İşsizliğin sonuçlarına değinmeden önce işsizliğin tanımı ve nedenlerini açıklamak gerekir. Bir ülkenin yaşam standardı, o ülkenin milli gelir büyüklüğüne ve kişi başına düşen milli gelir düzeyine bağlıdır. Üretim imkânlarının kullanılabilmesi iktisadi büyümeye bağlı üretim faktörlerinden emeğin, çalışılmadığı zamanlar biriktirilip daha sonra kullanılması mümkün olmadığından bu durum işsizlik sorununa yol açmaktadır. Üretici durumda olan işgücü ve bu insanların hizmetlerinden yararlanılması olan istihdamın düşük olması ekonomik sorunlara yol açar. Toplumsal dengede bozulmaların görülebildiği böyle dönemlerde toplam talepte de azalma görülür. Dolayısıyla işsizlik emek arzının emek talebinden fazla olmasıdır. Bu nedenledir ki çalışma isteğinde olmasına karşı iş bulamayan birçok insan vardır.
İşsizliğin yapısal, iradi, gayrı-iradi, friksiyonel, konjonktürel ve gizil işsizlik olarak çeşitleri vardır. Çözüm bulunması gereken en önemlisi de gayrı-iradi işsizliktir. Yani kişi çalışma arzusundadır ancak iş bulamamaktadır.
İşsizlik sorunu gelişmiş ülkelerde daha az görülürken gelişmekte olan ülkelerde bir toplumsal sorun haline gelmiştir. Çoğu zaman toplumda refah kaybının yaşandığı dönemlerde işsizlik ortaya çıkar, bu sorun açısından gelir dağılımında adaletsizlik de bir etkendir.
İşsizlik ekonomik anlamda sadece bir gelir kaybı değildir. İşsizliğin neden olduğu gelir kaybı, bireyin toplumsal yaşam biçimini etkileyecek önemli nedenlerden sadece birisidir. İşsizliğin neden olduğu asıl problem bireyleri toplumsal işbölümü içinde olması gereken konumdan ve toplum ile kuracağı güçlü dayanışmadan yoksun bırakmasıdır. Dolayısıyla sosyolojik açıdan işsizlik her şeyden önce, birey toplum bütünleşmesinde önemli bir bağın, yani “iş” bağının kopması anlamını gelir. Bundan da en çok etkilenenler sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan sınıflardır. Bu yüzden yoksullukla baş etmeye çalışırlar.
Toplumda refah kaybının yaşandığı dönemlerde oluşan düzensizlik durumu ve sonucu olarak işsizlik, bireyin toplumsal düzenden sapmasına yol açar. Yasalara uymayan davranışın yaptırımı yasalarda yazılı olarak belirlenmişken, gelenek-görenek, örf ve adetlere uymama sapma olarak nitelendirilir.
Toplumda oluşan anomi durumu ve sapkın davranışların gözlenmesi bireyde psikolojik sorunlara (özgüven kaybı, ümitsizlik, bilgi kaybı) yol açabilir, birey şiddete başvurabilir, aile içi ilişkileri zayıflayabilir ya da suçlu eğilimde davranışlar sergileyebilir veya daha kötüsü intihara yol açabilir. Aynı zamanda bireyin kendi problemleri zamanla toplumsal sorun hâline gelmeye başlayabilir.
Bireyin işsizlik nedeniyle suçlu davranışta bulunmasına bakacak olursak; Durkheim’e göre suç her yaşta, hem yoksullukta hem de zenginlikte var olduğuna göre insan tabiatının bir parçası olarak görülmelidir. Ona göre suçlu davranışın açıklanması bireyde değil grupta ve organizasyonda yatar.
Durkheim gibi düşünen Merton uyumsuz davranışın da normal olduğunu söyler, farklı sosyal yapılarda sapmalar nasıl değişiklik gösterir incelemek gerektiğini savunur.
Merton’a göre kültürel normlar ve bu amaçlara ulaşmak için izlenecek yol arasında denge vardır, eğer bu denge bozulursa bu durum anomiye yol açar. Bu durumda bireyler 5 uyum tipi gösterir.
- Uyumluluk: Toplumun amaçları ile amaçlara ulaşacak yolları kabul etmek.
- Yenilikçilik: Toplumun amaçlarını kabul eder fakat ilerlemek için yeni yollar keşfederler. Burada işsizliğin sonucu olarak bireyler hırsızlık, gasp, dolandırıcılık veya dilencilik yapmayı bir yol olarak görebilir.
- Şekilcilik: İnsanlar inandıkları değerleri ihmal eder, kendilerini o anki yaşamlarına verirler. Bu durum bireyin gelecek için kendine yol belirleyememesine yol açar.
- Geri çekilme: Kişi hem toplumda, hem de onun dışındadır. Birey açısından bir karmaşa söz konusudur.
- İsyan: Toplumun amaç ve yollarını reddederler, genelde değiştirme teşebbüsünde bulunurlar. Bunun sonucu olarak yıkıcı eylemlere katılıp hayatını hiçe sayma, terörizme bulaşma görülebilir. Eğer birey bu durumu değiştiremiyorsa intihar etme teşebbüsünde bulunabilir.
Bireyin bir çözüm olarak gördüğü intihar kavramına bakacak olursak, intihar insanın bilerek ve isteyerek kendi hayatına kendisinin son vermesidir. İntihar toplum düzenini, toplumun var oluşunu tehdit eden bir sosyal problemdir.
Durkheim’in 4 intihar tipi içerisinde bencil, özgeci, anomik ve fatalist tiplerinden en çok bencil ve anomik intihar işsizlik nedeniyle başvurulabilir. Bencil intihar bireyin gruba bağlılığı azalması ve bencilleşmesi, anomik intihar ise bireyin kendi isteklerinin toplum tarafından karşılanamayacağını, geleceğe yönelik umudunu ve beklentisini yitirdiğinde ortaya çıkar. Birey bu nedenle sadece intihar etmiş olmaz, aynı zamanda toplumun da yaşama bakış açısını ve kolektiviteyi olumsuz yönde etkilemiş olur.
KAYNAKÇA:
•Adak, N. (2010). Sosyal Bir Problem Olarak İşsizlik Ve Sonuçları. Toplum Ve Sosyal Hizmet, 21(2)
•Ayaş, S. (2016). İşsizlik Ve Eğitim Seviyesinin İntihar Üzerindeki Etkisi: Türk Verileri Üzerine Ampirik Bir Çalışma. Yönetim Bilimleri Dergisi, 14(28), (s. 101-119)
•Cengiz, S. Şahin, A. (2011) Refah Kaybı Çerçevesinde İşsizlik. Ekonomi Bilimleri Dergisi, 3(11)
•Etçi, H. Karagöl, V. (2019). Türkiye’de İstihdam Ve İşsizlik. Munzur Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 7(14)
•İçli, T. (2019). Kriminoloji (10.baskı). Ankara; Seçkin Yayıncılık
•Kar, B. (2019). İşsizlik Histerisi Mi? Doğal İşsizlik Oranı Mı? Farklı Kapitalizm Türleri İçin Bir Analiz. BAİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 19(2), (s, 271-298)
•Turner, J. Beeghley, L. Powers, C. (2017). Sosyolojik Teorinin Oluşumu (6.baskı). (Ü. Tatlıcan, çev.) İstanbul: Sentez Yayıncılık. (Orijinal Çalışma Basım tarihi 2002)
•Ülgen, G. İktisada Giriş II, İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi.