Karl Marx Üst Yapı Unsuru Olarak Din | Sosyoloji Notları

Karl Marx Üst Yapı Unsuru Olarak Din  | Sosyoloji Notları
styapi ve din
0

Dikotomik altyapı ve üstyapı kavramları ile bunların ilişkisinden ortaya çıkan yabancılaştırma, Marx’ın din konularda konusundaki görüşlerini yorumlamasını anahtar role sahiptir. Genel anlamda ekonomi altyapıyı oluştururken; devlet, aile gibi kurumlar ile din, sanat, bilim, felsefe, ahlak, gelenek, görenek gibi ideoloji türleri ve değerlerde üst yapıyı oluşturur. Din toplumsal üst yapının bir biçimidir toplumun temel ekonomik yapısı üzerinde kurulu toplumsal ilişkilerin bir aynası ya da yansımasıdır. Ekonomik güdüler, aile, din, hukuk, sanat, edebiyat, bilim ve ahlak gibi tüm üstyapı unsurlarını şekillendirir. Karl Marx’ta din, emek ve iş bölümü yabancılaşmanın sosyal kaynağıdır.

Üretim sürecinin doğası ve üretim sürecine katılan başlıca toplumsal güçler arasındaki ilişkiler dinin ortaya çıktığı şartları oluşturur. Sosyalizm öncesi toplumlarda insanlar kendi üretimlerinde sonuçlarını olduğu gibi birbirlerine de yabancılaşırlar, dini inançların malzemesini insani yabancılaşma oluşturduğu için dünya hayatı yaşanabilir ve dengeli hale geldiğinde din ortadan kaybolacaktır. Din hem geniş kapsamlı yabancılaşmanın işaretidir hem de toplumsal yapıdaki dengesizliklerin devam etmesini sağlayan bir afyon, yabancılaşma sürecinde toplumsallıktan mahrum olan ezilen ve sömürülen sınıfın teselli bulma amacıyla icat ettiği bir telafi mekanizmasıdır. Bu anlamda din bir afyon gibi çekilen acıları uyuşturur, ölümden sonra kurtuluş vaat ederek ızdırap çekmeyi üstünlük sayarak ve doğaüstü yardım ümidi bahsederek sürülen ızdırabını dindirir. Yeryüzündeki yurtsuzluğun cennette tedavi edilebileceğine inanılan bir inançlar manzumesidir. Hem sosyal yaşam koşullarının sunduğundan daha iyi bir dünya beklentisi içerisinde umutsuzluğa hayali bir çözüm, sıkıntılar dünyasında bir sığınak, hem de sosyal güçsüzlükte olmakla birlikte aynı zamanda bir sosyal kontrol stratejisi işlevi gören bir ideolojidir.

Görüldüğü üzere Marksist çerçevede dinin iki tür işleri ortaya çıkıyor: Dini zayıflara günlüklerini telafi edilebileceği umudunu vererek varlıklara da güçlerin tanrının bir armağanı olarak görme inancını sağlayarak içerisinde bulunulan ortamı meşrulaştırmaktadır. Bir başka deyişle din, sömürülenler için yaşanılan acıların daha sonra da gelecek dünyada karşılığı olacağı umudunu veren bir telafi mekanizması, iken egemen sınıfın elinde sömürüyü haklı hale getiren ve gizleyen bir araçtır. Karl Marx, emekçi sınıfların sömürüldüklerinin farkına varmasını, yani sınıf bilincinin gelişmesine engellediği düşüncesiyle dini afyon olarak değerlendirmektedir. Bu işçilerin dinsiz olması durumunda sınıf bilincini rahatlıkla gelişeceği anlamına gelir. Oysa geçen süre içerisinde durumun hiç de böyle olmadığı söylenebilir. Din insanın gücünü aşan sosyal dezavantaj ve çelişkileri sabır ve teselli tavsiye ederek yatıştırsa da çoğunlukla daha anlamlı yaşam uğruna “devrimci bir durumun” oluşmasına yol açar.

Ve nihayet dinleri eleştiren Marksizm sonuçta kendisinin de bildiği gibi dogmatizme dönüştüğünü bilmezden gelir. Tarihin sonucunu tahmin eden ve aynı zamanda da işçi hareketinin mutlaka egemenliğin eline geçireceğini ileri süren bir dünya görüşünün her ne kadar kendisini bilimsel sosyalizmi olarak adlandırsa da bilimsellikten uzak kehanetten başka bir şey olmadığı söylenebilir. Marx’sı Yahudi-Hristiyan efsanesinin yalnızca bir temsilcisi ya da seküler bir peygamber olarak düşünen kimselerin varlığı bunun kanıtıdır.

Durkheim’in din anlayışını da buradan okuyabilirsiniz

Merhaba ben Kübra Erciyas, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nde Sosyoloji Bölümü öğrencisiyim. Sosyoloji arşivi oluşturma gayesi ile buradayım.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir