Özet
Toplumda meydana gelen değişiklikler ekonomiyi de etkilemiş ve kayıt dışı sektöre yönelim artmıştır. Seyyar Satıcılık, bireylerin ellerindeki ürünü sokaklarda, caddelerde gezerek satması demektir(Behçeci, Okumuş,2017:2). Sosyal Dışlanma ise, topluma uyum sağlayamamayı, toplumdan izole edilme durumlarını ifade etmektedir. Hava şartlarından, ekonomiden, toplumdaki dönüşümlerden doğrudan etkilenen bu meslek de bireyler açısından bir takım dezavantajlar meydana gelebilmektedir. Bu araştırmanın amacı bireylerinde deneyimlerinden yola çıkarak bu dezavantajlılık süreçlerini görünür hale getirmektir. Araştırma Çark caddesi üzerinde bulunan gezgin Seyyar satıcı bireylerin katılımıyla yapılmıştır. Çalışmada yarı yapılandırılmış mülakat yöntemi kullanılmış ve fenomolojik arka plan esas alınarak elde edilen bulgular analiz edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Seyyar Satıcı, Dezavantajlılık, Sosyal Dışlanma, Kayıt Dışı İstihdam
Giriş
Toplumsal hayatta yaşanan değişim ve dönüşümler bir çok sektörü doğrudan etkilemektedir. Bu sektörlerden biri de iş sektörüdür. Ekonomik koşullar, göçler, savaşlar, siyaset, yaşanılan çevre, dönemsel faktörler, aile gibi pek çok etmen bireylerin iş bulmasında veya işten çıkarılmasında aktif halde rol oynamaktadır.2021 yılında yapılan araştırmaya göre, %65,15 oranında Ardahan, Kars, Iğdır ve Ağrı şehirlerinde kayıt dışı istihdam tespit edilmiştir(SGK,2021:1). Seyyar Satıcılık da iş sektörü içinde yıllar geçtikçe dönüşüme uğramıştır. Burada konuyu daha iyi anlayabilmek adına sınıf-altı kavramını inceleyelim. 1980’lerde işsizliğin giderek artmasıyla yeni bir yapı meydana geldi, toplumdan ve onun merkezi kurumlarından dışarı düşmüş “artık ”bir kategorinin oluşması anlamında sınıf-altı terimi kullanılmaya başlanmıştır(Erkilet,2011:1). Bu kavram ismiyle bile bir dışlanma biçimi sunar bizlere. Sattıkları ürünün kilosuna, hacmine bağlı olarak el arabası, at arabası kullanabilecekleri gibi kollarındaki bir sepetle de ürünleri taşıyabilirler. Bu işlemi gerçekleştirirken bağırmaları ise ürüne dikkat çekebilmek adına yapılabilmektedir. Seyyar Satıcılık ülkeden ülkeye ve şehirden şehir’e değişebilmekle birlikte pek çok yaşam bölgesinde yasaklanmıştır. Bunların nedenleri arasında yüksek ses, hijyen sorunu, kalitesiz ürün, bulunulan bölgenin hitap ettiği kesim, yer kaplama gibi durumlar sayılabilir. Ayrıca bu yazıda dikkat çekilen bir başka husus olan sosyal dışlanma kavramına da değinmek gerekmektedir. Sosyal dışlanma bireyin toplumdaki herhangi ortak bir durumdan mahrum olması, izole halde olması demektir. Bu dışlanma biçimine maruz kaldığı düşünülen seyyar satıcılar, gerek etrafındaki esnaf, gerek zabıtalar ve gerekse toplum tarafından bir takım zorluklar yaşayabilmektedir. Ancak bu konu araştırma kapsamında daha net incelenecektir. Şimdi konuyu kavramsal çerçeve üzerinde ele alalım.
Araştırmanın Metodolojisi
Bu araştırma da Seyyar Satıcılık yapan bireylerin çalışma deneyimlerine yer verilmiştir ve bununla beraber yaşadıklarını düşündükleri bir takım dezavantajların ön plana çıkarılması hedeflenmiştir. Araştırma yapılırken yarı yapılandırılmış mülakat yöntemi kullanılmıştır. Dolayısıyla araştırmanın yapısına ve amacına uygun olacağından fenomonolojik yaklaşımla yöntem temellendirilecektir. Araştırmanın evrenini ise Çark caddesi üzerinde gezgin seyyar satıcılık yapan bireyler oluşturmaktadır. Yoksulluğun, küreselleşmenin artmasıyla kayıt dışı istihdam daha yaygın hale gelmektedir. 2020 yılı TÜIK verilerinde işsizlik oranının %13.2 olduğu görülmüştür, aynı araştırmada kayıt dışı istihdam oranı ise %32.9’dur(TÜIK,2020:1). Verilen istatistiki rakamlar bizlere her zaman bilgiyi doğrudan vermeyebilir. Bir bireye yoksul diyebilmemiz için onun mutlak yoksulluk tanımına uygun olması yeterli değildir. Göreli yoksulluk dediğimiz kavramda bu noktada oldukça önemlidir, bireyin kendini toplumun neresine koyduğuna bakmamız gerekebilir. İşte bu noktada fenomonolojik yaklaşım bizim bu konuyu daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Fenomolojik yaklaşımın amacı yaşanılan deneyimin anlamlandırılmasıdır(Arsu, Tekindal, 2020:4). Bu çalışmada da bireylerin kendini toplumun hangi konumuna koyduğuna, neyi dezavantaj olarak görüp neyi görmediklerine sıkça yer verilmiştir. Anlamlar, toplumu nasıl gördüğümüzü anlatan en net kavramdır. Dolayısıyla fenomolojinin doğası gereği farklı görüşlere açık olması bu araştırma için kıymetlidir. Fenomonolojik yaklaşımın odaklandığı bir başka durum ise bir grup bireyin ortak deneyimlerine odaklanması ve o ortak deneyimlerin özünün olmasıdır(Arsu,Tekindal,2020:8). Bu çalışmada ortak bir mekanı paylaşan farklı bireylerin aynı olaylara bakış açısına farklı sorularla sıkça yer verilmiştir. Dolayısıyla ortaya koymak istediğimiz sosyal dışlanma deneyimlerine farklı açılardan bakmamıza imkan tanıyan bir çalışma olabilmektedir. Seyyar Satıcılık günümüz ekonomik koşullarına bağlı oluşan bir kavram değildir, geçmişten günümüze Seyyar satıcılığın amacı değişmiş ve ona yüklediğimiz anlamda yeniden şekillenmiştir. Şimdi bu dönüşümü ele alalım.
Geçmişten Günümüze Seyyar Satıcılık
Seyyar Satıcılığın tarihinin M.Ö 800’lere uzandığını söyleyebiliriz. Antik Roma sokaklarında satılan kızarmış ekmek, balıklı ekmek gibi ürünler evinde ocağı olmayan yoksul kesimlere yardımcı olabilmek amacıyla hizmete sunulmuştur(Çetin,2020:2). Günümüze baktığımızda ise ‘yoksullar için ’den, ‘yoksul olunduğu için’ cümlesine akan bir zaman dilimi görmekteyiz. İki cümle arasında, değişen ekonomi, savaşlar, göçler, mekan farklılığı, bireylerin farklılığı gibi pek çok etken bulunmaktadır. Modern çağda popüler kültür de yaşanan dönüşümlere benzer bir dönüşüm görürüz seyyar satıcılıkta. Çünkü Seyyar satıcılık da önceleri alt sınıfa hitap ederken daha sonra Orta Çağda zenginler için de tercih edilebilir bir hal almıştır. Tercih edilme sebepleri arasında ise, doyurucu olmasını, uygun fiyatlı olmasını, birkaç lokmada tüketilebilir olmasını sayabiliriz(Çetin, 2020:3). Dünya’da giderek yaygınlaşan bu meslek elbette ki Osmanlıda da yayılıyor ve 1502 yılında Osmanlı sokak lezzetlerini belli bir kurala bağlayan ilk ülke oluyor(Çetin, 2020:3). O dönemleri göz önünde bulundurduğumuzda bireylerin ilk dezavantajlılık sürecini temizlik konusunda yaşadığını söylemek mümkün fakat alınan önlemlerle bu durum düzeltilmeye çalışılmıştır. Osmanlı dönemindeki Seyyar satıcılığın şimdilerde Ramazan gecelerine hapsedildiğini söyleyebiliriz. Gerek sesleri, gerek kullandıkları taşıma araçlarıyla dışlanmanın dışında çokça kabullenildiğini söyleyebiliriz o dönem satıcıları için. Ancak modernleşmeyle birlikte masa başı işlere ilgi artmıştır bunun da yanı sıra Seyyar satıcılık yapan bireylere günlük 187 lira ceza kesilmektedir. Bu da bireylerin kazanabileceği miktarı daha kısıtlı hale getirmektedir. Günümüzde vergi vermemeleri, yer işgal etmeleri vb. sebeplerle yasaklanmış olan bu meslek hala varlığını korumakta fakat korurken bir takım dışlanma biçimlerine maruz kalmaktadır. Şimdi araştırma kapsamında bu biçimleri ele alalım.
Çark Caddesi Üzerinde Nitel Bir Çalışma
Bu çalışma, 10 Seyyar Satıcı katılımı ile yapılmıştır, sorulan sorular neticesinde yaşadıkları olumsuz tecrübeler analiz edilmeye çalışılmıştır. Bireylerin 8’i ilkokul, 2’si ortaokul mezunudur. Burada katılımcıların çocuklarının meslekleriyle ön plana çıkmaya çalıştığı gözlemlenmiştir. Örneğin; “…Evet bu işi yapıyorum ama kızım doktor”. Bireyin kendisini bir başkası üzerinde inşa etmeye çalıştığını söyleyebiliriz. Evli olan bireylerin 1’nin 5, 2’sinin 2, 2’sinin 3 çocuğu bulunmaktadır, 2 bireyin ise çocuğu yoktur. Evli olmayan 3 bireyden 1’inin eşi vefat etmiş, diğer 2’si ise evlenmemiştir. TÜİK verilerine bakıldığında tek kişilik hane halkının yoksulluk oranı%10.9 iken en az bir çekirdek aile ve diğerlerinden oluşan hane halkındaki yoksulluk oranı %18.5’dir(TÜİK,2021:2). Araştırma esnasında 5 çocuklu olan bireyin diğer katılımcılardan daha uzun süre çalıştığı gözlemlenmiştir. Bireylere yaptığınız iş sosyal yaşamınızı etkiliyor mu? Diye sorulduğunda verilen cevaplar şu şekildedir:
Katılımcı 1: Evet etkiliyor, burada daha çok sosyalleşiyorum, evde yalnızım.
Katılımcı 2: Etkiliyor tabi. Ailemin yüzünü göremiyorum, günüm burada geçiyor.
Katılımcı 3: Sosyal yaşam diye bir şeyim yok çünkü bunları karşılayacak gücümde yok.
Katılımcı 4: Etkilemez olur mu? Çocuklarımın yüzünü geceden geceye görüyorum.
Katılımcı 5: Etkiliyor, sabahtan akşama kadar burada ayaktayım, başka yaptığım bir şey yok.
Katılımcı 6: Evet, çok yoruluyorum, başka bir şey yapmaya enerjim kalmıyor.
Katılımcı 7: Çok da etkilemiyor, sosyal yaşamım burası oldu zaten.
Katılımcı 8: Etkiliyor, başka bir yere gidemiyorum.
Katılımcı 9: Evet, yalnız kalıyorum.
Katılımcı 10: Etkiliyor, yine de buna da şükür diyelim.
Verilen cevaplar analiz edildiğinde bireylerin sosyalleşme olanağı bulamadığını görmekteyiz. Bu durum da başlı başına onların toplumdan izole bir hayat sürmesine sebebiyet vermektedir. Gelirinizin geçiminiz için yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? Sorusuna 2 katılımcı evet, 2 katılımcı kararsızım ve 6 katılımcı hayır cevabını vermiştir. Bu da ekonomik olarak yaşadıkları bir takım problemler olduğunu bizlere göstermektedir. Bir diğer soruyla bunu daha net görebiliriz. Gelirinizin durumunu nasıl değerlendirirsiniz?
Katılımcı 1: Günü kurtarıyoruz.
Katılımcı 2: Türkiye’de kim geçiniyor ki. Asla yetmiyor gelir.
Katılımcı 3: Bir günüme yetecek kadar kazanıyorum, her zaman olmasa da. Maddi yardım ister miydin dersen isterdim.
Katılımcı 4: Evde gelir kaynağı yalnızca benim, yetmiyor.
Katılımcı 5: Elektrik kullanamıyorum evde, televizyon ışığıyla duruyoruz. Fındığın pisliğiyle soba yakıyoruz. Bide ben engelliyim, hayat daha da zor.
Katılımcı 8: Benim şuan boğazıma kadar borcum var. Ramazan da biraz daha kazanırsam, borçlarımı kapatacağım..
Katılımcı 10: Her şey pahalı evime bir şey alamıyorum.
Bir gününüz nasıl geçiyor sorusuna verilen cevaplar da bireylerin yaşadığı bir takım olumsuzluklara rastlamaktayız. Bunlar: Olumsuz hava şartları, aileye mahcup olma endişesi, zabıtaya yakalanma, sağlık problemleri, açlık, ekonomik sıkıntılar, insanların maruz bıraktığı olumsuz davranışlar. Bu soruyla aslında, Hava şartları sizi olumsuz etkiliyor mu? Sorusunun da cevabını almış olduk. Katılımcıların hava şartları ile belirttikleri bazı deneyimler ise şu şekildedir:
Katılımcı 2: Çok zor durumda kalıyorum ama eve dönmüyorum. Yağmurun dinmesini bekliyorum.
Katılımcı 3: Yağmur yağdığı zaman dışarı çıkamıyorsun, çıksan da bir yerde dinmesini bekliyorsunuz.
Katılımcı 5: Kötü tabi ama yine de bekliyorum havanın düzelmesini.
Katılımcı 10: Hava şartları sağlığımı da etkiliyor. Zatürre olmuştum.
Bu dezavantajlılık, onların sağlıklarını da doğrudan etkilemektedir. İşiniz sağlığınızı etkiliyor mu? Sorusuna gelen cevaplar aşağıda görülmektedir:
Katılımcı 1:Hayır etkilemiyor, daha sağlıklı oluyorum.
Katılımcı 2:Etkilemez olur mu? Çok soğuk oluyor. Mesela ayağımdaki ayakkabıyı bana bir müşterim aldı.
Katılımcı 4:İşim sağlığımı etkiliyor, bütün gün ayaktayım yorgun oluyorum. Ama sağlık koşulları iyi ve bende yararlanıyorum.
Katılımcı 7:Evet. Mesela dişlerimi yaptıracağım gitmiyorum, bir dünya para. Kulaklık alacağım alamıyorum. Ama kabahat benim devletin ilk başta verdiğini kaybettim.
Katılımcı 8: Etkiliyor dört sefer ameliyat oldum fıtıktan, bacağımdan.
Cevaplardan da anlaşılacağı üzere bireylerin ekonomiden sonra en çok rahatsız oldukları konu mesleklerinden dolayı yaşadıkları bir takım hastalıklardır. Çalışma saatlerinin belirsizliği, ayakta bekleme, hava şartları, güvencesizlik, sigortanın olmayışı sağlıklarını doğrudan etkilemektedir. Bununla birlikte sabit bir yerde olmayışları, herhangi bir vergi ödememeleri gibi sebeplerden ötürü Seyyar Satıcılık yapmanın cezası bulunmaktadır. Dolayısıyla bireyler zabıtalarla ilgili de bir takım dezavantajlılık süreci geçirmektedir. Bu konuyla ilgili birkaç görüş aşağıdaki gibidir.
Zabıtalar çalışmalarınızı ne yönde etkiliyor?
Katılımcı 1: Aram iyi, sürekli diyalog halinde olmak lazım.
Katılımcı 2: Çok kötü etkiliyor. Mallarımı alıp geri vermiyorlar, sürekli kaçmak durumundayım. Bir kere müşteri oyuncakların hepsini almıştı. Tam o sıra zabıta geldi, müşteriyle kavga edip satın aldıklarına el koymak istedi.
Katılımcı 3: Onlarla bir sorunum olmuyor, bizim abilerimiz saygı duyuyorum.
Katılımcı 5: Zabıtalar sorun çıkarıyor, esnaf şikayet ediyor çoğu zamanda.
Katılımcı 7: Zabıtalar dilencilerle bir tutuyor bizleri.
Katılımcı 9: Zabıtalar çok sorun çıkarıyor, onları takip ediyorum nerelerdeyse bende başka tarafa gidiyorum.
Bireylerin zabıtalardan bahsederken, onları şikayet edenlerin esnaflar olduğunu söylemeleri üzerine onlar tarafından yaşadıkları herhangi bir dışlanma olup olmadığını anlamak amacıyla “Esnafla aranız nasıl?” Sorusu sorulmuştur. Cevaplardan bir kaçını aşağıda görmekteyiz.
Katılımcı 1: Esnafların içinde arkadaşlarım var, sorun yaşamıyorum.
Katılımcı 2: Esnaf dışlıyor, rahatsız oluyor. Memnun değiller bizim etraflarında olmamızdan.
Katılımcı 8: İstemiyorlar bizi, vergi veriyorlar elektrik- su faturası veriyorlar. Biz vermiyoruz diye istemiyorlar. Zabıtayı arayıp yerimizi söylüyorlar.
Katılımcı 9: Onlarla da aramız güzel, sürekli iletişimde olursak herkesle aramız iyi olur. Benim yaptığım iş hepsinden farklı, piyasayı rahatsız etmeyecek bir iş.
Bireylerin genellikle esnaf ile arkadaş olduğu gözlemlenmiştir. Arkadaşı olmayan bireyler ise sosyal dışlanma sürecine maruz kalmaktadır. Bireylerin iş esnasında yaşadıkları toplum tarafından bir dışlanma olup olmadığı araştırıldığında ise bu durumun geçmişten günümüze farklılık oluşturduğu gözlemlenmiştir:
Katılımcı 1: Şu şekil bir değişim oldu, sen burada bu işi yaparak ülkeye doktor, öğretmen kazandırdın. İyi ki senden pil aldık diyorlar.
Katılımcı 2: Artık daha kötü davranılıyor bence. Her gelen yıl geçmişi özletiyor.
Katılımcı 3: Değişmez olur mu, esnaflar bile değişti. Benim kimseyle bir sıkıntım yok ama onlar genelde seyyar satıcıları sevmezler. Etrafımda başka çorap satan yok, o yönden de şanslıyım.
Katılımcı 7: Pandemi’den sonra insanlar daha mutsuz oldu, bunu bize de yansıtıyorlar.
Katılımcı 8: Artık insanlar daha agresif. Evde bir şey yaşadılarsa gelip hırsını bizden alıyorlar. Bir lahmacun alacak pahalı diyorlar, seslerini yükseltiyorlar.
Bu işi yapıyor olmanızı çevreniz nasıl karşılıyor? Sorusuna 10 kişiden 9’u hiç takmıyorum kimseye ağzını açtırmıyorum cevabını vermiştir. 1 katılımcı ise abisinin onunla görüşmediğini belirtmiştir. Bireylere yaptığınız işi çocuklarınıza yaptırmak ister misiniz? Diye sorulduğunda ise şu cevaplar alınmıştır:
Katılımcı 1: Hayır, zaten iki kızımdan biri öğretmen biri doktor.
Katılımcı 3: Hayır kesinlikle istemem. Ben ölmediğim sürece okutacağım onları.
Katılımcı 5: Kesinlikle hayır. Bu işle ev bark geçindirilmez, insanlarla uğraşması da çok zor.
Katılımcılardan 6’sı bu işi babasından almıştır. 4 kişi ise ailesinin olmamasından ötürü, imkan bulamamış ve Seyyar Satıcılığa yönelmiştir. Bir katılımcının verdiği cevaplar arasında, “…bizi birde yadırgıyorlar, hem de öyle bir yadırgıyorlar ki. Ben romanım, roman olduğum için bana insanlar başka türlü bakıyorlar, hele ki zabıtalar. Diğerlerine davrandıkları gibi davranmıyorlar. Onlara bir ise bana iki uygulanıyor ayrımcılık. İkinci sınıf muamelesi görüyorum”. Cümlesi sosyal dışlanmanın farklı boyutları hakkında da bizlere bilgi vermektedir. Göç olgusu, bireylerin bulundukları yerleşim bölgesine geldikleri andan itibaren tesirini göstermeye başlamaktadır. TÜİK verilerine göre, 2019 yılında Türkiye’ye %45.3 oranında göç gelmiştir(TÜİK,2019:2). Bireylerin istihdam edilememesi sorunu onları farklı meslek dallarına yönlendirmiştir. Roman bireyler uzun yıllardır ülkemizde olsalar da dışlanma hala tesirini göstermektedir. Bu işte yaşadığınız herhangi bir tecrübeyi anlatmak ister misiniz sorusuna ise 3 kişi cevap vermiş ve tecrübelerini şu şekilde aktarmışlardır:
Katılımcı 2: Yıllarca sokaklar da aç kaldım, kimse dönüp de bakmadı yüzüme. Ankara’da arkadaşlarım vardı, birlikte yaşıyorduk her şeyi. Buraya geldiğimde çok çaresiz hissettim.
Katılımcı 5: 50 lira borç almıştım, mal almak için. Dört beş gün sonra da parayı ödeyecektim. O gün de ben başka bir iş ile uğraşırken birisi gelmiş, benim malları topluyor, meğer zabıtaymış. O gün eve hanımıma elim boş gittim, borcumu da veremedim.
Katılımcı 10: Bir çocuk gelmişti yanıma, annesine oyuncak almak istediğini söyledi. Annesi de ne yapacaksın bu pis şeyleri dedi ve bana çirkin bir bakış attı. Biz pis değiliz alnımızın akıyla kazanıyoruz.
Son katılımcının söylediği cümle yoksulluk-suç ilişkilerinde de sıkça rastladığımız bir olgudur. Yoksul bireyler, görünüşlerinden, yaşadıkları bölgelerden, ırklarından dolayı bir şekilde damgalanabilmektedir. Bu ön yargı bireyin toplumdan izole olmasına sebebiyet verebilmektedir.
Sonuç
Bu araştırma kapsamında Seyyar Satıcılığın geçmişten günümüze ne tür bir değişim gösterdiğine değinilmiştir. Metodolojik arka planı açıklanmış olup fenomonolojik bir bakış açısı benimsenmiştir. Araştırma da hedeflenen yaşanılan sosyal dışlanma tecrübelerinin açığa çıkarılmasıdır. Araştırma bulguları neticesinde bireylerin en büyük dezavantajlılık sürecini ekonomi alanında yaşadığı gözlemlenmiştir, yaşanılan bu ekonomik sorun bireylerin sağlıklarını da olumsuz yönde etkilemektedir. Elde edilen sonuçlar içerisinde meslekleri gereği bireyler bir takım hastalıklar geçirmektedir ve buna ekonominin yanında hava şartları da etki etmektedir. Bugünler de şehirlerin kent müzelerine hapsettiğimiz pek çok meslek bulunmaktadır fakat Osmanlı’dan günümüze bu maneviyatı kaybetmemek adına baba mesleği olarak Seyyar Satıcılık yapan bireylerde bulunmaktadır. Araştırma esnasında bireylerin toplum tarafından da bir takım sosyal dışlanmaya maruz kaldığı gözlemlenmiştir ancak bu dışlanmayı esnaflardan daha fazla gördüklerini söylemek yanlış olmayacaktır. Dezavantajlılık süreci içerisinde bireylerin yaptıkları işin yanı sıra başka sebeplerden ötürü de dışlanma yaşadığı gözlemlenmiştir. Engellilik durumu, ırksal sebepler, dış görünüm, mekan gibi faktörler de bireyin kendisini toplumdan izole etmesine sebep olan durumlar arasındadır. Bireylerin çocuk sayısı çoğaldıkça geçim sıkıntısının arttığı gözlemlenmiştir. Yaşanılan bir diğer sosyal dışlanma ise zabıtalar tarafından yapılmaktadır, katılımcıların genel olarak zabıtalardan kaçtığı gözlemlenmiş olup kaçmayan bireylerin ise zabıtalarla arkadaş olduğu gözlemlenmiştir. Tüm bu bulgular neticesinde işsizliğin artmaya devam ettiği sürece kayıt dışı istihdama ilginin artabileceğini söylemek mümkün. Gerektiği kadar anlayış, saygı ve yerinde alınacak önlemlerle sosyal dışlanma süreci iyileştirilebilir.
Kaynakça
Çetin, Zeynep,(2020), Seyyar Satıcılığın Şaşırtıcı ve Nostaljik Geçmişine Davetlisiniz: Sokak Lezzetlerinin Tarihçesi, s.1 https://yemek.com/sokak-lezzetlerinin-tarihcesi/ 08.05.2022
Erkilet, Alev(2011), Sınıf-Altı: Kuramsal Tartışmalar ve İstanbul’un Tarihi Yarımada’ya Uygulanma İmkanları, İstanbul Metropolitan Planlama, Cilt:9, Sayı:36, ss.137-146
SGK, Kayıt İstihdam Oranı, 2021
http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/sgk/tr/calisan/kayitdisi_istihdam/kayitdisi_istihdam_oranlari/kayitdisi_istihdam_orani , 10.05.2022
Tekindal, Melike, Uğuz Arsu, Şerife, (2020), Nitel Araştırma Yöntemi Olarak Fenemonolojik Yaklaşımın Kapsamı Ve Sürecine Yönelik Bir Derleme, Ufkun Ötesi Bilim Dergisi, Cilt:1, Sayı:20, ss.153-182
TÜİK, Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2021
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Gelir-ve-Yasam-Kosullari-Arastirmasi-2021-45581, 10.05.2022
TÜİK, İş gücü İstatistikleri 2020
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Isgucu-Istatistikleri-Agustos-2020-33792#:~:text=A%C4%9Fustos%202020%20d%C3%B6neminde%20herhangi%20bir,%32%2C9%20olarak%20ger%C3%A7ekle%C5%9Fti., 10.05.2022
TÜİK, Uluslararası Göç İstatistikleri 2019
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Uluslararasi-Goc-Istatistikleri-2019-33709 10.05.2022
Yıldız, M.Cengiz, (2008), Kent Yaşamının Değişmeyen Marjinalleri: Seyyar Satıcılar Ve İşportacılar, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:18, Sayı: 2, ss.343-366
Yılmaz, Bediz, (2020), Türkiye’de Sınıf-Altı: Nöbetleşe Yoksulluktan Müebbet Yoksulluğa, Mersin Üniversitesi Kamu Yönetim Bölümü