Klinik sosyoloji; bireylerin sorunlarını aile,grup,topluluk, toplumsal yapılar, toplumsal kurumlar açısından inceleyen sosyoloji biliminin bir alt dalıdır. Bireylerin sorunlarını psikolojik ya da biyolojik açıdan değil sosyolojik açıdan ele alır. “İnsan, biyopsikososyal bir varlıktır.” İnsan davranışları incelenirken bütüncül bir gözlem ve inceleme yapılmalıdır. İnsanın patolojik davranışları araştırılırken biyolojik,psikolojik ve sosyal nedenler incelenir. İnsan davranışları analiz edilirken daha çok biyolojik ve psikolojik nedenlerin araştırıldığını görüyoruz bu durum insan davranışlarına dair eksik ve yetersiz bilgilere ulaşmamıza neden olur. Yapılan araştırmalara göre insan davranışlarını etkileyen en önemli etmen, sosyolojiktir. İnsan, sosyal bir varlıktır. Antik Çağ’lardan beri Aristotales ve Platon gibi önemli fizoloflar, insanın sosyal yönünü vurgulamış ve insanın kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için bir diğerine ihtiyacı olduğu sonucuna varmışlardır. Günümüze yaklaştıkça ise önemli psikologlar insan davranışlarında çevre ve sosyal alanın etkisinin fazla olduğunu belirtmişlerdir. Albert Bandura, Kurt Lewin, Urie Bronfenbrenner, Vygotsky gibi önemli düşünürler, sosyal çevrenin insan davranışlarını etkilediğini hatta daha bebeklikten itibaren davranışın gözlemlenerek öğrenildiğini ortaya koymuşlardır. İnsanı davranışlarını sosyal çevrenin etkilediğini söyleyen sadece psikologlar değildir, sosyologlar da insan ve sosyal çevrenin etkileşimi üzerine pek çok araştırma yapmıştır. Bu sosyologların içinde Emile Durkheim, George Herbert Mead, Erving Goffman, Pierre Bourdieu, Herbert Spencer gibi önemli isimler vardır. Tüm bu önemli düşünürler yaptıkları pek çok deney ve araştırmalarla insan davranışlarının sosyal yönüne dikkat çekmiş ve önemini vurgulamışlardır. Bu bağlamda insanın patolojik davranışlarının altında yatan sosyolojik nedenleri araştırmışlardır. Toplumumuzda maalesef insan davranışlarının sosyolojik yönüne çok az vurgu yapılmaktadır. Toplumumuzda insan davranışlarından bahsedilirken genellikle psikoloji bilimine vurgu yapılmaktadır ancak insan psikolojisini ve patolojisini etkileyen en önemli etmenlerden biri sosyal çevredir. İnsan davranışlarını etkileyen sosyal çevrenin en önemli olanı ise ailedir. Sosyal çevre; aile,arkadaşlar,okul,iş çevresi,komşular,medya,kültür ve toplumsal değerler gibi pek çok etmeni içinde barındırır. Tüm bu etmenler insan davranışını etkiler ancak yapılan araştırmalara göre bu sosyal çevrenin içinde insan psikolojisini ve davranışlarını en çok etkileyen ailedir.
Aile, toplumun en küçük yapıtaşıdır. Aileler, bireyleri yetiştirir, bir çocuğun davranışlarına şekil veren onu yönlendiren ailedir. Ailenin kültürel değerleri nesilden nesile aktarılır. Her aile kendi kök ailesinden öğrendiklerini kendi aile bireylerine aktarır. Aile yapısı, bireyi yetiştirme de ve o bireyin davranışlarına yön vermede çok etkilidir. Aile yapısının içinde kültürel değerler, ekonomik etmenler, normlar, eğitim durumu gibi pek çok etmen vardır. Her ailenin kendine göre kültürel, ekonomik, normsal ve eğitimsel yapısı vardır. Bu farklılaşan aile yapıları bireylerin yetiştirilmesinde çok etkilidir. Aile yapıları, kişilerin psikolojisini ve davranışlarını şekillendirir. Genetik etmenler bile aileden aktarılır. Ailede ortaya çıkan aksaklıklar, bir çocuğun psikolojisini etkiler. Ailede yaşanan olumsuz deneyimler, çocuklarda patolojik davranışlara neden olabilir. Travmatik deneyimler bile çoğunlukla ailede yaşanan olumsuz ve kötü yaşam deneyimleri ile oluşur. Mutlu ve sağlıklı bir aile mutlu bir çocuk ve mutlu bir nesil demektir. Çocuğun en fazla etkilendiği ve taklit ettiği sosyal çevre ailedir. Çocuk, diğer sosyal çevre alanlarından da olumsuz davranışları öğrenebilir ancak ailenin bilinçli olması, yönlendirmesi bu olumsuzlukları azaltır. Ailenin tutarlı bir şekilde olumlu davranışlarda bulunması çocuğun diğer sosyal çevre alanlarından gördüğü olumsuzlukları minimalize eder. Önemli olan ailenin yapısıdır, birçok aile yapısı vardır ve bu aile yapıları çocukların psikolojisini ve davranışlarını etkiler. Önerilen ve olması gereken aile yapısı; demokratik aile yapısıdır. Bu aile yapısında çocuklara önem ve değer verilir. Fikirleri dinlenilir, saygı duyulur, kuralları vardır ancak bu kurallar aile içinde ortaklaşa karar ile alınır. Çocuk bastırılmaz ya da yok sayılmaz. Ailenin her ferdi önemli ve değerlidir.
Klinik sosyoloji içinde bulunun “Aile yapısı” yapılan araştırmalara göre insan davranışlarını çok etkilediği için yeni bir alan ortaya çıkma zorunluluğunu ortaya koymuştur. Bu alan “Aile danışmanlığı”dır. İnsan davranışları üzerinde ailenin etkisini gören psikiyatrist ve psikanalistler aile danışmanlığı gibi bir alanı ortaya çıkarmışlardır. 1950’li yıllarda Amerikalı psikiyatrist Dr. Bowen, şizofreni hastaları üzerinde çalışırken dikkat çekici bir şey fark etti. Bireyin psikiyatrik belirtileri sadece onun iç dünyasıyle değil, içinde bulunduğu aile sistemiyle de doğrudan bağlantılıydı. Bu araştırma ailenin birey üzerindeki etkisini bizlere göstermektedir.
Klinik sosyoloji içinde yer alan diğer sosyal çevre alanları da bireyi etkiler. Bu konuda da yapılmış sayısız araştırmalar vardır. Örneğin; şiddetin öğrenilen bir davranış olduğu ortaya koyulmuştur. Medyanın şiddet üzerindeki etkileri fazladır. Çocuklar ve ergenlerin haberlerden ve sosyal medyadan gördükleri şiddet içerikleri onları şiddete meyilli hale getirmiştir. Yine yapılan araştırmalara göre çocukların ve ergenlerin oynadıkları şiddet içerikli oyunlarda şiddete teşvik etmektedir. Aile içinde şiddet varsa bu da çocukların ve ergenlerin şiddete olan eğilimlerini arttırır. Bir diğer önemli olan sosyal çevre ise arkadaş ilişkisidir. Özellikle ergenlik döneminde arkadaş ilişkileri önem kazanır ve arkadaşlara uyum sağlama davranışları görülür. Bu dönemde “Sosyal kabul” çok önemlidir. Sosyal olarak kabul edilmek isteyen bir ergen çocuk, arkadaşlarının olumsuz davranışlarını taklit edebilir, ailenin kontrolü ve yönlendirmesi çok önemlidir. Diğer sosyal çevre alanlarından olan, iş çevresi ve komşular daha çok yetişkinlere yönelik sosyal alanları kapsar. Yetişkin bir bireyde iş çevresinde kabul görmek ister ve bu nedenle iş ortamına,normlara uyum sağlar. Sürekli aynı çevrede olan bireyler birbirlerinin davranışlarını etkileyebilir bu davranışları etkileyen biyolojik sistem, “Ayna nöron” lardır. Bireyler hep aynı insanlarla birlikteyse zamanla o kişinin davranışlarını kopyalayabilir, zamanla o kişiye benzeme durumu söz konusu olur.
Sosyal kabul, insan davranışlarını etkileyen çok önemli bir unsurdur. Bir birey, sosyal çevresinde kabul edilmek ister ve o sosyal çevre alanına kabul görmek için uyum sağlar. Toplumsal olarakta bu durum geçerlidir. Toplumda kabul görmek ve ceza almamak için o toplumun kurallarına uyum sağlanır. Uyum sağlamayanlar “Anormal”, “Hasta” olarak etiketlenip dışlanır. Filozof ve sosyolog Foucault bu durumu vurgulamıştır. Foucault göre toplumsal normlar anormal-normal olanı bilimler yoluyla belirler ve bireylerin davranışlarına yön verir. Eskiden cezalandırma yoluyla bireylerin davranışları kontrol edilirdi, günümüzde ise bireyler, bu normları içselleştirmişlerdir. Goffman’ın “Benliğin sunum” adlı eserinde ise bireyler sahnede yani toplumda farklı, bireysel-özel yaşantılarında ise farklı davranırlar. Benlik farklı sunulur ve toplumsal-görünen yaşamda maske takılır. Tüm bunlar, sosyal kabul görmek için yapılır. Makalenin başında da belirttiğimiz gibi “İnsan, sosyal bir varlıktır.”
Bu sosyal olma durumu bazı düşünürlere göre doğuştan gelir, bazı düşünürlere göre ise sonradan ortaya çıkar ve birey üzerinde baskı kurar.
Toplumun ekonomik,eğitimsel,hukuki yapısı da bireylerin davranışlarını etkiler. Toplumsal yapı ve kurumlar işlemez hale gelirse bireylerde “Anomi” ortaya çıkar. Durkheim’in önemli bir kavramı “Anomi” dir. Anomi, “Normsuzlaşma” dır. Bireyler kurallardan sapar ve toplumda kaos yaşanır. Toplumda kaos yaşanmaması için tüm kurumlar işlevselliğini korumalıdır. Toplumsal yapı ve kurumlarda yaşanan aksaklıklar kaosa neden olur, insan davranışları olumsuz etkilenir. Giddens’ın da ifade ettiğini yapı ve özne birbirini etkiler ve birbirlerine bağımlıdır.
Sonuç olarak; Klinik sosyoloji bağlamında insan davranışlarını etkileyen sosyolojik etmenlerin önemi vurgulanmıştır. Sosyal çevre ve toplum; insan davranışlarını ve psikolojisini etkiler, yön verir. Klinik sosyoloji, insan davranışlarını anlamak açısından çok önemli bir daldır. Ülkemizde yeteri kadar değer görülen bir alan değildir ancak insanı anlamak istiyorsak onun sosyolojik yönünü göz ardı edemeyiz. Bu nedenle klinik sosyoloji alanında daha fazla araştırma yapılmalı ve makaleler yazılmalıdır. Netice de toplum sağlığı için klinik sosyoloji gibi önemli bir alanı görünür hale getirmeliyiz. Toplum bireylerden oluşur, bireyler ve toplum birbirini karşılıklı olarak etkiler. Bireysel sağlık, toplumsal sağlığı etkiler, toplumsal sağlık ise bireysel sağlığı etkiler. Klinik sosyoloji içinde sosyal etmenlerin en önemlisi ise ailedir. Sağlıklı bir birey ve toplum için ailelerin sağlıklı olması gerekmektedir. Aile danışmanlığının ortaya çıkışı ise ailelerin insan psikolojisi ve davranışları üzerindeki önemli etkilerinin keşfedilmesiyle ortaya çıkmıştır. Aileleri güçlendirmek ve sağlıklı aile yapılarını toplumda arttırmak için klinik sosyolojinin alt alanı olan aile danışmanlığı önemlidir.
KAYNAKÇA:
- Dunham, H. W. (1982). Clinical sociology: Its nature and function. *Clinical Sociology Rewiev, 1*(1), 23-33.
- Freedman, J. A. (1982). Clinical sociology: What it is and what it isn’t- A pespective. * Clinical Sociology Rewiev, 1*(1), 34-39.
- Akman, M. K. (2015). Çağdaş sosyo-psikolojik sorunlara bir yanıt olarak sosyoterapi.
- *Uluslar arası Beşeri Bilimler ve Eğitim Dergisi, 1*(1), 1-14.
- Akman, M. K. (2013). Sosyoterapi: Sosyolojinin terapötik kullanımı. * Mukaddime*, (8), 1-12.
- Zencirkıran, M. (2019). Sosyoloji. Bursa: Dora Yayıncılık.
- Doğan, İ. (2016). Sosyoloji : Kavramlar ve sorunlar. Ankara: Pegem Akademi.