Carl Gustav Jung, psikolojinin kurucusu sayılan, Sigmund Freud ve Alfred Adler ile beraber üç isimden biridir. Kendi kurduğu Analatik Psikoloji kuramıyla birlikte psikolojiye “arketip, anima, animus, persona ve gölge ” gibi yeni kavramlar kazandırmıştır.
26 Temmuz 1875’te İsviçre’de Lüteriyen bir papazın oğlu olarak doğdu. Jung, ismini Basel şehrinin tanınan hekimlerinden biri olan baba tarafından dedesi Carl Gustav Jung’dan almıştır. Jung’un babası bir kilisede papazdı, annesinin ailesi de ilahiyat kökenlidir. Bu yüzden Jung, tıp ve din bilimleri arasında büyümüştür. Bu etki ilerde yazacağı eserler üzerinde derin izler taşır. Çocukluk döneminde babasının inanç sistemiyle kendi inanç sistemi arasındaki tezatlıklar ve annesinin sıklıkla değişen duygu durumları yüzünden Jung kendini “yalnız, İzole ve mutsuz bir çocuk” olarak tanımlardı.
1900 yılında Basel Üniversitesinden tıp alanından mezun olduktan sonra dedesinin izinden gidip cerrah olmak istemiştir lakin maddi sıkıntılardan dolayı bunu gerçekleştirememiş, Kraff-Ebing’in ‘Psikiyatri’ adlı kitabını okumuş ve psikoloji alanına ilgi duymaya başlamıştır. Bu sebeple 1900 yılında, mezun olduktan sonra, Zürih’te önemli bir enstitüde psikiyatrik staj yapmıştır. 1905 yılında, Zürih Üniversitesi’nde psikiyatride ders vermekte ve psikiyatrik uygulamalar yürütmekteydi lakin birkaç yıl geçtikten sonra vaktini okumaya ve araştırma yapmaya vermek istediğini fark edip görevinden istifa etti.
1900 yılında Freud’un “Şaheserim” olarak nitelendirdiği, Rüyaların Yorumu kitabıyla tanıştı ve psikanalize ilgi duymaya başladı. 1906 yılında yılında bu ikili mektuplaşmaya başladılar ve bir sene sonra da yüz yüze tanıştılar. Bu yüz yüze tanışmada tam on üç saat boyunca sohbet ettiklerinden bahsedilir. İkili mükemmel bir uyum sağlamıştır hatta Freud, Jung için kendi yerine geçecek birini bulduğunu söyler. 1911 yılında Jung, Freud’un ısrarlarıyla, Uluslararası Psikanalitik Derneği’nin ilk başkanı oldu. Jung’un zamanla Freud’a ters düşen düşünceleri sebebiyle ikili arasında bir çatışma ve uzaklaşma başlar. Jung 1914 yılında dernekteki görevinden istifa edince bu çatışma daha da büyük bir hâl alır.
Jung 1913 yılında 38 yaşındayken duygusal bir bunalıma girer ve hatta delirmeye başladığını düşünür lakin bu duygusal kriz Jung için yaratıcılık sürecinin başlangıcıdır. Bu dönemden sonra Jung kendi kuramını gerçekleştirmeye başlayacaktır. Daha sonraki yıllarda da insan bireyselliği ve yaşamı üzerine yazmaya devam eder lakin yaşadığı kalp hastalıklarından ötürü 1961 yılında 86 yaşında vefat etmiştir.
Başlıklar
Jung Psikolojisi Nedir, Amacı Nedir ?
Jung ve Freud’un temelde ayrıldığı nokta psikolojiye bakış açılarıdır. Bu yüzden Jung, Freud’un psikolojisinden ayrılmış ve kendi kuramını kurmuştur. Jung’un psikoloji sistemi Analitik Psikolojidir. Jung’un analitik psikolojisi ile Freud’un psikanalizi arasındaki temel fark libidonun niteliği ile ilgilidir. Freud, libidoyu cinsellik odaklı bir kavram olarak tanımlarken, Jung libidoyu genel bir hayat enerjisi olarak ele almıştır.
Jung’a göre bilinçaltını oluşturan cinsellik değil, doğuştan gelen ve nesiller boyunca aktarılan “Kolektif bilinçdışı”dır. Ayrıca Jung tüm insanların birbirinden farklı olduğunu söyler ve bu yüzden en en temelde “İçe Dönük Tip” ve “Dışa Dönük Tip” olmak üzere insanları 2 farklı grupta 8 farklı sınıfa ayırır. Ayrıca Jung kuramını zihnin yapısını “psişe(ruh)” kavramıyla açıklamıştır. Bu kavram, “persona, anima, animus, ben ve arketipler” gibi terimlerle açıklanmıştır.
Jung psikolojisi, tüm psikoloji yaklaşımları içinde en kapsamlı ve bilinen yaklaşım olmasının yanı sıra pek çok okur tarafından karışık ve anlaşılmaz bulunmuştur. Hatta psikolojinin içinden gelenler bile Jung kavramlarını anlatmakta ve aktarmakta zorlanmıştırlar. Bu karmaşıklığın farkında olan Jung, Pratik Psikoloji adı verdiği bir yaklaşım da ortaya koymuştur. Pratik psikolojiyi, özünde çeşitli betimlemelerle, sınıflandırmalara, tanımlamalara, ve benzetmelerle insan zihnin yapısını anlaşılabilir hale getirmeyi amaçlayan bir yaklaşım olarak özetlenebilir.
Jung ve Freud’un Ayrıldığı Noktalar Nelerdir?
Jung ve Freud temelde iki konu üzerinde ayrışır: Kişilik yapısı (özellikle bilinçdışı) ve gelişim süreci. Jung temel hayat enerjisini sadece cinsel nitelikle ele almayı reddetmiştir. Örneğin, hayatın ilk üç yılından beş yılına kadar olan süredeki libidal enerjiyi, Freud, hayatın ilk yıllarındaki cinsel dürtüye bağlarken; Jung, beslenme ve gelişme işlevlerine hizmet eden enerji olarak tanımlar.
Jung’un bilinçdışına bakış açısı önemli derecede Freud’unkinden farklıydı ve iki adam arasında bir gerilim kaynağıydı. Jung bilinçdışının içeriğinin parçalarının bireyin deneyimleriyle ilişkili olduğunu biliyordu; bu kısma (Freud’un bilinçdışı kavramına paralel olarak) kişisel bilinçdışı adını verdi. Ancak ek olarak, bilinçdışının bireysel değil evrensel tema ve fikirleri yansıtan bir parçası vardır; ortak bilinçdışı adını verdiği bu parça, deneyimin ürünü değil, biyolojik temelliydi. Bazen ortak bilinçdışı bir çeşit “ırksal bellek” olarak tanımlanırken, Jung’un esas niyeti tıpkı bedenin evrimsel bir tarihi olduğu gibi zihnin de olduğudur.
Yani kısaca biyolojik anlamda, beyin çalışma şeklinin evrimini yansıttığı söylenebilir. Jung ortak bilinçdışını tanımlarken arketip adını verdiği düzenleyici örüntülerden bahseder. Arketipler kendilerine ait hiçbir şey barındıramazlar ancak bilişsel şema gibi deneyimlerimizi yönlendiren etkenlerdir.
Jung’un Dört Arketipi Nelerdir?
Jung kolektif bilinçteki kalıtsal eğilimleri arketipler olarak adlandırılmıştır. Arketipler bir kişiyi, benzer durumlarla karşılaşan ataları ile benzer şekilde davranmasına hazırlayan, zihinsel deneyimlerin daha önceden var olan belirleyicileridir. Jung “Bugünün ve dünün insanı değiliz, engin bir çağın insanıyız.” der. Jung’un tanımladığı pek çok arketipten dördüne diğerlerinden daha fazla rastlanmıştır. Bu arketipler derin anlamlarla doludur ve farklı kültürlerin efsaneleri üzerinden izler taşır. Jung’un ayrı bir kişilik sistemi olarak gördüğü bu temel arketipler persona, anima ve animus, gölge ve ben’dir.
1-Persona:
Persona arketipi, gerçek kişiliği saklar. Persona başkalarıyla iletişime geçtiğimizde giydiğimiz maskedir ve bizi topluma görünmek istediğimiz şekilde sunar. Bu nedenle persona kavramı bizim gerçek kişiliğimize karşılık gelmeyebilir. Persona kavramı, ”rol oynama” kavramına benzer bir kavramdır.
2-Anima ve Animus
Her erkeğin içinde bir kadın, her kadının içinde bir erkek olduğunu ifade eder. Anima erkeklerdeki dişilik özelikleriyle ilgilidir; animus kadınlardaki erkek özellikllerini gösterir. Karşı cins ile sosyalleşme ve iletişim başarısı için en önemli arketipler bunlardır.
3-Gölge
Gölge arketipi karanlık kişiliğimizdir. Kişiliğimizin hayvana benzeyen ilkel yanıdır. Gölge arketipi tüm etik dışı hareketleri ve ahlaksızları, ihtirasları, hoş olmayan arzu ve etkinlikleri içerisinde barındırır. Bireyin içinde yaşadığı toplum ne derece dar ve kısıtlayıcı olursa, gölgesi o kadar geniş olur. Bununla birlikte gölgenin olumlu yanları da vardır. Gölge insanın yaratıcılığının ve spontanlığının kaynağıdır.
4-Ben (Self)
Jung ben’i sistem içerisindeki en kıymetli arketip olarak işlemiştir. Bilinçaltının tüm yönlerini destekleyen ben, kişiliğin tüm yapısına birlik ve istikrar kazandırır. Ben persona ile örtülüdür, bu sebeple bireyin sosyal çevresinde yansıttığı imajlar tam olarak ben ile benzeşmez. Ancak bireyin en saf hali olan Ben’ine ters düşecek şekilde uzun süre davranması ilerleyen yaşlarda ciddi ruhsal bozukluklarla yol açacaktır.
Jung’un Kişilik Kuramı
Jung hemen herkesin psikolojik sisteminin aynı olduğunu lakin bu sistemin kullanımının farklı olduğunu söyler. Jung bu farklılıkları açıklamak için Psikolojik Tipler kavramını kullanır. Jung bu tipleri temel olarak “İçedönük” ve “Dışadönük” olarak ikiye ayırır.
Dışadönük tiplerde libido (Jung’a göre yaşam enerjisi) dışarıya akar, olaylara insanlara ve nesnelere bağlılıkla belirlenir. Bu tür insan çevresel faktörlerden şiddetle etkilenir, kendine güvenir. İçedönük tiplerde ise içeri akan libidodan dolayı bu tipteki insanlar belli durumlar karşısında geriye çekilme halindedirler, dudaklarından dökülmese bile sanki içten içe hayır derler. Kendi iç dünyalarına odaklandıkları için dış dünyaya karşı daha dalgın, karasız ve savunmacıdırlar.
Jung bu iki tipi, duyumsama, düşünme, duygu ve sezgi olmak üzere dört işlevle kombine eder ve toplamda sekiz tip oluşur.
- Duyumsama, bize bir şeyin var olduğunu
- Düşünme, onun ne olduğunu
- Duygu, o şeyin bizim için makul olup olmadığını
- Sezgi ise o şeyle ilgi olasılıkları anlatır.
Jung’un Eserleri Nelerdir?
Jung’un eserleri liste şeklinde şöyledir;
- Psikiyatri Araştırmaları
- Psikoloji ve Din
- Anılar, Düşler, Düşünceler
- İnsan Ruhuna Yöneliş
- İnsan ve Sembolleri
- Kırmızı Kitap
- Keşfedilmemiş Benlik
- Çocuk Rüyaları
- Rüya Analizleri
- Rüyalar
- Analitik Psikoloji
- Analatik Psikolojinin Temel İlkeleri
- Psikoterapi Pratiği
- İnsan Ruhuna Yöneliş
- Psikolojide Tipler
- Doğu Metinlerine Psikolojik Yaklaşım
- Analitik Psikoloji Üzerine İki Deneme
- Freud ve Psikanaliz
- Gökte Görülen Cisimler Üzerine Bir Mit
- Dört Arketip
- Psikoloji ve Felsefe & Zofingia Dersleri
- Kundalini Yoga Psikolojisi
- Kişiliğin Gelişimi
- Kişiliğin Oluşumu ve Sorunları
- Maskülen & Erilliğin Farklı Yüzleri
- Feminen & Dişilliğin Farklı Yüzleri
- Ruh & İnsan, Sanat, Edebiyat
- Jung Psikolojisi
- Eşzamanlık: Nedensellik Dışı Bağlayıcı Bir İlke
Keşfedin: Psikolojinin Amaçları
Sıkça Sorulan Sorular
Jung’un kaç tane arketipi var?
Jung’un çok fazla arketipi vardır ve net bir sayısı yoktur. Jung durumlara ve kişilere göre arketiplerin değişebileceğinden bahseder. Bunun yanı sıra öne çıkan toplam 4 arketipi vardır ve bu 4 arketip ile tanınır.
Jung dindar mı, inandığı din nedir?
Jung’un babası Lüteriyen bir papazdı, annesi de dine bağlı bir aileden gelmekteydi, lakin Jung babasının inancını benimseyememiştir. Babası “ona düşünme, sadece inan” demiştir ama Jung deneyimleyerek öğrenmek istemiştir. Ve kendini araştırmalara, kitaplara adamıştır, bunun sonuncunda da tanrının varlığının bir şey değiştirmediğine, sadece kendini var ettiğine dair bir sonuç elde etmiştir. Ve herkesin inancının aslında kendi içinde olduğunu düşünmeye başlamıştır. Herkesin tanrısının kendi ruhunun derinliklerinde bir yerde gizli olduğuna inanmıştır.
Kaynakça
- Schultz, Duane P.ve Schultz Sydney Ellen (2020) , Modern Psikoloji Tarihi, İstanbul,Kaknüs Psikoloji.
- Glassman E. William ve Hadad Marily (2018),Ankara, Nobel Yayıncılık.
- Küskü Özlem(2022), Carl Gustav Jung, İstanbul, Destek Yayınları.
- Gülcan Cem (2020) , Psikolojik Tipler ve Jung Psikoloji Üzerine Bir Değerlendirme.
Gerçekten çok güzel ince detaylarla anlatılmış,karşılaştırmalar çok iyi kalemine sağlık.
Teşekkür ederimm