent hayatı içerisindeki etkileşime dair önemli tespitler yaptığı eser Metropol ve Zihinsel Yaşam adlı eserinde Berlin toplumunu araştırma alanı olarak gözlemlemiştir. Berlin o dönemlerde dünyanın en kalabalık nüfuslu şehirlerinden biriydi ve bu durum toplumsal yaşamına dair gözlemler yapmayı zorunlu kılıyordu.
- Simmel’e göre metropolde yaşayan birey kentteki değişimler ve karşıtlıklara uyum sağlamak için duygularından ziyade zihin gücüne dayanır. Yani metropol yaşamı, bireyi rasyonel kılar. Birey sürekli bir hesapçılık içerisindedir.
- Simmel’in para üzerine olan düşüncesine göre para modern hayatta her şeyin niteliğini yok etmiş ve her şeyi fiyatı nedir sorusuna indirgemiştir.
- Özetle Simmel yapı-fail ilişkisinin karşılıklı olduğunu düşünür, toplumsal düzen ve çatışmanın kaynağının etkileşimlerde aranması gerektiğini savunur. Çatışma hem olumlu hem olumsuz işlevdedir ve bireylerin benliği hem toplumla bağlantılı hem de toplumdan başkadır. Grubun büyüklüğü benliğin gruptan kopuşuna zemin hazırlar.
- Simmel’in metodolojisi toplumun içinden alınan örnekleri soyutlamaya dayanır. Yani Weber’in ideal tipine benzer formlar tasarlar ve bunlar üzerinden toplumu anlamlandırmaya çalışır. Bu açıdan Simmel’in oluşturduğu bazı toplumsal tipler vardır: Yabancı, cimri, fahişe, gezgin vs. Bu tipler metropol toplumundaki çeşitli karakterler tiplerini yansıtır. Her tip kendine özgü etkileşim biçimleri sergiler.
- Simmel’in fikirlerinden etkilenen bazı sosyologlar bu fikirleri Amerika’ya taşımıştır. Bu fikirler ışığında oluşturulan Chicago Ekolü, sembolik etkileşimci perspektif ile Chicago kenti ve onun toplumsal yaşamı üzerine önemli çalışmalar çıkarmıştır.
Kaynak: Glenn A. Goodwin & Joseph A. Scimecca – Klasik Sosyolojik Teori