Toplumsal Cinsiyet ve Geleneksel Aile Yapısında Eşcinsellik

Toplumsal Cinsiyet ve Geleneksel Aile Yapısında Eşcinsellik
0

Türk toplumunda her birey Türk örf, adet, gelenek, görenek toplumsal kurallarına göre yetiştirilmeye çalışılmaktadır. Cinsel çeşitlilik Türk aile yapısına uymaması nedeni ile kabul edilmemekte ve ‘anormal bir durum’ olarak nitelendirilmektedir. Toplumun bireyler üzerinde net yargılara sahip olmasını sağlayan çok önemli bir özellik kişilerin cinsiyetleri ve toplumsal rolleridir. Bir kadın ‘kadın cinsiyetinin’ rollerini yerine getirmelidir. Kadının rolleri, görevler, nasıl davranması, giyinmesi, konuşması belirlenmiştir ve buna uygun hareket edilmelidir.

Aynı baskı ‘erkek cinsiyetinin’ de üzerinde vardır. Kadın olmaya atfedilen değerler erkekler tarafından yapılmamalı erkek ‘erkek olmanın verdiği rollere’ göre davranmalıdır. Bu cinsiyet rollerine göre ayrışma aile de başlamaktadır. Aile nasıl oluşmaktadır bu toplumsal cinsiyet rolleri aile de nasıl başlar. Ataerkil düzenlerde bir kadın aile olarak doğup aile olarak ölür. Bir erkekse yanına eklenen bir kadınla aile olurken o kadının olmadığı durumlarda kendisi olmaya devam eder. Kadın için birinin ailesi olmaktan çıktığı durumlar (ör. Boşanma) bir başkasının ailesi olmaya dönmesi anlamına gelir. (Özbay, Terzioğlu, Yasin,2011) Kadın ve erkek tarih boyunca bu roller içerisinde yaşamaktadır. Rollerin dışında davrandıkları durumlarda ise toplum tarafından baskı altına girmektedir. Erkek bir bireyin başka bir erkek bireye karşı çekim duyması mümkün değildir, ataerkil düzenlerde kabul edilemez. Kadın bireyin başka bir kadına karşı çekim duyması da mümkün değil ve kabullenilemezdir. Ailelerin eşcinsel bireylere yönelik bakış açılarından yola çıkara eşcinsel bireylerin de aile içindeki ve toplumsal rollerini sosyolojik olarak inceleyebiliriz . Bu konuyu ele alırken ebeveynlerin eğitim seviyeleri ve toplumsal bakış açıları, çocuk yetiştirme yöntemleri de ayrıca incelenmelidir.

Kağıtçıbaşı’nın (1996,2002; aktaran Boratav, Fişek, Ziya,2017) tanımladığı yeni aile modeline göre kırsal/ alt sosyo-ekonomik düzeyli ailelere doğru bir değişim gerçekleştikçe çocuklar psikolojik ve duygusal değerleri ile var olmaya başlıyor. Çocuk ,yetiştirme yöntemleri de daha az otoriter ve zorlayıcı hale geliyor, çocuk ile ebeveyn arasındaki duygusal bağların ve yakınlığın önemi artıyor. Birçok çalışmaya göre çocuk yetiştirme yöntemlerinde demokratik yöntemler kullananlar orta- üst sınıf sosyo- ekonomiye düzeyine sahip veya da daha genç ebeveynlerden oluşuyorken; geleneksel otorite disiplin yöntemlerinin kullanan ebeveynler daha çok eski kuşaktan veya daha alt/ dar gelirli ailelerden oluşuyor. (Boratav, Fişek, Ziya,2017). Eşcinsel- biseksüel bireylerin açılım yapmalarına kolaylık ve destek sağlayan ebeveynler demokratik disiplin yöntemlerini kullanmakta. Aile ile başlayan sosyalizasyon süreci, kişinin kim olduğunu, özgüvenini etkilemektedir.  Ailenin buradaki önemi bireylere cinsel yönelimleri üzerinden nasıl tepkiler verdiğidir. Aile kurumunun bireylerin üzerinde sosyolojik baskısı ele alındığında bireyler aileleri ile ilişkilerinden yola çıkarak incelenmelidir. Bireylerin ebeveynleri ile ilişkisinin yakınlık durumu açılım yapma oranları ile doğru orantıdadır. Ebeveynler geleneksel eski kuşaklardan oluşuyor ise bireylerin açılım yapmaları psikolojik ve sosyolojik olarak engellenmiş olmaktadır. Birçok eşcinsel- biseksüel birey, açılım yapmış veya yapmamış, özel hayatlarını ailelerinden daha uzakta yaşamayı tercih ediyorlar. Aileleri ile yakınlık seviyesi yüksek olan bireylerin açılım yaptıktan sonra da hayatları ve düşünceleri olumlu yönde değişmekte ve gelişmekteyken ailelerine kendilerini uzak gören eşcinsel- biseksüel bireyler kendilerini ailelerinden çok daha uzaklaştırmayı tercih ediyorlar. Bazı bireyler ailelerine açılım yapmadan kendi ayrı hayatlarını ailelerinden bağımsız bir şekilde yaşarken bazı bireyler ise kabul edilmeme cevabına rağmen açılım yaptıktan sonra ilişkilerini düzenleyip uzaklaşmayı tercih ediyor. Genel olarak baktığımızda eşcinsel- biseksüel bireyler aileleri ile ilişkilerini ebeveynlerin tutumlarına göre düzenliyor. Kimi zaman sevginin ve dayanışmanın kaynağı olan aile, ataerkil değerleri içselleştirdiğinden dolayı bireyleri hapsettiği özel alan içerisinde duygusal şiddetin en ağır olarak yaşandığı yer haline de gelmektedir. “Aile, kaynakların adil paylaşılmadığı, güç dengesinin kadın aleyhine bozulduğu, kocaların karıları üzerinde otorite kullandığı ve kontrol sağladığı bir kurum da olabilmektedir (Ecevit, 1993: 17, Aktaran; Yılmazbilek,2012)”. Ebeveynler bu davranışları bilerek veya bilmeyerek sergileyebilmektedirler. Bireyler çocukluklarından itibaren ailelerini gözlemler, bilmeyerek yapmış olmasalar da tutumlarını göz ardı etmezler. Bu yaklaşımla eşcinsel-biseksüel aileleri istemeden homofobik özellikler sergileyebilir, ataerkil düzenin içinde hapsolmuşlukları yüzünden çocuklarına da kadın-erkek hiyerarşisini empoze etmeye çalışabilmektedir. Bu davranışların farkında olmayan ya da kendi cinsel kimlik farkındalığını henüz sağlamamış eşcinsel-biseksüel bireyler ataerkil düzenin normal olduğunu kendilerinin ise ‘eksik, yanlış, sorunlu’ olduklarını düşünebilmektedir. Bu durum bireyler üzerinde psikolojik rahatsızlıklara, kimlik gelişimini tamamlayamama gibi sorunlara yol açabilmektedir. Bu durum tam tersi şekilde ailelerin eğitim seviyelerine göre değişebilmektedir. Ataerkil düzene hapsolmamış, eşitlikçi bir aile içerisinde ebeveynler farkında olmasalar da çocuklar daha özgür, eşitlikçi, farkındalığı yüksek bir şekilde yetiştirildikleri takdirde kendilerine, ailelerine ve topluma açık olma konusunda daha özgüvenli ve isteklilerdir. Kişisel cinsel yönelim farkındalıkları ataerkil düzene sahip bir aile içerisinde yetişen eşcinsel- biseksüel bireylere göre daha erken ve sağlıklı bir şekilde gerçekleşmektedir.

İlgili İçerik: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılık eşcinsel-biseksüel kişilerin karşılaştığı en yaygın meseledir. Bu ayrımcılığın en temel sebebinin aileden kaynaklanmaktadır ve bireyler daha toplumla tanışmadan ilk olarak aile içerisinde ayrımcılığa uğramakta ve dışlanmaktadır. Bireylerin aile içerisinde ayrımcılığı toplumsal cinsiyet rollerine uygun giydirilmekle, oyunların/ oyuncukların cinsiyete göre alınmasıyla, kişilere yalnızca kız ve erkek şeklinde biyolojik cinsiyetlerinin gerektirdiği gibi davranmalarının zorunlu kılınmasıyla başlamaktadır. Eşcinsel- biseksüel bireylerin kendi cinsel kimliklerini keşfettiklerinden itibaren belirli ayrımcılık ve dışlanmalar ile mücadele etmektedir. LGBT+ bireyler zulüm, ayrımcılık, zorbalık ile aralarında işkence ve cinayete varan aşırı şiddet içerikli kötü muamelelerin mağdurları olmayı sürdüren hassas bir toplumsal kesimi oluşturmaktadır. LGBTİ kişilere yönelik ayrımcılık çoğu zaman toplumsal normlardan ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini devam ettiren belirli rollerden kaynaklanmaktadır. LGBTİ kişilerin hakları var olan uluslararası insan hakları hukuku tarafından korunsa da lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks (LGBTİ) kişilerin insan haklarını tam olarak kullanabilmelerini sağlamak için belirli eylemlere sıkça ihtiyaç duyulmaktadır. LGBTİ kişiler diğer tüm kişilerle aynı haklara sahiptir; kendileri için yeni insan hakları oluşturulmadığı gibi hiçbir haktan da mahrum bırakılmamalıdırlar Lezbiyen, biseksüel ve trans kadınlar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden ve aile yapılarındaki toplumsal cinsiyet normlarından ötürü, önyargı, cinayet ve tecavüzlerin özellikle savunmasız hedefleridir. Çoğu zaman özel alanlarda ve aile üyeleri tarafından gerçekleştirilen “düzeltici tecavüzler” ve “cinayetleri” BM özel prosedür yetkilileri ve insan hakları örgütleri tarafından pek çok ülkede raporlaştırılmaktadır. (Avrupa Birliği Konseyi, 2013) Eşcinsel- biseksüel bireylerin uğradıkları zorbalık ve fiziksel şiddet ailenin kendinde bu hakkı görmesi ile başlayabilmektedir. Ebeveynler tam olarak bu konuda eşcinsel- biseksüel bireylere düşünsel olarak zarar vermektedir. Cinselliğin yasak olarak görülmesi ve ailenin üreme ile gerçekleşeceği yanılsaması bireyleri de ‘üremek zorunda’ oldukları varsayımına götürecektir.

thumbnail
Çağla Çalışkan'ın Diğer Yazısı
Eşcinsellik ve Cinsel Yönelime Sosyolojik Bir Bakış

Cinsel, romantik ve duygusal olarak hemcinslerine çekim duysalar dahi ‘üreme’ zorundalığı yanılsamasından dolayı güdülerini baskılayabilmektedirler. Çocuklar üreyemezler, ancak daha doğdukları andan itibaren cinsellikle, yani bedenin tüm duyular üzerinden yaşanan hazlarıyla içli-dışlı bir ilişki içindedirler.(Çakırlar, Delice, 2012) Cinsellik bir güdü olmasına rağmen üreme algısı bir tercih ve seçimdir. Bireyler yetiştirilme tarzları, farkındalık sahibi olup olmadıkları ve kimliklerini keşfedip keşfedemedikleri ile alakalı olarak ailelerinin bu ‘üreme’ olgusunu devam ettirmek isteyebilirler ve buna göre seçimler yaparlar.

Keşfedin: Toplumsal Çözülme Nedir?

Sonuç olarak geleneksel aile yapısının kişiler üzerindeki yaklaşımının birey davranışlarını, kişiliklerini ve toplumsal sosyalizasyonlarını nasıl gerçekleştireceğini etkilediği varsayılmaktadır. Aynı zamanda bireylerin açılım yapma veya yapmama tercihlerinin de yine ailelerin etkilerine bağlı olarak değiştiği varsayılır. Aile yapısı eşcinsel- biseksüel bireyler üzerindeki en güçlü etkendir ve bireylerin cinsel yönelimlerinde, kimlik oluşturmalarında aile yapısı her nasıl ise bireylerin o yönde evrilmeleri ihtimali çok yüksektir. Kendi farkındalıklarına sahip, kabul görmeye eşcinsel-biseksüel bireylerde ise aileler kişilere psikolojik, sosyolojik baskı yapmakta ve kişilerde travma, kişilik bozukluğu en tehlikesi intihara teşebbüse yol açabilmektedir.

KAYNAKÇA

  • Hale Bolak Boratav, Güler Okman Fişek, Hande Eslen Ziya, Erkekliğin Türkiye Halleri, Mart,2017 İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
  • Avrupa Birliği Konseyi, ı "Guidelines to Promote and Protect the Enjoyment of All Human Rights by Lesbian, Gay, Bisexual, Transgender and Intersex (LGBTI)Persons" Çeviren Kaos GL Derneği, Dış İlişkiler Konsey Toplantısı Lüksemburg,2013
  • Merve Yılmazbilek, LGBTT Bireylerin Ataerkillik ve HegemonyaDeneyimlerinin Çözümlenmesi, Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 2012
  • Çakırlar, Delice, Cinsellik Muamması Türkiye’de Queer Kültür ve Muhalefet, Metis Yayınları, İstanbul, 2012
  • Özbay, Terzioğlu, Yasin, Neoliberalizm ve Mahremiyet Türkiye’de Beden Sağlık ve Cinsellik, Metis Yayınları, İstanbul,2010

Keşfedin: Toplumsal Değer Nedir?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir