Sosyoloji Çerçevesinde Sosyal Kurumlara Bakış

Sosyoloji Çerçevesinde Sosyal Kurumlara Bakış
yapısalcilarin kurumlara bakisi
1

Yapısalcıların kurumlara bakışı ve çatışmacıların kurumlara bakışı en baştan beri tartışılan konuların başında yer alıyor. Bu yayında da sosyoloji çerçevesinde sosyal kurumlara kısa bir bakış yapılmıştır.

Genel olarak kurum; çoğunluğun benzer şekilde ortaya koyduğu davranış örüntüleridir. Düzenlenmiş kurallar ve ilişkiler bütünü standardize edilmiş sosyal ilişkiler sistemidir.

İşlevleri açısından sosyal kurumu şöyle tanımlayabiliriz: Toplumun temel işlevlerini düzenlenmesinde, temel değerlerin kurulması ve toplumsal ihtiyaçların karşılanması için insanlar tarafından oluşturulmuş düzenli ve teşkilat yapılardır.

  • Parsons gibi fonksiyon analistlere göre toplum içerisinde çok önemli işlevlere bulunan sosyal kurumlar olmadan hiçbir toplum varlığını sürdüremez. Her toplum temel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla bu kurumlara ihtiyaç duyar.

  • Çatışmacı kuram ise sosyal kurumların seçkinlerin kontrolünde olduğunu kendi çıkarları için bu kurumları kullandığını ileri sürmüşlerdir. Kurumlar sosyal hayatın içinden fışkıran ve sürekliliği olan en belirgin toplumsal yapının unsurlarıdır.

Fonksiyonalistlere göre toplumsal düzeni sağlayan ve toplumun temel ihtiyaçlarını karşılayan kurumlar genellikle şöyledir: akrabalık kurumu, siyasal kurumlar, ekonomik kurumlar, dini kurumlar, eğitim kurumudur. Bazı sosyologlar, kültürel kurumlar ve sağlık-tıp kurumunu da dahil etmiştir.

Toplumsal kurumların temel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.

İlk olarak tüm kurumlar 4 kaynaktan kuvvet alırlar: kanunlar, örf-adet, düşünce ve inançlar; talimat tüzük ve yönetmelikler. Herhangi bir kurum bazen sadece bir tanesini bazen de birden fazla kaynaktan yaralanmış olabilir.

İkincisi toplumsal kurumlar değer yüklüdürler ve bu yüzden değişmeye karşı dirençlidirler. Çok uzun süredir devam eden geleneğe sahip oldukları için kurumlara yönelik bir saldırı ya da eleştiren toplumdaki üyelerin tepkilerini yol açar. Sözgelimi din kurumunun altyapı bir kurumu olarak ‘kurban’ geleneği zorunlu bir ibadet olmasına karşın İslami toplumsal hafızada güçlü bir kurum olarak yerini almıştır. Dolayısıyla kurbanı değersizleştiren her türlü söylem aşırı derecede toplumsal tepki görebilir, geleneksel bir toplumda dini alanı dışında olmasına karşın kurumsallaşmış bir gelenek de aynı konumdadır ve ona yönelik olumsuz girişimlerde tepki çekebilir.

Üçüncüsü kurumlar sosyokültürel yapının temel unsurları olarak birbiriyle yoğun bir ilişki ve etkileşim içerisindedir.

Dördüncüsü, her şeye karşın kurumların birbirlerinin amaçları ile çatışmayacak tarzda ve belirli bir uyum içerisinde faaliyet göstermeleri beklenir. Biyolojide işlev neyse sosyolojide kurum kavramı onu anlatır. Bir kurumun ortaya koyduğu diğer kurumlarca benimsenmez ve bir kurum kurumlar arasında belirgin zihniyet farkları ortaya çıkmış durumda ise “Anomi ve toplumsal düzensizlikler” başlar.

Sözgelimi politik bir sistem olarak demokrasinin benimsendiği bir ülkede diğer kurumlar demokrasinin yanlışlığını savunuyorsa ve desteklemiyorsa kurumlar arası çatışmalar başlar ve toplumsal düzen bozulur. Nihayet tüm katı görünümlerin ve değişmeye karşı dirençli olmalarına rağmen hiçbir kurum başlangıçtaki gibi aynı kalmaz zamanla yapısal değişikliklere maruz kalır. Din başlangıcından beri insan ilişkilerinin belirli formlarda şekillendiren muhtemel ‘başat’ bir kurum olarak her zaman diğer konulardan ayrılmaz bir parçası olarak faaliyette bulmuştur.

Merhaba ben Kübra Erciyas, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nde Sosyoloji Bölümü öğrencisiyim. Sosyoloji arşivi oluşturma gayesi ile buradayım.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (1)

  1. Mustafa Dönmez 2 Haziran 2020

    Kurumlar her zaman aynı doğrultuda işlemek zorunda değildir. Bazen birbirleriyle çatışması, özellikle de demokrasi açısından değerlidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir