Baba Otoritesi Kitap Değerlendirmesi

Babalık otoritesinin geçmişten günümüze kadar yaşadığı değişim ve dönüşümleri, deneyimler bağlamında ele alan bu çalışma, toplumda geleneksel değerler olarak babalıktan, modern zamanlardaki babalık tavrına olan değişimleri bir aile sosyolojisi denemesi içerisinde ele almakta ve tartışmaktadır.

Baba Otoritesi Kitap Değerlendirmesi
0

2017 yılında kabul edilen, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde onaylanan Mehmet Fatih Güloğlu’nun yazdığı, danışmanlığını Doç. Dr. Yusuf Adıgüzel’in yapmış olduğu, BABA OTORİTESİNİN YENİDEN ÜRETİMİ: BABA DESTEK PROGRAMI (BADEP) doktora tezinden derlenen araştırma metni olan kitap; “Baba otoritesi: Bir Aile Sosyolojisi Denemesi” toplamda beş bölümden oluşmaktadır. Yazarın ele aldığı temel hususlar; Türk toplumunun değişen yapısında ailenin değişen konumlanışı, baba otoritesinin geçmiş ve bugününe dair teorilerin yanı sıra BADEP eğitimine katılan 22 katılımcı ile gerçekleştirilen mülakatlardan derlenmiştir. Araştırma metninin evrenini BADEP projesi babaları, babaların otorite kurmalarındaki strateji ve taktiklerinin net anlaşılabilmesi adına derinlemesine görüşme tekniği ile oluşturulmuştur.

Toplumlar bir arada yaşamaya başladıkları zamanlardan itibaren mutlak değişim yaşamışlardır. Bu değişimlerin sonuçlarında aile kültürleri, aile bireylerinin rolleri, toplumsal yapı vb. bireyle ikircikli tüm yapılarda değişim görülmüştür. Bu değişimlerin altında yatan temel etken zaman ve onun getirdiği yenilikler olmuştur. Sanayileşmenin başlattığı kökten değişimler; kentleşme, sekülerleşme ve göç ailenin de belli değişimler yaşamasına zemin hazırlamıştır. Hepsi birbirini etkileyen dönüşümler aile içerisindeki fertlerin rollerini, aile kavramının sorumluluklarını da mutlak suretle etkilemiştir. Bu metin de değişen toplumsal şartlar içerisinde babaların rollerinin değişimlerinin yanı sıra BADEP eğitimine katılan babaların değişimlerini ele almıştır. Son dönem yapılan çalışmalara bakıldığında ağırlıklı olarak feminist söylemlerin hâkim olduğu tartışmaların yanı sıra medya unsurlarında babaların rollerinin inşası, babalık otoritesi üzerine yapılan çalışmalara ek olarak aslında doktora tezi olan bu eser literatüre yeni bir katkı sağlamayı amaçlamıştır.

Güloğlu, ilk bölümde aile sosyolojisi literatüründe ailenin değişimi ve değişime zemin hazırlayan tarihsel koşullarla başlamıştır. Değişimlere rağmen ailenin sürdürülebilirliğini sağlayan bir ilke olarak baba otoritesinin dağılmadığını, yeni biçimlerde tezahür ettiğini ifade etmiştir. Çalışmanın 2 temel amacı vardır: 1. Günümüz modern dünyasında babaların ailelerinde otoriteyi hangi araçlarla ürettiklerini ortaya koyabilmektir. 2. Aile sosyolojisi açısından 1970ler ve sonrasında Türkiye’nin karşılaştığı birçok faktörün etkisiyle aile kurumunun geçirdiği dönüşümleri ortaya koymaktır(Güloğlu, 2022, s. 25)​.  

“Babalık ailenin direği. Herkesin ayakta durmasını sağlaması gereken o ailenin terbiye, düzenini, sağlığını, sıhhatini, gelirini, giderini, her şeyini A’dan Z’ye her şeyini onlara en iyi şekilde sunmak için görevli kişi diye görüyorum ben. Saygı, sevgi, maddiyat. (…) fedakârlık. Bence fedakârlık” (Osman, 33 yaşında, Mağaza Müdürü, Eskişehir).

İkinci bölümde tarihsel süreçte babalık pratiklerinden söz ederken 68 mayıs olaylarının babalık icrası açısından iki sonucu olduğu yönündedir. 1. Yeni pratiklerle babalık işinin uzmanı babalar, 2. Sorumluluktan kaçan babalardır. Modern dünya için yapılan babalık icrası tanımından hareketle Güloğlu ‘helikopter baba’ çerçevesi sunmaktadır. Bunların yanı sıra Güloğlu, babalık icralarında uzmanların sürece dahil olmaları konusu, babanın kahramanlık görevini üstlenişi, feminist görüş tarafından yanlış yorumlanan ataerki anlayış ve babalık icralarının ataerki söylemde yeniden değerlendirilmesi, tarihsel süreç içerisinde baba kelimesinin anlamının yanı sıra katılımcıların anlam dünyalarında baba kelimesinin anlamlandırılması konularını da bu bölümde ele almıştır.

Üçüncü bölümde, otorite kelimesinin dil etimolojisi olarak barındırdığı anlam ve diğer toplumlar tarafından ayrıca örneklem evrenindeki babalar tarafından otoritenin çağrıştırdığı anlamlar tikelinde bir otorite tanımlaması hem literatür tanımlamaları hem de katılımcıların güven hakkındaki düşünce dünyalarında oluşturdukları tanım setleri ışığında aile üyeleri üzerinde güven temeline dayalı otorite ve tüm ilişkilerde güvenin önemine vurgu yapılmıştır. Babalık icrasında korkunun konumlandırılışı, katılımcı babaların korku tanımlamaları ve buna karşı otoritelerini yeniden üretme biçimleri, gündelik yaşamda otoritenin tahakküm kurduğu en belirgin alan olan askeriye ile aile otoritesinin benzeştirilmesi ve çocukların emre amade askerler olarak nitelendirilmesi (katılımcılardan hareketle), otoritenin iki boyutu içsel ve kurumsal otorite olarak babaların aile üyeleri üzerinde tarihsel olarak uyguladıkları ve daha insancıl olarak yaklaştıkları gözlemlenmiştir. Babalar disiplin sağlayabilmek için üstün yargılama gücüne yönelmişlerdir. Katılımcı babaların otoriteye yargılama davranışı nasıl dahil ettikleri, ayrıcalıklı konumları adına yargılama gücünü ve bununla pekiştirilen davranışları kullandıkları ifade edilmiştir. Genel olarak katılımcı babalar için otorite; her aile de otorite olması gereken bir tahakküm aracıdır. Otorite anlamı katılımcı babalardan derlenen görüşlere göre; sözü dinlenen, her şeyi bilme yetisi olan ve kural koyan kişidir.

Hani sertlik dediğim dedik, ben ne dersem o olur onu anlıyorum otorite deyince. Otoriter baba, duygusunu belli etmeyen, mesafe koyan. Ha ciddi olunacağı zaman ciddi oluyorum. (…) yeri geldiğinde biz hani. Bu da spontane hani. Yer geldiğinde hani biz de kendimle ilgili karalarsa benim kendimle ilgili karalarımsa beni ilgilendiren durumlarsa. Otoriter oluyorum” (Sadullah, 40 yaşında, Odyolog, Ankara).

Dördüncü bölüm de ise; Babaların davranışlarının hangi otorite stratejisine girdiği tartışması ile başlamaktadır. Babaların otoriteyi genel bağlamda kullanma şekilleri kendilerinden korkutarak ve bu açık otorite biçimini geleneksel olarak devraldıkları bir miras olduğunu ifade etmişlerdir. Babalar geleneksel olarak kendilerini deneyim sahibi figürler olarak görmekte ve buna bağlı olarak kendilerini karar mercii saymaktadırlar. Tüm bunlar BADEP projesi öncesinde yapılan mülakatlarda elde edilen görüşmelerin sonuçlarıdır. Görüsel yargılama güçlerini basiretle meşrulaştırma yoluna giden babaların son kertede BADEP projesi neticesindeki görüşmeleri de değerlendirilmiştir. Empatinin merkeze alındığı bir eğitim süreci olduğunu söylemek mümkündür.

Kitabın bölüm özetleri ele alındığında babanın geleneksel değerleri büyük ölçüde bağlı olduğu ve günümüz babaların kendi babalarından öğrendiklerini doğru kabul ederek, bu doğrultuda kendi çocuklarına babalık yapmaya çalıştıklarını söyleyebiliriz. Kendisinden korkulmasını bir otorite olarak algılaması onun kendisini güçlü hissetmesinin ardında yatan bir sebeptir. Yeniden üretilen babalık icrasının, baba kelimesinin geleneksel anlamını yok ettiği ve otoritenin kendisini yok ettiğine dair inancın karşısında duracak 22 görüşme ile yeni üretilen babalık icralarının düşünülenin tersinde olduğu açıklanmıştır.

AÇEV 2017 yılında yapmış olduğu araştırma sonucunda araştırmaya katılan babaların büyük çoğunluğunun (%91,0) çocuk bakımında birincil sorumluluğun annede olduğunu düşündüklerini belirtmiştir. Fakat 21. yüz yıldaki sosyal ve ekonomik gelişmeler sonucunda aile içindeki anne ve babanın rollerinde değişiklik olmasına neden olmuştur. ​(UZUN , SİMSAR , & KARACA , 2019)​. Kadının iş hayatındaki yerinin artması, bebeğin doğumundan kısa bir süre sonra annenin çalışma hayatına geri dönmesi babayı çocuğun yaşamında önemli bir konuma getirmiştir​ (EKŞİ, 1990)​. Babaların BADEP programı ile babalık icrasını geleneksel miraslardan arındırarak, günümüz şartlarına daha uygun şekilde yerine getirmektedirler.

Kitabın biçimsel olarak değerlendirmesine bakarsak, son derece yalın ifadelerle yazılmış, anlaşılır bir kitaptır. Mülakatlardan oluşması sebebi ile görüşme seansları sonucu elde edilen söylemler birçok kez tekrara düşmüştür. Anlatılan temel eksen babaların otoritesi olduğundan ifade edilen tüm teoriler bu tikelde ele alınmış ve anlaşılır nitelikte detaylandırılmıştır.

Son kertede bakarsak tüm dünya da olduğu gibi Türkiye’de de toplumsal yapı üretim ilişkilerinin değişimi ile büyük ölçüde bir değişim göstermiştir. Bu değişimin bireylerin olduğu her alanda mutlak değişime sebebiyet vermiştir. Birey topluluklarından oluşan en küçük ve temel birim olan aile de bu toplumsal yapıda yaşanan değişimden nasibini almıştır. Sayılabilecek birçok faktörün neden olduğu bu aile üzerindeki değişim de aile içi ilişkilere ek olarak aile bireylerinin rollerinde de değişimlere etki etmiştir. Geleneksel olarak öğrenilen ve kendisinden korkulmasıyla kendisine saygı duyulan babanın rolleri günümüz koşullarında değişime uğramıştır. Aile içerisinde annenin çalışması babanın aile içerisinde daha etkin rol oynamasına zemin hazırlarken, babaların otorite strateji ve taktiklerinde de birtakım dönüşümleri beraberinde getirmiştir. Kısaca ele alınan temel husus babaların otoritelerinin yittiği değil, otorite stratejilerinde yaşanan değişim ve dönüşümlerdir.

​​Kaynakça 

  • ​​EKŞİ, A. (1990). Çocuk, Genç ve Anababalar. İstanbul: Bilgi Yayınevi.
  • ​Güloğlu, M. F. (2022). Baba Otoritesi: Bir Aile Sosyolojisi Denemesi. Ankara: Sakarya Üniversitesi Yayınları.
  • ​UZUN, H., SİMSAR, A., & KARACA, N. H. (2019). Türkiye’de Erken Çocukluk Döneminde Baba Çocuk İlişkisi Konusunda Hazırlanan Lisansüstü Tezlerin İncelenmesi. e-Kafkas Eğitim Araştırmaları Dergisi, 1-8.

Keşfedin: Sosyolojinin Amacı

Kırklareli Üniversitesi Sosyoloji Mezunuyum. Sosyolojinin gıda, beslenme, tüketim ve küreselleşme gibi alt alanlarında çalışmalar yapıyorum.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir