Ebeveynlerin Çocuklar Üzerindeki Etkisi

Ebeveynlerin Çocuklar Üzerindeki Etkisi
ebeveynlerin cocuklar uzerindeki etkisi
0

Aile çocuğa en yakın olan, çocuğun doğumundan ölümüne en uzun süre etkileşimde bulunduğu kurumdur.Bu etkileşimlerin ne türde olduğu çocuğun fikir gelişimi ve geleceği için son derece önemlidir.Aile içinde anne babanın sağlıklı iletişimleri, çocuklarını erkek veya kız olarak ayırt etmeden yetiştirmeleri, geleneksel yapının çocuk üzerinde yeri ve zamanı geldiğinde uygulanması çocuk için önemlidir. Çünkü çocuk için aile üyeleri ile olan ilk ilişkileri ileride diğer insanlarla iletişimi için etkili olacaktır. Çocuğu güven ve sevgi ortamında büyütmek, onlara toplumda iyi bir yer kazandırmak ve çocuğa yol göstermek ailenin temel görevleri arasındadır.Bu yol göstermede bazı aileler gelenek yapısından hareket eder ve çocuklarını eskiden kendilerinin gördüğü geleneğe göre yetiştirmek istemektedirler. Fakat bu son derece yanlıştır.Bu yanlış çocuğu eski geleneklere yetiştirmek isteyen aile ile daha bilinçli olan modern hayata uymak isteyen çocuk arasında yaşanan anlaşmazlıkları beraberinde getirecektir.Kuşaklar arası çatışmalar bireylerin iletişim ve verimliliğini düşüren etkenlerdendir.

Ailedeki çocukların sayısı ve bu çocukların cinsiyetleri ile ilgili bir ayrım yapılıp yapılmadığı önemlidir.Bir ailede erkek çocuğuna gösterilen ayrıcalıklar kız çocuğu için kendi içinde yaşayacağı krizlere sebep olabilir.Ebeveynlerin çocuklar üzerinde istediğini uygulayabilmek için baskıcı bir politika izlemeleri çocuklar üzerinde ters tepkiye sebep olabilir.

Geleneklerimiz kuşaktan kuşağa aktarılırken değişmektedir .Gelenekler aile içinde çocukların yetiştirilmesinde önemli rol oynamaktadır.Bazı ailelere göre özellikle kız çocuklarının gece geç saatlerde dışarıda olmaları veya şehir dışında üniversiteye gitmeleri geleneklere uygun değildir.Araştırmalara göre günümüz ebeveynleri bu konuda daha bilinçlidir.Fakat aralarında hala çocukları arasında cinsiyet ayrımcılığı yapan, erkek evlatlarını daha rahat bırakan aileler vardır. Onlara göre erkek evlat soyun devamını getirecek olan önemli kişidir.Geçmişten gelen deneyimlerine göre bazı ebeveynler erkek çocuğunun fazla üzerine gidilmemesi gerektiğini düşünür.Onların fikirlerine saygı duyarlar.Çünkü erkek çocukları ilerine aile kurduklarında evde kendilerinin sözünün geçeceğinin bilincinde olmalıdırlar.Fakat bu durum kız çocukları için biraz daha farklıdır.Geleneksel kültüre göre bir kız çocuğunun nasıl giyineceği, ne zaman dışarı çıkabileceği, eğitim hayatına hangi şartlarda devam edebileceği bellidir.Bir kız çocuğu erkek kardeşine göre zayıf ve güçsüz olduğunu bilmelidir. Tabi gelenekçi yapı yüzünden erkek çocuğuna gelen sınırlamalar ve yüklerde vardır. Örneğin bir erkek çocuğu saçını istediği boyutta uzattığında veya küpe takmak istediğinde eğer ailesi geleneklerine önem veriyorsa onlardan alacağı tepkilere hazırlıklı olmalıdır.Ayrıca bir erkek kız kardeşini korumakla görevlidir onu takip etmeli attığı adımdan haberdar olmalıdır.Erkek çocuğunu yüceltip onu kız kardeşini korumakla görevlendiren aileler aslında bu şekilde hem kızlarının dışarıya vuramasalar bile kendi içinde anne, baba ve erkek kardeşiyle çatışma içinde olmasına hem de gittiği her ortamda kendini güçsüz ve korunmaya muhtaç hissetmesine sebep olmaktadırlar. Geleneksel kültürümüzde kadın toprağa erkek ise tohuma benzetilmiştir.Kadın daha genel ve özel bir anlama sahiptir.Aile içinde önemli görevlere sahiptir.Tarihsel süreçlerde evliliklerde, boşanmalarda, aile içindeki rollerde kadınlar üzerine yapılan tartışmalar erkeklere göre daha fazladır.Bunun sebebinin yüzyıllar boyunca çoğu zaman toplumun ataerkil bir yapıyla ilerlemesi olarak düşünülmektedir. Kültürümüzden gelen bu özellikler bazı ailelerde hala devam etmekte, ebeveynlerin çocuk yetiştirme arzlarını etkilemektedir.Bazı aileler vardır ki bu yapıyı devam ettirebilmek için çocuklarına baskı ile yaklaşırlar.Gerek fiziksel gerek psikolojik şiddet göstererek çocukları üzerinde hakimiyet sağlamak isterler. Bazı çocuklar ailesine itaat etmediği gibi onları örnek alarak şiddete meilli hale gelirler. Tabi böyle bir durum daha çok erkek çocuklarında görülür.Kız çocukları genel olarak korkarlar ve tepki vermeden itaat ederler.Eğitim hayatından sosyal hayatına kadar baskı ile yetiştirilen çocuklar genelde çevresi ile iletişimi bozuk ve başarısız insanlar haline gelirler.Özellikle kız çocukları üzerlerinde hissettikleri bu baskı yüzünden başlarına gelen kötü olayları ailelerine açamazlar.

Yaşadıkları bu korku ve baskı yüzünden intihara sürüklenen bir çok genç kızın haberlerini görmekteyiz. Kız çocuklarına getirilen sınırlamalar eğitim hayatından çalışma şartlarına kadar her konuda etkili olmaktadır.Anne ve babalar kızlarının çalışma şartları, evden çıkış ve eve dönüş saatleri ile yakından ilgilenirler. Eve geç kalan kız ailesinden şiddet bile görebilmektedir. Fakat erkek çocukları için böyle bir sınırlama yoktur.Onlar kız çocuklarına göre daha serbest yetiştirilir.Aslında bu durum hem kız çocukları hem erkek çocukları için psikolojik sorunlara yol açabilmektedir. Erkek çocuklarının daha asi ve başına buyruk, kız çocuklarının ise daha içine kapanık hale gelmesinin sebeplerinden biri de yetiştirilme şartlarıdır. Ailelerin çocuk yetiştirme konusunda eğitim alması çocuklarını daha sağlıklı ve faydalı bireyler haline getirebilmeleri için gereklidir.Sonuçta toplum kadın ve erkek olarak iki cinsten oluşmaktadır ve hayat bu iki cinsin bir arada kalabilmesiyle devam etmektedir. Dolayısıyla ebeveynlerin çocukları kız ya da erkek olarak ayırmadan ama kendi cinsiyetlerine uygun olarak yetiştirmesi gerekmektedir. Toplumumuzun eğitimli ve hoşgörülü bir şekilde ilerleyebilmesi için gerekli olan da budur.

Ebeveynlerin çocuklarına yaptığı bu baskılardan ziyade birbirlerine yaptıkları baskılarda çocukları etkiler. Anlaşamayan anne ve babanın tartışmalarına şahit olan çocuk sosyal hayatına yaşadığı bu olayları yansıtır.İleride aile kurmaktan korkar hale gelir. Eğer ki ebeveynlerin her ikisi de çalışıyorsa akşam eve geldiklerinde günün stresi ve sıkıntısıyla birbirlerine karşı anlayışsız davranıp tartışabildikleri gibi çocukları ile ilgilenmek yerine onlara da kendilerini değersiz hissettirebilmektedirler. Eve yorgun gelen anne ve baba çocuğuyla iletişim kopukluğu yaşar. Bazı ebeveynler ise çalışma süreçlerinde çocuğuyla fazla ilgilenemediğini düşünerek izin günlerine çocuğun her istediğini yerine getirmeye çalışırlar.Parasal olanaklarının el verdiği ölçüde çocuğa hediyeler alır, onu şımartır, doyumsuz bir hale getirirler. Fakat farkında olmadan çocuğu bencil ve çıkarcı bir şekilde yetiştirmiş olurlar.Bazı durumlarda ise bir anne çalıştığı dönemlerde çocuğuna ayıramadığı vakit için suçluluk duygusuna kapılarak çocuğun tüm ihtiyaçlarını gidermeyi kendine görev olarak kabul eder ve çocuğu kendine bağımlı hale getirir.Bu durumdaki çocuk ya her söyleneni yapan pasif bir kişilik ya da asi ve isyankar bir birey hainle gelir.Oysa aileden beklenilen davranış çocuğun şefkat ve güven temelinde yetiştirilmesidir.

Çocuğun gelişiminde anne ve babası yanında değilken ona kim tarafından nasıl bakıldığı da son derece önemlidir. Maddi güce bağlı olarak bazı aileler çocuklarını kreşlere gönderir. Çeşitli eğitimlerle çocuklarının hem gelişmesini hem de sosyal hayatlarında aktif olabilmelerini sağlamak isterler. Fakat bazı aileler maddi durumları el verse bile çocuklarını kreşlere emanet etmeye cesaret edemezler.Bu durumda akrabalık bağları da kuvvetli ise akla gelen ilk çıkar yol büyükannelerdir. Büyükanneler en kuvvetli ve güvenilir emanetçiler olarak görülür.Bazı hallerde amme büyükanne ile aynı görüşleri paylaşmaz. Böyle durumlarda iki kuşak arasında çatışma gerçekleşir.Anne çocuğun bakımı için bulduğu çözüm olan büyükanneyi kaybetmek istemez bu yüzden uygun bulmadığı eğitimi kabullenmek zorunda kalır.

Aile toplumu ilerletebilecek olan bireylerin gelişmesini sağlayan yapıdır.Aile içinde çocuklar yetiştirilirken kız çocuk ya da erkek çocuk olarak ayrım yapılmadan onları iyi ve faydalı insanlar olarak yetiştirebilmenin peşinde olunmalıdır.Kız çocuklarının sessiz ve sakin olmasını istemek yerine onlara özgüven kazandırılmalıdır.

Ben Buse, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nde Sosyoloji Bölümü öğrencisiyim. Dijital dünyada var olmak için buradayım.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir