Anomi, Psikolojik Çatışmalar ve Suçun Toplumsal Kökenleri
Suçun bireysel ve toplumsal nedenlerini anlamak için hem Durkheim’ın anomi kavramı hem de Freud’un insan psikolojisine dair geliştirdiği id, ego ve süperego modeli bir arada değerlendirilebilir. Bu iki yaklaşım, toplumsal normların ve bireyin içsel dinamiklerinin suç davranışlarını nasıl şekillendirdiğini anlamada birbirini tamamlayan perspektifler sunar. Mindhunter dizisi, bu iki kuramsal çerçeveyi seri katillerin hem bireysel patolojilerini hem de toplumsal bağlamlarını inceleyerek etkileyici bir biçimde ortaya koyar.
Durkheim’ın anomi kavramı, normların belirsizleştiği veya toplumsal bağların zayıfladığı dönemlerde bireylerin nasıl bir “normsuzluk” durumuna düştüğünü açıklar. Modern toplumlarda hızlı ekonomik değişimler, işsizlik veya gelir eşitsizliği gibi yapısal sorunlar, bireylerin toplumsal hedeflere ulaşamamasına ve anomiye sürüklenmesine yol açabilir. Bu bağlamda, dizideki seri katillerin normlardan koparak toplumsal düzenin dışına çıkmaları Durkheim’ın anomi teorisiyle yakından ilişkilidir. Örneğin, Charles Manson gibi kült liderlerinin bireyleri toplumsal normlardan uzaklaştırması, suçun yalnızca bireysel bir sapma değil, toplumsal bağların çözülmesinin bir sonucu olduğunu gösterir. Charles Manson ile yapılan sorgu sahnesi, iktidarın yalnızca fiziksel değil, psikolojik ve sembolik düzeyde de işlediğini gösterir. Manson’ın sorgu sırasında, “Ben sistemin bir ürünü değilim, sistem sizin ürününüz” diyerek FBI ajanlarına meydan okuması, suçun bireysel bir sapkınlık yerine toplumun kendisinden doğduğunu ima eder.
Freud’un id, ego ve süperego modeli ise bireyin içsel çatışmalarını anlamak için önemli bir çerçeve sunar. Freud’un İd, Ego ve Süperego kavramları, insan kişiliğini açıklayan üç temel bileşendir. Kişiliğin en ilkel ve bilinçdışı kısmı olan İd, içgüdüsel arzularımızı ve dürtülerimizi barındırır. Haz ilkesine göre hareket eden bu yapı, anlık tatmin ister ve mantık ya da ahlak kurallarını gözetmez. Açlık, öfke veya cinsel dürtüler gibi temel istekler İd’in etkisi altındadır. Ancak insan, yalnızca içgüdüleriyle hareket etmez; burada Ego devreye girer. Gerçeklik ilkesine göre çalışan Ego, İd’in isteklerini dış dünyanın kurallarına uygun şekilde gerçekleştirmeye çalışır. Mantıklı ve planlı bir şekilde hareket ederek bireyin sosyal hayata uyum sağlamasına yardımcı olur. Örneğin, aç birinin hemen yemek yemek yerine uygun bir ortam bulmasını sağlayan Ego’dur. Kişiliğin en üst katmanı olan Süperego ise ahlaki değerleri ve toplumsal kuralları temsil eder. Çocuklukta öğrenilen doğru ve yanlışlar burada şekillenir ve bireyin vicdanını oluşturur. Süperego, İd’in dürtülerini kontrol altında tutarak bireyin etik ve toplumsal normlara uygun davranmasını sağlar. Bu üç yapı birlikte çalışarak insan davranışlarını ve kişiliğini dengede tutar.
Bu bağlamda, Mindhunter dizisinde Freud’un id, Ego ve Süperego kavramları, karakterlerin davranışlarını anlamak için bir çerçeve sunar. İd, dizideki seri katillerin içgüdüsel ve dürtüsel eylemlerinde görülür; şiddet ve kontrol arzuları, onların bilinçdışı isteklerinin bir yansımasıdır. Ego, FBI ajanlarının, suçluların bu içgüdüsel yönlerini analiz ederek onları yakalamaya çalışmasıyla ilişkilendirilebilir. Ajanlar, katillerin psikolojisini anlamaya çalışırken mantıklı ve stratejik hareket eder, yani İd’in etkilerini gerçeklik çerçevesinde yorumlarlar. Süperego ise karakterlerin vicdan muhasebeleri ve etik sorgulamalarıyla ortaya çıkar. Özellikle Holden Ford’un, suçluların akıl yürütme biçimlerini analiz ederken yaşadığı içsel çatışmalar, Süperego’nun devrede olduğunu gösterir. Sonuç olarak, dizide karakterlerin psikolojik dinamikleri, Freud’un kişilik kuramıyla açıklanabilecek şekilde işlenmiştir.
Dizide, Holden Ford’un suçlularla kurduğu bağ ve onların iç dünyalarına inmesi, Freud’un bireyi anlamak için içsel süreçlere odaklanma gerekliliğini temsil eder. Özellikle Ed Kemper’ın annesiyle yaşadığı toksik ilişki, süperegonun aşırı baskıcı hale gelmesinin ve id’in bu baskıyı aşmak için kontrolü ele geçirmesinin bir örneğidir. Kemper’ın çocukluk travmaları ve duygusal gerilimlerinin cinayetlerine nasıl zemin hazırladığı, bireysel suçların toplumsal bağlamlarını anlamada Freud’un teorisinin önemini gözler önüne serer.
Dizinin medyanın suç üzerindeki etkisine dair eleştirileri, bu teorileri daha geniş bir toplumsal bağlama taşır. Örneğin, BTK katilinin dikkat çekmek için polisle iletişim kurması ve suçların birer “gösteri” haline gelmesi, modern toplumlarda şiddetin medya ve gösteri kültürüyle nasıl iç içe geçtiğini yansıtır. Bu durum, suçluların popüler figürlere dönüşme riskini doğururken, toplumsal normların bu süreçte nasıl şekillendiğini de sorgulatır. Medya, suçları görünür kılarken aynı zamanda suç ve adalet sistemine dair algıları da yönlendirir.
Toplumsal cinsiyet ve şiddet teması ise dizide erkeklik normlarının suçla ilişkisi üzerinden ele alınır. Seri katillerin çoğunluğunun erkek olması, şiddetin toplumsal olarak inşa edilen erkeklik normlarıyla bağlantısını ortaya koyar. Örneğin, Jerry Brudos’un kadın ayakkabılarına olan saplantısı, kadın bedeninin patriyarkal toplumda nasıl nesneleştirildiğinin çarpıcı bir örneğidir. Wendy Carr’ın FBI’daki erkek egemen yapıyla mücadelesi ise toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ve kadınların profesyonel alanlardaki dışlanmışlığını eleştirir.
Keşfedin: İnsanlar Neden Suç İşler?
SONUÇ
Mindhunter, suç, sapkınlık ve toplumsal yapıların ilişkisini anlamak için güçlü bir sosyolojik anlatı sunar. Şiddeti yalnızca bireysel patolojilerin bir sonucu olarak ele almakla yetinmeyen dizi, aynı zamanda toplumsal ve yapısal eşitsizliklerin suç üzerindeki etkilerini ortaya koyar. Durkheim’ın anomi kavramı ve Freud’un bireyin içsel çatışmalarına dair geliştirdiği teoriler, dizinin suç ve şiddet temalarını anlamada önemli bir çerçeve sunar.
Dizideki sorgu sahneleri, karakterlerin kişisel hikayeleri ve medyanın suç üzerindeki etkileri, suçun bireysel ve toplumsal boyutlarının birbirinden ayrılamayacağını gözler önüne serer. Toplumsal normların zayıfladığı ya da bireylerin toplumsal bağlardan koptuğu durumlar, suçun oluşumuna zemin hazırlarken, bireysel travmalar ve psikolojik çatışmalar bu süreci derinleştirir. Bu bağlamda Mindhunter, suç olgusunu yalnızca bir eğlence unsuru değil aynı zamanda toplumsal yapıların eleştirildiği karmaşık bir analiz zemini olarak ele alır.
KAYNAKÇA
- Aytaş, M., & Demir, Y. (2024). Anomi ve Sosyal Sözleşme Perspektifinden Kara Şövalye Filminde Suç ve İktidarın Analizi. Tirebolu İletişim Fakültesi Akademik Dergisi, 1(2), 91-109.
- Çoban, B. (2022). Durkheim’ın bilgi ve toplum anlayışı üzerine bir değerlendirme. NOSYON: Uluslararası Toplum Ve Kültür Çalışmaları Dergisi(9), 115-130.
- Taş, S. (2020). EMILE DURKHEIM’IN SOSYOLOJİK ANLAYIŞINDA TOPLUMSAL İŞBÖLÜMÜ, SOSYOLOJİK YÖNTEMİN KURALLARI, DİN, ANOMİ VE İNTİHAR. Motif Akademi Halkbilimi Dergisi, 13(29), 442-449. https://doi.org/10.12981/mahder.679079
- Merkit, Nuriye. “SIGMUND FREUD’DA UYGARLIĞIN TEMEL DİNAMİKLERİ VE BİREY ÜZERİNDEKİ ETKİSİ”. FLSF Felsefe Ve Sosyal Bilimler Dergisi, sy. 21 (Mayıs 2016): 123-40.