Kent Hayatının Toplumsal Kurumlar Üzerine Etkisinin Şerif Mardin Sosyolojisi Üzerinden Değerlendirilmesi

Kent Hayatının Toplumsal Kurumlar Üzerine Etkisinin Şerif Mardin Sosyolojisi Üzerinden Değerlendirilmesi
serif mardin kent
0

Şerif Mardin Türk modernleşmesini önemseyen bir sosyologtur. Mardin Türk modernleşmesini ele alırken daha önceki sosyologlardan farklı olarak hem Osmanlı’nın son dönemini hem de yakın tarihi, geçmiş pratikler üzerinden değerlendirmiştir. Mardin değerlendirmelerini yaparken merkez-çevre, cemaat ve mahalle baskısı kavramlarını kullanmıştır. Mardin bu kavramlar arasında en fazla merkez- çevre kuramı üzerinde durmuş ve diğer kavramları da merkez- çevre kuramı çerçevesinde açıklamıştır. Mardin toplumsal kurum olan din ve siyaset üzerinde durmuştur. Ve Mardin’e göre dinin kurumsallaşması, siyasi aktörlerin etkin konumda olması toplumsal hayatı etkilemektedir. Toplumsal yapılar kent hayatını etkilediği gibi, kent hayatı da toplumsal yapıların varlığını, işleyişini etkilemektedir. Mardin başlarda yapısalcı bir yaklaşım sergilese de daha sonradan Weberci bir anlayışı benimsemiştir. Bunun asıl nedeni ise toplumdaki değişmelerdir.
Şerif Mardin anlatımını yaparken; Yavuz Sultan Selimle birlikte toplumsal yapı olan din ve siyasetin kurumsallaşmaya başladığını anlatmıştır. Halifelik döneminin sonrasında Abdülmecit zamanında askeri yapıyı güçlendirmek amacıyla 1. ve 2. Meşruiyet, tazminat fermanı ve ıslahat fermanı ilan edilmiştir. Yoksul ve yerli çocuklar askeri alan için eğitilmiş ve bu çocuklar ya din adamı ya da asker olmuşlardır. Din adamlarına ya da askerlere din mi devlet mi diye sorulduğunda, sorulan kişiler tarafından alınan cevap devlet olmuştur. Burada devlet kurumsal bir alan haline gelmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra da merkezi yapı ve rasyonaliteden dolayı çevre, merkezi yapıların içerisine girememiştir. Mesela Aşık Veysel ulusta yürüyememiştir bunun nedeni ise Aşık Veysel’in kılık kıyafetinin merkezin benimsediği kriterlere uygun olmamasıdır. Mardin’e göre bireyin toplumla ve din ile kurduğu yapı kurumsaldır. Yavuzdan önce din toplumda mevcut olan bir yapıydı. Ama yavuzla beraber din devletin içinde kurumsallaştı. Günümüz toplum yapısında bu durum böyledir. Diyanet ile devlet arasındaki ilişki kurumsaldır. Dinin kurumsal alana girmesiyle din doğrudan siyaset etkisiyle yönetilen bir alan oluyor.
Mardin’in üzerinde durduğu alanlardan bir diğeri ise merkez- çevre kuramıdır. Bu kuram birbiriyle etkileşim halinde olan bir kuramdır. Çevre taşralı, nispeten daha rahat ve daha özgür, köklü devlet geleneğine sahip olmayan bir alandır. Merkez ise başkent gibi düşünülebilir. Yani merkez şehir içinde uzun yıllar yaşayan, o insanların oluşturduğu yeme- içme alışkanlıkları olan alandır. Gecekondu sakinleri ile kent sakinleri arasındaki mücadele merkez- çevre ilişkisinin bir örneğidir. Gecekondu sakinleri merkeze gelerek imkanlardan faydalanmak isterler. Merkezde gecekondu sakinlerinden çıkarları doğrultusunda faydalanır. Çevre merkezi, merkez ise çevreyi etkiler. Örneğin; taşralı bireyler, merkeze eğitim görme arzusuyla gelirler. Merkeze rol oynamaya, rol kapmaya başlarlar. Eğitimlerini alıp sınavlara girip, kamunun bir parçası haline geldiklerinde kendilerini şu ağanın oğlu diye değil, unvanlarıyla tanıtırlar. Bu durum merkezden rol üstlenmedir. Taşralı bireyler artık merkeze göre hareket etmeye başlarlar. Bireyin kurduğu etkin ilişkiler merkezin gücü oranında şekillenir. Mesela; Osmanlı Devleti, toplumsal yapısı içinde iki kültür barındırıyordu. Yüksek kültürle ilişki ömür boyu meşguliyetler halinde savaş ve yönetimi, vergiden muafiyeti, Farsça ve Arapça kelimelerle adam akıllı yüklü bir dili ve Ortodoks İslamlığı görüyoruz. Öte yandan, köylü yığınları ve özellikle Türkmen aşiretlerine bağlı olanlar, halk Türkçesi konuşur, alışveriş ve tarım yapar, gırtlağına kadar vergilendirilir, yalnız ilkel teknolojiden yararlanırlardı ve heterodoks (cemaatdışı) akımlarla doluydular. Mardin, kendini yüksek ve ayrıcalıklı gören bu çevre kültürü ile bu ayrıcalıklara ulaşamayan halk kültürü arasında çatışma noktaları oluşabileceğini söyler. Merkez çevre kuramında CHP iktidara geldiğinde çevre diye bir yapılanma bulunmamaktaydı. DP’nin iktidara gelmesiyle çevre alanı oluştu, çünki DP de çevreyi temsil ediyor ve çevreden geliyordu. Ama çevreden gelip merkeze gelince merkezileşmek zorunda kalıyor bu da beraberinde darbeler oluşturuyordu. O zamanın toplumsal yapısında sorunlara neden oluyordu.
Osmanlı imparatorluğu geniş ayrımlara sahip olan bir alandır. Ve Osmanlıda merkezi toplum tipi oluşturmak olanaklı değildir. Osmanlıda merkezi yapılanma olanaksız olduğu için, bağımsız din anlayışları da ortaya çıkmıştır. Mardin’e göre cemaatler köklü yapılardır. Cumhuriyetin kurulması ile birlikte Osmanlı yıkılmıştır ancak Osmanlı yıkılsa da o dönemde mevcut olan tarikatlar, medreseler varlığını sürdürmeye devam ettirmişlerdir. Medreseler ve tarikatlar varlıklarını Türk modernleşmesi çerçevesinde devam ettirmişlerdir. Örneğin tevhidi tedrisat kanunu geliştiriliyor, tekke ve zaviyeler kapatılıyor, seliye ve evkaf vekaleti kaldırılıyor bunların yerini milli eğitim bakanlığı, diyanet işleri bakanlığı gibi bakanlıklar almaya başlıyor. Modernleşme yolunda değişimler yapılarak adımlar atılmaya başlanmıştır. Türk modernleşmesi adı altında yapılan bu değişmeler kent yaşamlarını da etkilemiştir. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda taşra kesimi muhafazakâr kesimden oluştuğundan ötürü değişime karşı katı duvarlar örmüş ve değişim karşıtı olmuşlardır. Taşra kesimin bu tutumları neticesinde değişim sekteye uğruyor. Kırdan kente göç eden insanlar kendilerini rahat ettirecek, güvende hissedecekleri alanlar oluşturmak isterler. Bu güveni oluşturduklarında kendi kültürlerini daha uzun süre muhafaza edeceklerini düşünürler. Kırdan kente göç eden insanların bu düşüncelerini tetikleyen nokta ise din konusundaki hassasiyetleridir. Göç eden insanların dini hassasiyetleri bu insanları dernekler ve vakıflar oluşturmaya sevk eder. Kent hayatında her insan kendini güvende hissetmek ister, çünkü kent birbirinden farklı insanların oluşturduğu alanlardır. Bu alanlarda bireyler kendi özlüklerini kaybetmemek için dayanışma içinde olacakları ortamlar yaratmaya başlayacaktır. Kentteki insanların bu dayanışma alanı oluşturmak istemeleri, kırda yaşadıkları ve paylaştıkları dayanışmadan gelmektedir. Kırsal alanda Şerif Mardin’e göre dayanışmayı belireleyn unsur dindi. Kişiler dayanışma içinde olduklarında başka bir arayış içinde çok az bulunuyorlardır. Dayanışma oluşmasıyla cemaat kültürü oluşuyor. 1980 yıllarından itibaren dayanışma halleri dini hassasiyet üzerinden yeni yaşam tarzları oluşturdu.
Mardin son olarak mahalle baskısı kavramı üzerinde durur. Bu kavram kırdan kente göç eden muhafazakâr ve cemaatçi insanların oluşturduğu yeni yaşam alanlarıyla birlikte ortaya çıkan bir kavramdır. Buna örnek verecek olursa bir lise öğrencisi ailesinin mesleği yüzünden tayin nedeniyle İzmir’den Ardahan’a taşınıyor. Yeni girdiği sınıfında, taşındığı apartmanda gerek bakışlarla gerekse sorular yoluyla mahallesi baskısıyla karşı karşıya kalıyor. Ve kişi kendisini oraya ait olmadığını düşünüyor. Bu durumda toplumsal yaşantımızı açıklayan kavramlardan birisidir. Yine başka bir örnek daha verecek olursak Lina seküler yaşamı destekleyen birisidir ancak tanıştığı bir arkadaşı olan Abdullah ile Abdullahının hayatını sürdüğü mahalleye gidiyor. Mahallenin evleri, sokaklar, insanları, giyim tarzları, yeme- içme tarzları Lina’nın yaşam tarzından oldukça farklı Lina bunları gördüğünde kendini oraya ait hissetmiyor, kendisini huzursuz hissediyor. Ve Lina hayatından Abdullah’ı çıkarıyor. Bu durum Mardin’in mahalles baskısı kavramını açıklayan bir örnektir. Mahale baskısı kavramı AKP’nin baskı sürecini özetlemesiyle siyaset olgusunu içine alan bir kavramdır. AKP ile gündelik hayat inanç sistemine göre şekillenmeye dizayn edilmeye başlanıyor. Camiler yapılıyor,ibadet alanları çoğalıyor, restarontlar kamusal alnın dışında kalıyor ve bu imkanlardan yararlanmak istemeyen bireyler mahalle dışında kalıyorlar. AKP’nin iktidara gelmesi ile muhafazakar kesim yükselen sınıfa denk gelmiştir ve gündelik yaşamda görülmeye başlanmıştır. tesettürlü insanlara ya da muhafazakar kesime yönelik siteler, avmler, spor merkezleri oluştu. Bu oluşan alanlarla görünürlük artmaya başladığında ise diğer kesimler tarafından karşıt duygular oluşmaya başlandı. Bu durumda mahalles baskısı kavramını açıklayıcıdır.
Mardin’in tüm bu kavramlarının kent hayatına dair olumlu ve olumsuz yönden etkileri bulunmaktadır. Kent güçlü alandır, gelişmiş alandır ve içerisinde gerek dinsel gerek ırksal farklılıkları barındırır. Siyasi düşünceler, inanışlar kentlerde daha fazla farklılık gösterir. Kentte yaşam sürdüren insanlar daha fazla dışlanma içeresindedirler. Çünkü birlik ve dayanışma kentte, kırsal alana oranla daha azdır. Bireyler çeşitli nedenlerle kentlerde barınmak zorunda kalırlar ve kentlerde kendi kültürlerini, kendi inançlarını yaşatmak isterler. Bu durum kent yaşamında kendini çeşitli kurumlarla göstermiştir. Mardin’e göre geçmişten bugüne kadar kurumsallaşan alanlar varlığını kent hayatında daha çok göstermiş. Taşra belli sebeplerden ötürü kente geldiğinde de kurumsal olan neyse, kentte mevcut olan ne ise ona göre hareket etmeye başlamış ona göre şekillenmiştir.

Sosyolog ve Çocuk Gelişimci 😊

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir