Türkiye’de Suriyelilere Yönelik Sosyal Uyum Sürecinde Gençlik Çalışmaları

Türkiye’de Suriyelilere Yönelik Sosyal Uyum Sürecinde Gençlik Çalışmaları
0

ÖZET

2011 Suriye Kriziyle Türkiye’ye gelen Suriyeli sayısı 3.5 milyonu bulmuştur. İnsan sayısının artması ve sürenin uzamasıyla birlikte “sosyal uyum” tartışmaları başlamıştır. Sosyal uyum süreci içerisinde kırılgan grup olarak “genç” kesim için çok daha önemlidir. Bu çalışma da uyum sürecinde sağlık, istihdam, eğitim vb konularda gençlere yönelik yapılan projeler incelenmiştir. Mevcut durum hakkında değerlendirme yapılmıştır.
Anahtar kelimeler; genç mülteciler, sosyal uyum, göç, insan hakları, sivil toplum kuruluşları

ABSTRACT

With the 2011 Syrian Crisis, the number of Syrians who came to Turkey has reached 3.5 million. With the increase in the number of people and the prolongation of the period, the “social cohesion” discussions started. It is much more important for the “young” segment as a vulnerable group in the social cohesion process. In this study, projects for young people in the adaptation process, such as health, employment, education, etc. were examined. The current situation has been evaluated and solutions have been proposed.
Key words: young refugees, social cohesion, migration, human rights, non-governmental organizations

1.GÖÇ

Göç, insanlık tarihinin olduğu zamanlardan beri olan bir olgudur. İnsan gerek mecburi gerekse keyfi olarak yaşadığı çevreyi değiştirme ihtiyacı duyabilir. Bu ihtiyaç sosyal, dini, siyasi ya da ekonomik nedenlere bağlı olabilir. Farklı nedenlere bağlı olarak göç insanlık tarihinin başlangıcından beri hep olan ve olmaya devam edecek bir süreçtir.
Göç sadece coğrafi bir hareketlilikten öte çok yönlü ve kapsayıcı bir olaydır. Göç sadece gelen insanlar için değil gelinen alandaki bulunun insanlar içinde zor ve aşılması gereken bir durumdur. Göç karşılıklı bir etkileşim halidir. Göç, sadece coğrafi bir değişimin ötesinde bireylerin tüm hayatını kapsayan ve gelecek nesillerde de etkisini hissettirmektedir.

2.TÜRKİYE’DE GÖÇ VE SURİYE KRİZİ

Türkiye konumu ile bir geçiş ülkesi olup 1960’lı yıllara kadar “göç veren” bir ülke profiline sahiptir ve bu göçlerin çoğunluğu istihdam yetersizliğine dayalı olarak gerçekleştirilmiştir. 20. Yüzyılını sonlarından günümüze kadar yaklaşık 4.5 milyon kişi dışarıya göç etmiştir. 2. Dünya Savaşıyla dış hareketliliğinin yanında iç hareketlilikten de bahsetmek mümkündür.
2011 yılında Suriye’de çıkan iç karışıklık sebebiyle çıkan çatışmalar kısa sürede iç savaşa dönüşmüştür. Milyonlarca insan can güvenliği sebebiyle ülkelerini terk etmek zorunda kalmışlardır. Türkiye gerek bulunduğu konum itibariyle gerekse Suriye’ye komşu olmasıyla itibariyle bu hareketlilikten en çok etkilenen ülke olmuştur. Bu güne kadar yaklaşık 4 milyon Suriyeli Türkiye’ye sığınmıştır.
Türkiye’nin 1951 yılında imzalamış olduğu Cenevre Antlaşması ile Suriyeliler mülteci haklarından yararlanamamaktadır. Türk mevzuatında Suriyelilere uygun bir statü olmadığı için Suriyeliler misafir olarak tanımlanmışlar ve Ekim 2011’de geçici koruma statüsü altına alınmışlardır (Dinçer vd., 2013: 31). Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün çıkarmış olduğu yönetmelikçe, geçici koruma kapsamında bulunan Suriyeli sığınmacılara Türkiye’de sosyal haklara erişmeleri ve idari işleri yürütebilmeleri için geçici koruma kimliği verilmiştir. Geçici koruma kimlik belgesine sahip olan bireyler başta sağlık ve eğitim hizmeti olmak, istihdam ve diğer sosyal yardımlardan faydalanmaktadırlar.
Krizin ilk dönemlerinde sınır illerinde geçici barınma merkezlerinde veya kamplarda kalan Suriyeli sığınmacıların sonrasında iç savaşın uzaması ve kamp sayısının yetersiz kalmasıyla birlikte kamplar dışında yerleşmeyi de başlamışlardır. Türkiye’deki sayıları her geçen gün artan Suriyeli sığınmacıların, süreç içerisinde ülkede kalma eğiliminin sürekli arttığı görülmektedir. Türkiye’de en fazla Suriyeliye İstanbul 561.615 kişi ile ev sahipliği yaparken İstanbul’u 439.756 kişi ile Şanlıurfa takip etmektedir (Güçtürk, 2014, Orhan ve Şenyücel 2015, Sirkeci 2017, Kutlu 2015). Transit bir ülke olarak gördüğümüz Türkiye için bu rakamlar çok büyüktür ve Türkiye’nin artık bir göç ülkesi olduğunu da ortaya koymaktadır.

3.Sosyal Uyum Süreci ve Dışlanma

Suriye Krizi’yle meydana gelen insani hareketlilikten en çok etkilenen Türkiye olmaktadır. Bu süreç içerisinde Suriyeliler için oluşan hukuki boşluğa Türkiye “geçi koruma statüsü” verilerek giderilmeye çalışılmaktadır. Geçen süreç içerisinde insani yoğunluğun artmasıyla “sosyal uyum” tartışmaları ortaya çıkmaktadır. Bu sürece geçici bakılıp Suriyelilerin “misafir” olarak görülmesiyle bu zaman kadar yapılan politikalar geçici ve kısa süreli olmuştur.
Toplum içerisinde “misafir” olarak görülen Suriyelilerin sayısının fazlalaşması, zamanın uzaması ve gündelik hayat içerisinde görünürlüklerinin artmasıyla algısal bir dönüşüm oluşmuş ve toplumda istenmemeye sebep olmuştur. Sosyal uyum sürecini olumsuz etkileyen bu değişim toplumda tepkilere ve dışlanmaya sebep olmaktadır. Bu sorunun en aza indirilmesi için toplum içerisinde karşılıklı olarak diyaloglar geliştirilmeli, göçmenlerin hukuksal anlamda da haklarının korunması gerekmektedir. Sosyal uyum sürecinin daha iyi ilerlemesi için dil sorunu aşılmalı ve yerel yönetimlerce uyum sürecini destekleyen çalışmalar yapılmalıdır. Bu süreç içerisinde tampon mekanizmalar olarak aktörler mevcuttur. Bu aktörler Karasu (2017, s.639) tarafından şu şekilde sıralanmaktadır; Uluslararası örgütler, ulus-devletler, bölgesel ve yerel yönetimler, konu ile ilgili çalışan STK’lar, göçmenlerin dernek ve örgütleri, göçmen kanaat önderleri, göçmenlerin geldiği ülkenin yetkilileri, akademisyenler, medya temsilcileri, göçmenler ve yurttaşlardır. Bu süreç içerisinde aktif olarak yer almalılardır.

4.Süreç İçerisinde Gençler ve Gençlerin Önemi

Suriye Krizinde uyguladığı “açık kapı” politikasıyla en çok insan yoğunluğuna sahip olan ülke Türkiye’dir. Bu yoğunluğun içerisinde genç olarak tanımladığımız 15-24 yaş aralığın da 752 bin 284 kişi bulunmakta ve Suriyeli genç nüfusun toplam Suriyeli sayısındaki oranı %20,4 dur. İçinde bulunduğumuz sürecin kalıcı olduğunu düşündüğümüzde bu rakamlar oldukça büyüktür. 2018 yılında İç İşleri Bakanlı Soylu Suriyeli bebeklere vatandaşlık verileceğini söylediğinde bu önem daha da arttı ve bir vatandaştan daha ötesi bir değer haline gelmektedir.
Gençlik sadece göç içerisinde değil sosyal, ekonomik alanlarda da önemli bir gruptur. Kırılgan grup olarak adlandırabileceğimiz gençler sağlık, eğitim, istihdam vb alanlarda şekillendirebileceğimiz bir gruptur. Bu bağlamda baktığımızda tehdit ve fırsat ikilemi karşımızda çıkar.

5.Genç Mültecilere Yönelik Faaliyetler ve Programlar

TOG Vakfı

TOG vakfı 2002 yılında kurulmuştur. Gençler üzerinde etkili olmaya çalışsan bir sivil toplum kuruluşudur. Vakıfta gençler temel ve aktif bir özne olarak rol almaktadırlar. Genç nesile yurt sevgisini ve birey olma kimliğini aşlamaya çalışır. Sosyal uyum sürecinde de aktif bir şekilde rol oynayan vakıf toplumda ciddi farkındalıklar yaratmaya çalışmaktadır. Genç mültecilere yönelik projeler yapmıştır. Ankara, İzmir, Hatay, Diyarbakır’da bulunan gençlik merkezlerine sosyal uyum temelinde çalışmalar yürütülmektedir. Çeşitli spor, kültürel vb çalışmalarla gençleri ortak bir payda da toplayıp uyum sürecine katkı sağlamaktadır. Dil, müzik, teknoloji temelli pek çok kurslar düzenleyip gençlerin gelişimine katkı sağlamaktadır.
TOG aynı zamanda kamu kurumları, yerel örgütlerle de işbirliği yapıp etkiyi ve sosyal uyum tabanını daha büyütmek istemektedir. Özellikle gençlerin isteklerine ve ihtiyaçlarına yönelik programlar yaparak eksiklerini gidermeye çalışmaktadırlar.

Genç Mültecileri Destekleme Programı

Genç Mültecileri Destekleme Projesi; Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu(UNFPA) Türkiye Ofisi desteği ve Toplum Gönüllüleri Vakfı, Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği (Y-Peer Türkiye) ortaklığıyla yürütülen bir güçlendirme projesidir. Proje, Japonya Hükümeti ve Danimarka Hükümeti tarafından desteklenmektedir. Proje; Ankara, Diyarbakır, Hatay ve İzmir’de Merkezlerindeki 15-30 yaş arasındaki genç mültecileri güçlendirerek uyum süreçlerini desteklemeyi, bu yolla sivil alanda gençlik ve insani yardım çalışmaları temelinde sosyal etki oluşturmayı amaçlamaktadır. Proje 15-30 yaş arasındaki mülteci gençlerle Türkiyeli gençlerin bağının güçlendirilmesini, gençlerin sağlık hizmetlerine erişmesini, başta cinsel sağlık ile üreme sağlığı ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet olmak üzere çeşitli alanlarda doğru bilgiye ulaşması hedeflenmektedir. 4 merkezimizde; genç dostu sağlık bilgisi, danışmanlık, yönlendirme; psikososyal destek hizmetleri, kişisel gelişim atölyeleri, mesleki, sanatsal, kültürel & sportif çalışmalar, birlikte yaşam ve sosyal destek hizmetleri sunmaktadırlar.
Gençlik merkezlerinde; kültürel çalışmalar, dil kursları, tarih çalışmaları, fotoğraf atölyeleri, sanat atölyeleri, ritim atölyeleri, spor faaliyetleri, belirli temalarda akran eğitimleri, kadın güçlendirme çalışmaları, çocuk çalışmaları gibi birçok farklı başlıkta çalışmalar yürütülmektedirler.

Mülteciler Derneği

Mülteciler ve Sığınmacılar Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği 2014 yılında İstanbul Sultanbeyli ilçesinde kurulmuştur. İçerisinde rehabilitasyondan korumaya; hukuki danışmanlıktan iş ve destek danışmanlığına kadar toplamda 13 birim bulunmaktadır. Pek çok sosyal sorumluluk projesiyle de saha da faaliyetler gösteren bu dernek sadece gençlere değil engelli ve yaşlı mültecilere de yardımcı olmaktadır.
Hiçbir ayrım gözetmeksizin faaliyetlerine devam eden bu dernek kamu kuruluşları, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birlikleri yapmaktadır. Toplum merkezi ve Çocuk, Gençlik merkezleri ile de faaliyetlerini göstermektedir.

SONUÇ

2011 Suriye Krizi ile gerçekleşen zorun göç Türkiye’de de pek çok tartışma konusu olmuştur. Özellikle de vatandaşlık ve birlikte yaşam bu tartışma konularından en önemlileri olmuştur. 2011’den beri Türkiye’de kalış sürelerinin uzaması ile buradaki yeni bir yaşam ve düzen oluşturdukları aşikardır. Suriye’nin içinde bulunduğu durum düşünüldüğü zaman bu sürecin misafirlikten daha da fazla olduğunu düşünmemek yanlış olur. 2016 Erdoğan’ın vatandaşlık hakkında söyledikleri bu sürecin artık bir sosyal uyum sürecine evrildiğini görmekteyiz
Türkiye’ye gelen ve burada dünyaya gelen genç ve çocuk nüfusu göz ardı edilemeyecek kadar fazladır. Bu sayının yoğunluğu Türkiye’nin geleceği içinde önemlidir. Bu süreç içerisinde yerel yönetimlerin daha aktif bir şekilde rol alıp gençlerin uyum sürecini hızlandırıp artı bir değer olarak yansıyabilir.

KAYNAKÇA

E. SAVAR, (2019). Türkiye’de Mülteci ve Sığınmacılara Sağlanan İmkanlar ve Uyum Sorunları: Çankırı Örneği
G. Dilek TÜRK (2016). Türkiye’de Suriyeli Mültecilere Yönelik Sivil Toplum Kuruluşlarının Faaliyetlerine İlişkin Bir Değerlendirme
Koyuncu, A. (2018). Misafirlikten Vatandaşlığa Türkiye’de Geçici Koruma Altındaki Suriyeliler.
Sirkeci, İ. (2017), “Bir Güvensizlik Ülkesi Olarak Türkiye’nin Mültecileri: Suriyeliler ve Türk Mülteciler”, Göç Dergisi, 4 (1): 21-40.
Ş. ÖZTÜRK (2019). Suriyeli Sığınmacıların Toplumsal Kabul ve Uyum Sürecinde STK’ların Göç Yönetiminde Rolü: Denizli İli Örneği.

Selçuk Üniversitesi Sosyoloji, Edebiyat Ve Göç

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir