GİRİŞ
Yaşlılık insan hayatının bir bölümüne karşılık gelmektedir.Bu evrede bireyde farklı değişimler görülmektedir.Tıp alanında yaşlılık tanımı biyolojik temel üzerinden yapılırken sosyal bilimlerde yaşlılık tanımı bireyin bu dönemde bir bütün olarak ele alınması ve yaşamındaki değişimi kapsamaktadır.TDK’ de yaşlılık “Yaşlı olma durumu” olarak ifade edilmiştir.Yaşlının tanımı ise “Yaşı ilerlemiş, kocamış, ihtiyar (kimse) olarak verilmiştir. Toplumsal ve kültürelde bir şey yaşlılık tanımı sadece psikolojik ve biyolojik bir tanım değil.Avcı toplayıcı toplumda 30 yaş üstü yaşlı olarak nitelendirilirken günümüzde 65 yaş üstü yaşlı olarak nitelendirilir.
Marshall’ın Sosyoloji Sözlüğü kitabında yaş, kültürel bir kategoridir, yaşın anlamı ile önemi, gerek tarihsel gerekse kültürler arası ilişkiler bakımından değişiklikler sergiler.Cinsiyet gibi yaş da, daha çok doğal bir ayrım ya da toplumsal politikayı ilgilendiren bir sorun olarak ele alınmaktadır.(Marshall’dan akt. Ercan ve Arıca, 2020:7).
Yeni Koronavirüs Hastalığı (COVİD-19) ile yaşlılık durumu yeni bir boyut kazanmıştır. COVİD-19 sadece fiziksel etkileri olan bir hastalık değil, aynı zamanda zihinsel ve sosyal boyutları da olan bir hastalıktır.Bu zorluklarla en çok karşı karşıya kalan kesim 65 yaş üstüdür.Bu bağlamda 65 yaş üstünde iyilik halinin bir bütün olarak ele alınması üzerinde durulması gereken bir noktadır.
Türkiye’de COVİD-19 salgınına karşı alınan önlemler arasında yaşlıları kapsayan sokağa çıkma yasağı da bulunmaktadır.Bu yasaklarında etkisiyle toplumda koronavirüs salgınının günah keçisi olarak yaşlıların görülmesi tarzında bir algı oluşmuştur.65 yaş üstü toplumdan soyutlanma durumunda kalmış, eve hapis olmuş ve yalnız kalmıştır.65 yaş üstü koronavirüsten korunmaya çalışılırken, hissettikleri yalnızlık hissi dolayısıyla farklı tehditlerle karşı karşıya kalmış bulunmaktadır.
Bazı araştırmalar incelendiğinde, izolasyon ve yalnızlık hissinin sağlık ve moral üzerindeki etkisinin, yüksek tansiyon, obezite ve sigara içme gibi risk faktörleri ile aynı ölçüde etkili olduğu görülmektedir(Tufan vd. 2020:53).
Başlıklar
PANDEMİDE YAŞLILIK VE DAMGALANMA
Damgalama kavramı Eski Yunanca’da delik, delmek, yara, iz anlamlarında kullanılmıştır ilk kez, günümüzde de bu ifade ile benzer şekilde aşağılanma ve itibar azalması anlamına gelecek şekilde kullanılmaktadır (Goffman, 1963’ten akt. Ertem, 2020:135).Damgalanan birey, değersizlik ve ötekileştirme duygusunu içselleştirerek, sosyal ilişkilerden uzak durma, iletişme kapalılık gibi tutumlar geliştirir.Damgalamaya maruz kalan bireyler kendilerini yaşadıkları topluma ait hissedemeyebilir.Keza damgalanmaya maruz kalan yaşlı bireyler üzerinde yetersizlik, çaresizlik, umutsuzluk, karamsarlık gibi duyguların hakim olduğu gözlemlenmektedir.
Bu süreçte kişi toplumda bir yeri ve değerinin kalmadığını hissetmekte, dışlandığını düşünmeye başlamaktadır.Çevreden gelen ötekileştirici ve damgalayıcı eylemlerde bu düşünceyi güçlendirmektedir.Damgalanma algısı yaşayan kişilerde kendilik saygısı azalmaktadır.Damgalanma algısının belki de en önemli sonuçlarından birisi bu duygu sebebiyle 65 yaş üstü kişilerin kendilerini topluma ait hissedememelerine sebep olmasıdır.Bu etkiler dolayısıyla damgalanan birey eski toplumsal konumuna ve rollerine dönememektedir.
Damgalanmaya maruz kalan bireylerin birçoğunun toplumsal önyargıları ve kalıplaşmış düşüncelerini zamanla kendilerinin de özümsediği gözlemlenmektedir.Bu durumun sonucu olarak da suçluluk, utanma, gelecek adına endişeler ile birlikte hem kendisine hem de çevresindekilere yönelik şiddetli öfke duyguları ile zarar verme düşünceleri ortaya çıkabileceği gibi bu sebeple psikolojik durumları adına tehdit oluşturabileceği bildirilmektedir (TPD, 2020; Yaman & Güngör, 2013’ ten akt. Ertem, 2020:136).
Pandemi sürecinden bahsederken altmış beş yaş üstü kavramının kullanımı bireyler için olumsuz bir anlam taşıyabilmekte ve damgalayıcı tutumlara sebep olabilmektedir.Altmış beş yaş üzerindeki bu damgalanmayı azaltabilmek için topluma ve sağlık çalışanlarına önemli roller düşmektedir.
BİYOPOLİTİKA VE PANOPTİKON KAVRAMLARI ÜZERİNDEN PANDEMİDE YAŞLILIK
Biyopolitika kavramını Foucault şöyle kullanmıştır: “…Kapitalist toplum için, biyolojik ve beden ile ilgili olan biyopolitika her şeyden çok önemliydi. Beden biyopolitik bir gerçeklik, tıp biyopolitik bir stratejidir.”Foucault burada, 18. yy.dan itibaren gelişmeye başlayan kapitalizmin, ilk olarak iş gücündeki üretici gücü sosyalleştirdiğini ifade etmekte ve bu sosyal kontrolün kişilerin üzerinde sadece ideoloji veya bilinçle değil bununla beraber bedenin içinde ve beden ile olabileceğinin üstünde durmaktaydı. Bu sebeple kapitalist toplumda beden her şeyden değerliydi. Beden biyopolitik bir gerçeklik olup; bu noktada tıp (ilaçlar) da biyopolitik bir stratejiydi(Foucault 2001:137’ den akt. Koç, 2018:195).
Foucault’ ya göre biyopolitika 18. yy. ile bağdaştmaktadır.18. yy.da insan bedeni, artık yönetimin öznesi halinde bulunmaktadır.Nüfus artışı, doğum ve ölüm oranları, sağlık durumu, ortalama yaşam süresi ve bunları etkileyebilecek tüm sebeplerin öneminin artması, müdahale ve kontrolü gerekli kılmıştır.Bu kontrol ve müdahale nüfusun biyopolitikasıdır.
Foucault, özneyi yönetilen ve kontrol edilen bireye karşılık gelecek şekilde kullanmaktadır. İktidar ise bireyi sınıflandırarak kimliğine bağlayıp zorunlu bir gerçeklik yasası empoze ederek günlük yaşama müdahale eder.Bu şekilde iktidar, bireyi özneleştirir. İster denetim ve bağımlılık marifetiyle olsun, isterse de vicdan ya da öz bilgi yoluyla olsun isteyerek ya da istemeyerek uyan birey özneleşmektedir(Foucault 2014:63’den akt. Koç, 2018:196).Foucault’ ya göre iktidar her yerdedir ve süreklidir.Her yerde olması durumu her alanı kapsamasından dolayıdır.İktidar kaynağını her alanda oluşundan alır.İktidar başkalarının eylemlerini, düşüncelerini kontrol edebilen, etkileyebilendir.
Foucault iktidarın kapatma durumunu inceleyerek Panoptikon betimlemesine başvurur.Panoptikon İngiliz filozof Jeremy Bentham’ın ideal hapishane olarak tasarladığı bir yapıdır.
Panoptikon halka biçimli bir binadır, ortasında bir avlu ve avlunun ortasında bir kule vardır.Halka hem içeriye bakan hem dışarıya bakan bölmelere bölünmüştür.Merkezi kulede bir gözetmen vardır.Gözetmen bütün hücreleri görebilmektedir fakat kimsenin gözetmeni göremeyeceği şekilde panjurlar ve yarı açık bölme pencereleri mevcuttur böylece kapatılanlar gözetmeni göremez.Mahkûmlar hücrelerinin konumlanışından ötürü birbirlerinden iletişimsel olarak da yalıtılmışlardır(Foucault, 1975:323 akt. Koloş ve Işıktaş, 2012:212).Panoptikon, toplum ve iktidar ütopyasadır.Buradaki en önemli nokta kapatılanların sürekli izlendiğini düşünmesi ve izlendikleri düşüncesiyle eylemde bulunmaları.Böylece panoptikon beden üzerinde mekanlara yerleştirme, zihin üzerinde ise sürekli kontrol altında tutma, baskı ve gözetlenme korkusu şeklinde bir etki oluşturmaktadır.
Foucault’ un ifadeleri doğrultusunda pandemi sürecini baz alarak bir yorum yapacak olursak bu süreçte de üretim haricinde herhangi bir durum söz konusu değildir.Enformasyon toplumunda hızlı bir değişim dönüşüm, sürekli eğitim, yenilenme vardır.Yaşlı böyle bir durumda toplumun en zayıf halkası.Yaşlıların üretime katma değer sağlaması mümkün değildir.Üretim faaliyetinin dışında kalan 65 yaş üstü de gözetlenmekte kontrol edilmekte ve baskı altında tutulmaktadır.65 yaş üstü için açık hava cezaevi, modern bir hapishane durumu söz konusudur.Bu doğrultu da bakıldığında yaş ayrımcılığı damgalanma ve kapatılma birbirini besleyen durumlardır.
PANDEMİ SÜRECİNDE YAŞLILAR
Pandemide demografik yapı içinde yaşlı kesim en çok etkilenen kısım.Salgının yayılımını azaltmak ve yaşlıları korumak adına 65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı getirilmiştir ancak pandemi sürecinin uzamasıyla birlikte bu durum yaşlı nüfus üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır.
İzolasyon sebebiyle anksiyete, depresyon ve dış uyarıların azalması, kalp hastalığı ve mortalite riskini arttırır.Salgın nedeni ile önerilen ‘’fiziksel mesafenin korunması’’, çoğu zaman yanlış anlaşılarak ‘’sosyal mesafe’’, ‘’sosyal izolasyon’’ a dönüşmüştür(Altın, 2020:54).Bu etkiler, teknolojiyle çok da arası olmayan, telefon görüşmelerine bile sınırlı erişimi olan görüntülü konuşamayan, sanal alışveriş yapamayan yaşlı kişilerde daha belirgin olmuştur.Örneğin, yaşlı bireylerin aylık belirli bir ücretle aldığı sınırlı dakika hakları vardır ve bu durum telefon konuşmalarını sınırlandırmak zorunda kalmalarına sebep olabilir.Dolayısıyla sevdikleriyle sınırlı iletişim kurmaları yalnızlaşmaya sebep olmaktadır.
Bütün bunların yanında fiziksel mesafenin korunması tamamen bağımsız olmayan yaşlı bireyler için zor bir durumdur.Ev işleri ve farklı ihtiyaçlar için yardım almak, bakımevlerinde kalıyor olmak virüsle temasın engellenmesini zorlaştırır.Ek olarak 65 yaş üstü nüfusun %10’undan fazlasının çalışmak zorunda olduğu, bu sebeple sokağa çıkma yasağının bir de maddi sorunlar getirmesi söz konusudur (Altın, 2020:54).
Salgının yayılımı ve ölüm oranını azaltmak sebebiyle evde kalma süresinin uzaması yaşlı ruh sağlığı, işlevselliği ve beden sağlığı üzerinde olumsuz etkilere sebep olmaktadır.65 yaş üstü bireyleri virüsten korumak için evde kalmalarını sağlamak olumlu olabilir ancak bu onları, bütün gün çalışıp, gezip eve gelen yakınlarından koruyamayacaktır.Bu şekilde onları zaten koruyamazken üstüne toplumdan soyutlanmalarına sebep olmak, ötekileştirmek faydadan çok zarara sebep olmaktadır.Hayatın herhangi bir döneminin daha az önemli olduğunu düşünmemiz mümkün değildir bundan ötürü yaşlıların da eve hapsedilmesi doğru değildir.
KAYNAKÇA
• Altın, Z. (2020). Covid-19 Pandemisinde Yaşlılar. Tepecik Eğit. ve Araşt. Hast. Dergisi, 30, 49-57.
• Ercan, M., Arıcı, A., & Özüçelik, D. N. N. COVİD-19 Pandemi Sürecinin Yaşlılar Üzerindeki Biyo-Psiko-Sosyal Etkileri Üzerine Bir Değerlendirme. Journal of ADEM, 1(3), 5-22.
• Ertem, M. E. (2020). COVID-19 Pandemisi ve Sosyal Damgalama. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi, 5(2), 135-138.
• Foucault, M. (2005).Büyük Kapatılma,(çev. Ferda Keskin ve Işık Ergüden), Ayrıntı:İstanbul.
• Altuğ, K. O. Ç. (2018). Michel Foucault’nun “Biyopolitika” Kavramının Teorik Çerçevesi. Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları Dergisi, 2(2), 193-218.
• Koloş, U., & Işıktaç, Y. (2012). Michel Foucault’nun İktidar Analizinde Hukukun Yerinin Belirlenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 208-213.
• Tufan, İ., Orhan, K. O. Ç., Barkın, D. E. R. E., Gürdal, F. Y., Ayan, F. S., Özgür, Ö., … & BAŞIBÜYÜK, H. H. Yaşlıların “Sokağa Çıkma Yasağı” Üzerine Görüşleri: Telefon Anketi. Geriatrik Bilimler Dergisi, 3(2), 51-59.