Günümüzde küreselleşmenin etkisiyle nitelikli iş gücünün uluslararası dolaşımı hız kazanmış ve bu durum özellikle gelişmekte olan ülkelerde beyin göçünü önemli bir toplumsal sorun haline getirmiştir. Beyin göçü, yalnızca bireylerin ekonomik veya mesleki çıkarlarını değil, aynı zamanda ülkelerin insan kaynağı planlamasını ve kalkınma hedeflerini de doğrudan etkileyen bir olgudur. Türkiye’de son yıllarda bu göç hareketliliği sağlık sektöründe belirginleşmiş; hekimlerin yanı sıra hemşirelerin de yurt dışına göç etme eğiliminde ciddi bir artış gözlemlenmiştir.
Bu bağlamda; çalışmanın konusu Erciyes Üniversitesi’nde okuyan hemşire adaylarını yurt dışında çalışmaya yönelten sosyoekonomik ve sosyokültürel süreçlerin neler olduğunu, karar aşamalarındaki etkenleri ve bunun sonucunda yaşayabilecekleri sorunları ele almaktır. Türkiye’de hemşirelik mesleğinin yoğun iş yükü, düşük maaşlar ve mesleki itibar sorunları gibi yapısal problemleri, genç hemşirelik öğrencilerini kariyer planlarını başka ülkelerde gerçekleştirmeye yönlendirmektedir. Bu eğilim, yalnızca bireysel tercihlerle açıklanamayacak kadar derin sosyolojik dinamiklere sahiptir.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde yaşanan hekim, diş hekimi ve hemşire eksikliğinin sebep olduğu sorunlar, bu ülkelerin sağlık sisteminin en büyük problemlerindendir. Sağlık alanındaki beyin göçü günümüzde gelişmiş bir ülkeden daha iyi çalışma koşulları ve ücretler sunan başka bir gelişmiş ülkeye gerçekleşmesi yaygın bir durumdur. Erciyes Üniversitesi’nde okuyan birçok hemşire adayı ise mesleki tatmin ve iş güvencesi konusunda yurt dışındaki fırsatların daha iyi olduğunu düşünmektedir. Dolayısıyla daha adil çalışma koşulları, yeterli ekipman ve destek olanakları, yurt dışında sosyokültürel olarak daha az yıpratıcı bir ortam sunduğu için tercih edilmektedir.
Özellikle emek yoğun bir sektör olması nedeniyle bilgisizliğin, eğitimsizliğin ve tecrübesizliğin insan hayatına da mal olabilecek önemli hatalara yol açabilmesi, sağlık hizmetleri sektöründe nitelikli personelin daha da önem kazanmasına neden olmaktadır. Bu çalışmanın temelini oluşturan asıl soru ise Erciyes Üniversitesi’nde okuyan hemşire adaylarını yurt dışında çalışmaya yönelten sosyoekonomik ve sosyokültürel süreçlerin nasıl işlediğini anlamaktır.
Bu bağlamda araştırma, hemşire adaylarının yurt dışında çalışma kararlarını etkileyen temel unsurlardan biri olan yaşam kalitesi ve sosyoekonomik fırsatları incelemektedir. Yüksek gelir, yaşam koşulları, dil becerisi, kültürler arası etkileşim ve uluslararası yeterlilik gibi faktörler, bireylerin yurt dışında yaşama tercihini şekillendirmektedir. Ayrıca mezuniyet sonrası yurt dışında çalışma durumu ile sosyoekonomik koşullar arasında bağlantılı bir ilişki olduğu görülmektedir. Ekonomik sıkıntılar yaşayan ve sosyal hareketlilik arzusunda olan bireyler, yurt dışında çalışma olanaklarını ciddi şekilde değerlendirmektedir.
Bu çalışmada temel amaç, Erciyes Üniversitesi’nde hemşirelik eğitimi alan öğrencilerin mezuniyet sonrası meslek hayatlarına nasıl devam etmeyi planladıklarını, yurt dışında çalışma yönelimlerini etkileyen faktörleri ve bu seçeneklere ilişkin bakış açılarını ortaya koymaktır. Araştırmanın yöntemi olarak amaçlı ve kartopu örnekleme tekniği kullanılmış; Melikgazi Kız Yurdu’nda kalan ve Erciyes Üniversitesi’nde hemşirelik eğitimi alan 14 öğrenciyle birebir görüşmeler gerçekleştirilmiştir.
GELİŞME
Belirtilen amaç doğrultusunda, araştırmanın gelişme bölümünde Erciyes Üniversitesi’nde öğrenim gören hemşirelik öğrencileriyle yapılan görüşmelerden elde edilen nitel veriler doğrultusunda, yurt dışında çalışma kararını etkileyen temel dinamikler kapsamlı biçimde ele alınmıştır. Bu bağlamda, araştırmaya katılan hemşirelik öğrencilerinin ifadeleri, bireysel motivasyonlar ile yapısal koşullar arasındaki ilişkiyi ortaya koymak açısından önemli ipuçları sunmaktadır. Görüşmeler sırasında katılımcılar, yurt dışında çalışmayı tercih etme gerekçelerini ekonomik beklentilerden mesleki doyuma, yaşam kalitesi arayışından kültürel etkileşim isteğine kadar uzanan çok yönlü bir perspektifle dile getirmiştir. Aşağıdaki alt başlıklarda, bu görüşler tematik olarak sınıflandırılarak analiz edilmiştir.
Başlıklar
Ekonomik Etkenler ve Geçim Kaygısı
Katılımcıların büyük çoğunluğu, Türkiye’de hemşirelik mesleğiyle sürdürülebilir bir yaşam kurmanın giderek zorlaştığını ifade etmiştir. Özellikle düşük başlangıç maaşları, enflasyon karşısında eriyen alım gücü ve gelecek kaygısı, öğrencilerin yurt dışı planlarını ciddi biçimde şekillendirmektedir. Bir katılımcı bu durumu şöyle özetlemiştir: “Burada bir hemşirenin maaşıyla kendi geçimini bile zor sağladığını görüyoruz, bir ev kiralamak ya da birikim yapmak imkânsız. Avrupa’da çalışan hemşirelerin aldıkları ücretle hem geçinmeleri kolay hem de gelecekleri daha garanti gibi görünüyor.” Bu bağlamda ekonomik güvencesizlik, yurt dışında çalışmayı tercih etme gerekçeleri arasında belirleyici bir yere sahiptir.
Yoğun mesai, nöbetler ve personel eksikliği açısından da yoğun bir şekilde çalışan hemşirelere hem düşük maaş verilmesi hem de can güvenliğinin olmaması da farklı bir etken olmuştur. Son yıllarda artan sağlık personeline ilişkin şiddette hemşirelerin ve hemşire adaylarının yurt dışına gitme planlarını güçlendirmiştir.
Farklı bir konuya daha değinecek olursak, hemşirelerin 4 yıllık okul sürecinde arkasında duran ve çocuklarına maddi manevi destek olan ailelerine karşı mahçubiyet duymalarıdır. Artık ekonomik açıdan ailesine destek olmak istemeleri, bu yüzden mesleklerini en iyi ve olması gereken şekilde icra etmek istemeleri de yurt dışında çalışma isteğine etki etmiştir.
Sosyoekonomik süreci açıklarken; Ne kadar ekonomik sıkıntılar yaşasalarda aslında Türkiye’de mesleklerini yapmak istedilerini bir katılımcı şöyle dile getirmiştir “Para düşüklüğü yaşam kalitemizi çok etkilemektedir ancak Türkiye’de yaşamayı da çok seviyorum.”, “Maaşlarımızın, doktorlar, uzmanlar ve hocalarımıza göre çok düşük olmaktadır.” “Türkiye’de mesleğimi yapmaktan gurur duyarım fakat alabileceğim maaş ve yaptığım mesleğin zorluğu beni çok yıpratacaktır.” İfadelerinden anlaşılacaktır.
Mesleki Saygınlık ve İş Koşulları
Hemşirelik mesleği, toplumsal sağlık hizmetlerinde kritik bir rol üstlenmesine karşın, Türkiye’de uzun süredir mesleki saygınlık ve iş koşulları açısından çeşitli sorunlarla karşı karşıyadır. Bu durum, özellikle genç hemşirelik öğrencilerinin kariyer planlarını etkileyerek yurt dışında çalışma yönelimini artırmaktadır. Bu eğilim, sadece ekonomik beklentilerle değil, aynı zamanda mesleki itibara ve iş ortamına ilişkin algılarla da doğrudan ilişkilidir.
Nitel görüşmeler sırasında katılımcılardan biri şu ifadeyi kullanmıştır: “Burada hemşireliğe sadece doktorun yardımcısı gözüyle bakılıyor. Oysa Almanya’da hemşireler bağımsız karar alma yetkisine sahip. Kendimi bir meslek mensubu olarak orada daha değerli hissedeceğimi düşünüyorum.” Bu ifade, mesleki saygınlığın ulusal bağlamda zedelenmiş olduğu algısının öğrenciler nezdinde ne denli güçlü olduğunu ortaya koymaktadır.
Yapılan akademik çalışmalar da bu durumu destekler niteliktedir. Özlem Özaydın ve Ayten Vural’ın (2022) çalışmasında, hemşirelik öğrencilerinin mesleğe ilişkin algılarının, sıklıkla toplumdaki düşük statü algısı ve yoğun iş yüküyle şekillendiği belirtilmiştir. Bunun yanı sıra, Hatice Çelik’in (2020) hemşirelik mesleğinde kurumsal destek eksikliği üzerine yaptığı çalışmada, özellikle yeni mezunların iş hayatına girişte yaşadığı zorluklar ve belirsizlikler, bu mesleği sürdürülebilir kılmakta engel teşkil etmektedir.
İş koşulları bakımından da tablo benzerdir. Türkiye’deki kamu hastanelerinde hemşire başına düşen hasta sayısının yüksekliği, vardiyalı çalışma sisteminin düzensizliği ve ücretlerin yetersizliği öğrenciler tarafından sıkça dile getirilen sorunlar arasındadır. Bir başka katılımcı şöyle demiştir: “Geceleri üç katı fazla hastaya tek başıma bakıyorum. Üstelik maaşım asgari ücretin biraz üstünde. Bu koşullar altında mesleğimi severek yapmam mümkün değil.” Bu ifadeler, yalnızca bireysel memnuniyetsizliği değil, aynı zamanda sistemsel bir tıkanıklığı da işaret etmektedir.
Stephen Castles ve Mark J. Miller’ın (2009) The Age of Migration adlı eserinde belirttiği gibi, bireylerin göç kararları çoğunlukla “itici” ve “çekici” faktörlerin etkileşimiyle şekillenir. Türkiye’deki hemşirelik mesleğine dair olumsuz iş koşulları bu anlamda güçlü bir itici faktör oluşturmaktadır. Öte yandan, Avrupa ülkelerindeki mesleki gelişim olanakları, daha insani çalışma saatleri ve kurumsal saygı ortamı, çekici faktörler olarak öne çıkmaktadır.
Sonuç olarak, mesleki saygınlık eksikliği ve zorlu iş koşulları, Erciyes Üniversitesi hemşirelik bölümü öğrencilerinin yurt dışında çalışma yönelimini belirleyen temel faktörler arasında yer almaktadır. Bu yönelim sadece bireysel tercihlerden ibaret olmayıp, Türkiye’deki sağlık sisteminin yapısal sorunlarına dair güçlü sosyolojik sinyaller de taşımaktadır. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde, bu eğilimin daha da artacağı ve sağlık alanında nitelikli iş gücü kaybının hızlanacağı öngörülebilir.
Sosyo-Kültürel Etkenler ve Yaşam Kalitesi Arayışı
Hemşirelik öğrencilerinin yurt dışında çalışma isteğini sadece ekonomik koşullarla açıklamak yetersiz kalmaktadır. Nitel görüşmelerde ortaya çıkan veriler, öğrencilerin sosyokültürel etkenlere ve yaşam kalitesine ilişkin algılarının da bu kararda belirleyici olduğunu göstermektedir. Bu kapsamda sosyal haklara erişim, toplumsal cinsiyet eşitliği, bireysel özgürlükler ve güvenlik duygusu gibi unsurlar ön plana çıkmaktadır.
Bir katılımcı bu durumu şu sözlerle ifade etmiştir: “Burada sokakta yürürken bile rahatsız ediliyorum. Bir kadın olarak hem özel hayatımda hem iş yerinde kendimi güvende hissetmek istiyorum. Avrupa’da hem mesleğime hem kimliğime daha çok saygı duyulacağını düşünüyorum.” Bu tür ifadeler, bireyin yalnızca mesleki değil, sosyal bir varlık olarak da kendini gerçekleştirebilme arzusu taşıdığını ortaya koymaktadır.
Saskia Sassen’in (1999) “global şehirler” kavramı üzerinden yaptığı analizde, bireylerin göç kararlarının yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal katılım ve kimlik kazanımı ile ilgili olduğu vurgulanır. Sassen’e göre bireyler, daha demokratik, kapsayıcı ve saygı görecekleri bir toplumsal düzene ulaşma amacıyla küresel hareketliliğe yönelirler. Bu bağlamda, Türkiye’de mevcut olan sosyal sınırlamalar ve cinsiyet temelli ayrımcılıklar, öğrencilerin gelecek hayallerini başka ülkelerde kurmasına yol açmaktadır.
Yapılan araştırmalar da bu eğilimi desteklemektedir. Özden Güdük ve Fatma Neslihan Bilazer’in (2021) hemşirelik öğrencileriyle yaptığı çalışmada, yaşam kalitesi anlayışının bireyin sadece maddi değil, psikolojik ve sosyal boyutlarıyla da şekillendiği ifade edilmiştir. Öğrenciler, toplumsal saygı, adaletli çalışma ortamı ve özel hayatlarına dair güvencelerin eksikliğini yurt içinde sıkça dile getirmiştir.
Bir başka katılımcının şu cümleleri dikkat çekicidir: “Benim için sadece para kazanmak değil, nefes almak da önemli. İnsan gibi yaşamak istiyorum. Avrupa’da sosyal yaşam daha düzenli, insanlar birbirine saygılı, kadınlar daha özgür.” Bu ifade, bireysel özgürlük, kamusal alanda güvenlik ve sosyal destek gibi unsurların, yaşam kalitesine dair güçlü birer gösterge olduğunu ortaya koymaktadır.
Stephen Castles ve Hein de Haas’ın (2014) belirttiği gibi, göç hareketleri genellikle bireylerin kendi yaşamlarına dair yeniden anlamlandırma çabalarının bir sonucu olarak görülmelidir. Özellikle gençler için göç, yalnızca bir “kaçış” değil, aynı zamanda “kendi potansiyelini gerçekleştirme” girişimidir.
Sonuç olarak, Erciyes Üniversitesi hemşirelik öğrencileri özelinde yapılan bu değerlendirme, yaşam kalitesine ilişkin algının yalnızca refah seviyesine değil; toplumsal değerler, özgürlük ortamı ve sosyal güvenlik gibi çok boyutlu etkenlere dayandığını göstermektedir. Öğrenciler, daha huzurlu, daha eşitlikçi ve bireysel alanlarına saygı gösterilen bir yaşamı yurt dışında bulabileceklerine inandıkları için bu yönelime girmektedirler.
Kariyer Planları ve Mesleki Gelişim İstekleri
Hemşirelik mesleği, toplumsal sağlık hizmetlerinde kritik bir rol üstlenmesine karşın, Türkiye’de uzun süredir mesleki saygınlık ve iş koşulları açısından çeşitli sorunlarla karşı karşıyadır. Bu durum, özellikle genç hemşirelik öğrencilerinin kariyer planlarını etkileyerek yurt dışında çalışma yönelimini artırmaktadır. Bu eğilim, sadece ekonomik beklentilerle değil, aynı zamanda mesleki itibara ve iş ortamına ilişkin algılarla da doğrudan ilişkilidir.
Nitel görüşmeler sırasında katılımcılardan biri şu ifadeyi kullanmıştır: “Burada hemşireliğe sadece doktorun yardımcısı gözüyle bakılıyor. Oysa Almanya’da hemşireler bağımsız karar alma yetkisine sahip. Kendimi bir meslek mensubu olarak orada daha değerli hissedeceğimi düşünüyorum.” Bu ifade, mesleki saygınlığın ulusal bağlamda zedelenmiş olduğu algısının öğrenciler nezdinde ne denli güçlü olduğunu ortaya koymaktadır.
Yapılan akademik çalışmalar da bu durumu destekler niteliktedir. Özlem Özaydın ve Ayten Vural’ın (2022) çalışmasında, hemşirelik öğrencilerinin mesleğe ilişkin algılarının, sıklıkla toplumdaki düşük statü algısı ve yoğun iş yüküyle şekillendiği belirtilmiştir. Bunun yanı sıra, Hatice Çelik’in (2020) hemşirelik mesleğinde kurumsal destek eksikliği üzerine yaptığı çalışmada, özellikle yeni mezunların iş hayatına girişte yaşadığı zorluklar ve belirsizlikler, bu mesleği sürdürülebilir kılmakta engel teşkil etmektedir.
İş koşulları bakımından da tablo benzerdir. Türkiye’deki kamu hastanelerinde hemşire başına düşen hasta sayısının yüksekliği, vardiyalı çalışma sisteminin düzensizliği ve ücretlerin yetersizliği öğrenciler tarafından sıkça dile getirilen sorunlar arasındadır. Bir başka katılımcı şöyle demiştir: “Geceleri üç katı fazla hastaya tek başıma bakıyorum. Üstelik maaşım asgari ücretin biraz üstünde. Bu koşullar altında mesleğimi severek yapmam mümkün değil.” Bu ifadeler, yalnızca bireysel memnuniyetsizliği değil, aynı zamanda sistemsel bir tıkanıklığı da işaret etmektedir.
Stephen Castles ve Mark J. Miller’ın (2009) The Age of Migration adlı eserinde belirttiği gibi, bireylerin göç kararları çoğunlukla “itici” ve “çekici” faktörlerin etkileşimiyle şekillenir. Türkiye’deki hemşirelik mesleğine dair olumsuz iş koşulları bu anlamda güçlü bir itici faktör oluşturmaktadır. Öte yandan, Avrupa ülkelerindeki mesleki gelişim olanakları, daha insani çalışma saatleri ve kurumsal saygı ortamı, çekici faktörler olarak öne çıkmaktadır.
Sonuç olarak, mesleki saygınlık eksikliği ve zorlu iş koşulları, Erciyes Üniversitesi hemşirelik bölümü öğrencilerinin yurt dışında çalışma yönelimini belirleyen temel faktörler arasında yer almaktadır. Bu yönelim sadece bireysel tercihlerden ibaret olmayıp, Türkiye’deki sağlık sisteminin yapısal sorunlarına dair güçlü sosyolojik sinyaller de taşımaktadır. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde, bu eğilimin daha da artacağı ve sağlık alanında nitelikli iş gücü kaybının hızlanacağı öngörülebilir.
Aile, Çevre ve Sosyal Çevrenin Etkisi
Yurt dışına yönelik eğilimlerde bireysel kararların yanı sıra sosyal çevrenin etkisi de belirleyicidir. Görüşmelerde, daha önce yurt dışına gitmiş tanıdıkların ya da akrabaların olumlu deneyimlerinin öğrencilerin algısını etkilediği görülmüştür. Aynı zamanda ailelerin maddi ve manevi destekleri, bu sürecin kolaylaştırılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Bir öğrenci şu yorumu yapmıştır: “Kuzenim Almanya’da hemşire, orada çok mutlu olduğunu söylüyor. Ailem de artık burada yaşamanın zor olduğunu bildiği için gitmemi destekliyor.” Bu ifadeler, göç kararının sosyal bağlamdan bağımsız düşünülemeyeceğini göstermektedir.
Sosyal medyada ki sosyal çevrenin de yurt dışına yapılan beyin göçünü destekleyebilir etkidedir. Yapılan paylaşımlarda hemşirelerin esnek çalışma saatlerinin olması izin günlerinin, sürelerinin fazla olması ve kendilerine ayıracak zamanlarının kalması, Türkiye’de ki şartlara kıyasla yurt dışında ki maaşın yüksek olması ve birikim yapmaya yeterli bütçenin kalması, boş zamanlarını kültürel gezilerle ve çeşitli sosyal aktivitelerle geçirmeleri. Bunların yanında eğitimlerine katkı sağlayacak faaliyetlere ve eğitimlere katılabilecek olmaları gibi sosyal çevrenin hemşirenin planlarını yeniden gözden geçirmesine etki etmiştir.
Bunların yanı sıra Türkiye’de kalmayı tercih eden hemşireler de olmuştur çünkü aile ortamının sıcaklığından vazgeçmek istemeyen ailesini geride bırakıp gitmek istemeyen hemşireler de olmuştur. Sosyokültürel açıdan da (dil, eğitim farkı, gelenek ve kültürel açıdan) adaptasyon sürecinde sıkıntı yaşama ihtimallerini de göz önünde bulunduran hemşireler genellikle konfor alanından uzaklaşmadan hem ailelerinin yanında kalarak ve yabancılık çekmeyecekleri kültür içerisinde kendilerini mesleki açıdan geliştirmek adına yüksek lisans ve akademik kariyere başvurmayı tercih etmiştir. Bu gibi etkenlerde bazı hemşirelerin mesleki planlarını bu şekilde etkilemiştir.
Hemşirelik öğrencilerinin yurt dışında çalışma eğilimlerini şekillendiren temel unsurlardan biri, içinde bulundukları aile ve sosyal çevredir. Göç, bireysel bir karar gibi görünse de çoğu zaman kolektif bir sürecin parçası olarak şekillenmektedir. Bu çerçevede ailelerin maddi-manevi beklentileri, çevredeki göç deneyimlerinin yaygınlığı ve sosyal normlar bu kararı doğrudan etkilemektedir.
Bir katılımcı bu durumu şu sözlerle dile getirmiştir: “Ablam beş yıl önce Almanya’ya gitti. Başta çok zorlandı ama şimdi orada hemşire olarak çalışıyor. Ailem bana da oraya gitmem için destek veriyor. Türkiye’de kalırsam boşa zaman kaybedeceğimi düşünüyorlar.” Bu ifade, bireyin karar sürecinde sadece kendi arzuları değil, ailesinin yönlendirmeleri ve sosyal örneklerin de etkili olduğunu göstermektedir.
Durkheim’ın “kolektif bilinç” kavramı üzerinden değerlendirildiğinde, göç kararı yalnızca bireysel bir seçim değil, aynı zamanda toplumun ortak değerleri ve beklentileri doğrultusunda şekillenen bir eğilimdir. Toplumun belirli bir kesiminde yurt dışında yaşam bir “başarı” göstergesi olarak kodlandığında, bu durum bireylerin göçü bir zorunluluk ya da kaçınılmazlık olarak algılamasına neden olabilir.
Nitekim, Cansu Taşçı’nın (2023) göç eğilimleri üzerine yaptığı çalışmada, gençlerin sosyal çevrelerinden aldıkları yönlendirmelerin karar sürecinde belirleyici olduğu vurgulanmaktadır. Özellikle aile içinde daha önce göç deneyimi yaşamış bireylerin bulunması, öğrencilerin yurt dışını daha erişilebilir ve güvenli bir seçenek olarak görmelerine neden olmaktadır.
Bir başka katılımcı ise şunları ifade etmiştir: “Bizim mahallede üç kişi yurt dışına gitti. Hepsi orada düzen kurdu. Ben burada kalınca sanki geride kalmışım gibi hissediyorum. Çevremde herkes bir çıkış yolu arıyor.” Bu sözler, bireyin sadece ailesinden değil, sosyal çevresinden de göç yönünde dolaylı bir baskı hissettiğini ortaya koymaktadır.
Mustafa Haşim Yalçınkaya’nın (2020) niteliksel saha araştırmasında da benzer bulgulara rastlanmaktadır. Araştırmaya göre, bireylerin göç kararları çoğunlukla topluluk içinde oluşan “göç normları” çerçevesinde şekillenmektedir. Göç, sadece ekonomik bir strateji değil, aynı zamanda sosyal kabul ve saygınlık kazanımıyla ilişkilendirilmektedir.
Bu bağlamda, Erciyes Üniversitesi hemşirelik bölümü öğrencilerinin yurt dışına yönelme motivasyonları ailelerinin yönlendirmesiyle daha da güçlenmektedir. Aileler, çocuklarının daha iyi koşullarda yaşamasını istemekte ve Türkiye’deki ekonomik-sosyal istikrarsızlık karşısında çözümü yurtdışında görmektedirler. Aynı şekilde, sosyal çevredeki örnekler, bu kararı teşvik eden bir etki yaratmakta; göç, giderek sıradanlaşan bir “yaşam stratejisine” dönüşmektedir.
Sonuç olarak, göç kararı sadece bireyin geleceğini değil, ailenin bütününü ilgilendiren bir mesele halini almakta; sosyal çevre bu kararın hem motivasyonunu hem meşruiyetini güçlendirmektedir. Bu durum, göç olgusunun ne denli çok katmanlı ve toplumsal olarak örülü bir yapı içerdiğini gözler önüne sermektedir.
Yurtdışında Yaşamaya Dair Endişeler ve Beklentiler
Katılımcılar yurt dışında çalışmayı olumlu bir seçenek olarak görse de, bu süreçle ilgili çeşitli endişelere de sahiptir. Özellikle dil bariyeri, kültürel uyum sorunları ve yabancı sağlık sistemlerine adapte olma konuları bazı öğrenciler için belirsizlik yaratmaktadır. Bir katılımcı şu şekilde dile getirmiştir: “Gitmek istiyorum ama yabancı bir ülkede hasta bakmak, o dili akıcı konuşamamak beni biraz korkutuyor. Ama alışabileceğimi düşünüyorum.” Buna karşın, yurt dışında elde edilecek deneyimlerin kişisel gelişimi destekleyeceği ve bu zorlukların zamanla aşılabileceği inancı yaygındır.
Öte yandan adaylar,”Yabancı ülkeye gitmek aslında o kadar kolay değil,ekonomik açıdan fırsatlar sunsa da bizlere ilk altı ay verilen eğitimin zorluk derecesi ve yapılan baskılar aynı zamanda alışma süresi bizleri gerçekten tedirgin etmektedir.” Kısacası sosyokültürel açıdan göçe bakmak gerekirse ekonomik açıya göre hemşire adayları bu konuda daha fazla düşünmekte ve karar verme sürecini etkilemektedir.
Bir diğer konu ise hemşirelerin yurt dışında çalışmayı hedeflerden beklentileri genellikle ekonomik açıdan refaha ulaşmak olarak düşünülse de aslında durum birazda saygınlıktır. Mobbingten uzak, disiplinli ve saygılı bir iş ortamında çalışıyor olmak, hemşire başına daha az hasta düşmesi, hastalarla daha iyi ve etkili bir şekilde ilgilenebiliyor olmak ve profesyonel organizesi bir ekiple çalışıyor olmak. Mesleki açıdan yeni teknikler, terimler ve alanlarında uzmanlaşma, sertifikalı programlara,seminerlere katılarak gelişimlerini destekleyebilecekleri, dil açısından kendilerini daha da geliştirebilecekleri ve göçmen hakkı kazanmak ,ailelerini de yanına alıp kalıcı yerleşme planları da beklentileri arasındadır.
SONUÇ
Bu araştırma, Erciyes Üniversitesi’nde hemşirelik eğitimi alan öğrencilerin yurt dışında çalışma eğilimlerinin ardında yatan sosyoekonomik ve sosyokültürel dinamikleri anlamayı hedeflemiştir. Elde edilen bulgular, hemşire adaylarının karar süreçlerinde yalnızca ekonomik gerekçelerin değil, aynı zamanda mesleki itibar, yaşam kalitesi, bireysel özgürlük, toplumsal cinsiyet rolleri ve mesleki gelişim olanaklarının da belirleyici olduğunu ortaya koymuştur. Katılımcıların çoğu, Türkiye’de hemşirelik mesleğinin düşük gelir, yoğun iş yükü ve yetersiz toplumsal saygınlık gibi yapısal sorunlarla karşı karşıya olduğunu belirtmiş; bu durumun mesleklerini daha saygın ve sürdürülebilir biçimde icra edebilecekleri yurt dışı seçeneklerine yönelme motivasyonunu artırdığı vurgulanmıştır.
Ayrıca, kişisel gelecek tasarımları ve kariyer planları açısından daha kapsayıcı sağlık sistemlerine entegre olma arzusu, katılımcıların göç kararlarını biçimlendiren temel faktörlerden biri olarak öne çıkmıştır. Bununla birlikte, dil yeterliliği, kültürel uyum süreci ve aileden uzak kalma gibi bireysel düzeyde bazı endişelerin de karar sürecini karmaşıklaştırdığı gözlemlenmiştir. Genel olarak, bu çalışma hemşirelik öğrencilerinin yurt dışına yönelik eğilimlerinin çok boyutlu ve derin sosyolojik bir bağlam içinde değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir.
Kaynakça
- Bilazer, F. N. & Güdük, Ö. (2021). Hemşirelik Öğrencilerinin Yaşam Kalitesi Algıları ve Gelecek Beklentileri Üzerine Bir İnceleme. Sağlık Bilimleri Dergisi, 10(2), 133-145.
- Castles, S. & de Haas, H. (2014). Migration and Development: Perspectives from the South. International Organization for Migration.
- Durkheim, É. (1893). The Division of Labour in Society. Free Press.
- Sassen, S. (1999). Globalization and Its Discontents. The New Press.
- Taşçı, C. (2023). Gençlerin Göç Eğilimleri Üzerine Sosyolojik Bir İnceleme: Türkiye Örneği. Toplum ve Göç Araştırmaları Dergisi, 4(1), 45-68.
- Yalçınkaya, M. H. (2020). Göç Normlarının Bireysel Karar Süreçlerine Etkisi: Nitel Bir Saha Araştırması. Sosyoloji Dergisi, 35(2), 91-115.
- Öncü, E., Vural, A., Bilgin, O., & Çelik, H. (2022). Sağlık Alanında Çalışan Gençlerin Yurtdışı Eğilimleri: Nitel Bir Araştırma. Hemşirelik ve Toplum Dergisi, 9(3), 211-229.