Michel Foucault, güncel olarak da önem işgal ettiği konumu koruyan felsefeden sosyolojiye; sanattan edebiyata; tıp alanından psikiyatri alanına kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsayan multi-disipliner bir çalışma hayatına sahip entelektüeldir. Foucault, 1926 yılında Fransa’nın Poitiers şehrinde Katolik geleneklere uygun yaşamını idame ettiren bir burjuvazi ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Burjuva ailesine yarışır bir nitelikte eğitim hayatına sahiptir; 1940-1943 yılları arasında Saint-Stanislas Koleji’nde eğitimini tamamlar ardından Paris’te bulunan Henri-IV lisesinin hazırlık sınavını kazanarak ailesinin yanından ayrılmıştır. 1946 yılında Ecole Normale Superieure’de eğitim hayatını devam ettirirken burada yapısal Marksizm’in kurucu L. Althusser, P.Bourdieu, M. Pinguet gibi isimlerle dostluklar geliştirmiştir. Felsefe eğitimini tamamlaması ile birlikte psikopatolojiye yönelmiştir fakat bu dönem ve sonrası onun için tecrübe etmesi zor olaylar silsilesi ile doludur.
Foucault, eşcinseldir ve aynı zamanda cinsellik eğilimleri açısından sado-mazoşist bir tavrı olduğunun farkına varmıştır; dolayısıyla ailesinin isteğiyle önce psikolojik destek alması ile birlikte ardından tıp dünyası tarafından bir tedavi sürecine maruz kalacağı bir akıl hastanesi tecrübesi de bulunmaktadır. Fakat bunlar Foucault için aslında entelektüel hayatını ve temel felsefi dinamiklerini oluşturması yönündeki meseleler halini almıştır. Onun felsefesinin özünü ‘’Özne kimdir? , İktidar nedir?, Delilik, cinsellik, suç ve sapkınlık, bilgi gibi kavramların iktidar ile ilişkisi ne şekildedir?’’ soruları oluşturmaktadır ki aslında şahsi tecrübeleri ile birlikte modern toplumun özneler üzerinde zihinsel ve bedensel biçimlendirme eğilimi barındırdığı düşüncesini merkeze koyarak birtakım eleştiriler olarak kabul edilebilir. Daha başka bir ifadeyle Foucault, 17. yüzyıla hakim olmuş rasyoneliteyi kuran olay örgüsünü araştırmaya çalışmıştır.
Tıp, psikiyatri, psikoloji ,felsefe, sosyoloji gibi bilim dalları ile ilgili çalışmalar yapmış ve gelişim süreçlerini gözlemlemiş olan Foucault aslında bu bilimlerin bir normlar bütünü oluşturduğunu ve bireylerin/toplumun bu normatif algıdan hareketle davranmadığı takdirde ‘’anormal’’ damgası yiyerek çeşitli kurumlar tarafından kontrol altına alındığını ve disipline edilmesi amaçlandığını ileri sürer. Denilebilir ki toplumdaki daimi doğruları inceler ve bu doğruların oluşumuna modernist bir bakış açısı hakimdir ve Foucault bunu reddeder. Ayrıca Marksizm, fenomenoloji ve varoluşçuluk yaşadığı döneme vurgusu yapmış temel akımlardır; onun düşüncelerinde yer yer etkileri görülse de bu akımlara karşı çıkmıştır. Öte yandan Nietzsche ve Heidegger’in düşüncelerinden oldukça etkilenmiştir.
Başlıklar
Michel Foucault’un İktidar Analizi
Foucault, iktidar kavramı ile ilgili söylem ve hakikat meseleleri arasındaki ilişkiden hareketle bir çözümlemeye varmıştır. Devletin çeşitli kurumlarında iktidarın nasıl işlediği sorusunu temel alarak iktidarı; iktidar ilişkilerden hareketle incelemiştir. Buradan hareketle çözümlemesinin merkezine kapitalizmi ve modern kurumların yapılanma biçimine bağlı olarak ortaya çıkan bireyi yani özne ilişkisini koyar. Zira Foucault’un nezdinde modern kurumlar modern özneyi oluşturmakta önemli bir yer işgal eder. O halde iktidar üretici bir işlevselliğe sahiptir; ürettiği özneye ihtiyaç duyar yani bu ilişkiler ağı üzerinden kendini var etmeye devam eder.
Foucault’a göre iktidar her yerdedir; bunun sebebi iktidarın her şeyi içermesinden değil, her yerden gelmesinden böyle bir durum doğar. Daha başka bir söyleyişle iktidar kavramı; bir yapıya, bir kuruma ya da şahsiyetlere en baştan bahşedilen bir güç durumu anlamına gelmez aksine toplumda karmaşık stratejik bir sürecin ürünüdür .İktidar aşağıdan yukarıya doğru gelir; bunun manası şudur ki egemen olanlar ile bağımlı olanlar arasında yukarıdan aşağıya etkisini gösteren bir ikilik doğası yoktur. Ancak iktidarın gücünü şerh ettiği her alanda bir direnme bulunur; iktidarın kapsayıcılığı ne kadar yaygınsa aynı doğrultuda direniş de bu yaygınlığı gösterir. Direnmek ise iktidar oyunun dışında bir oyunu hayata geçirmek yani iktidar olmayan bir iktidar oyununu gerçekleştirme şeklinde vuku bulur.
Direnme vuku bulur fakat bireyselleşme/ bireyselleştirmenin iktidara karşı bir tavır olduğu zannını reddeden Foucault, bireyselliğin her aktör açısından zorunlu bir kimliğin iktidar aracı ve sonucu olduğunu dile getirir. Bu bağlamda günümüzün siyasi, etik, toplumsal ve felsefi düzlemdeki sorununun, bireyi devletten ve devletin kurumlarından kurtarmak olmadığını buna mukabil özneyi hem devletten hem de devletle ilişkili olan bir bireyselleştirmeden kurtarmak olduğunu ileri sürer. Dolayısıyla devletin doğrultusunda geliştirilen her türlü söylem ve pratiklerin dışında bir alana işaret eder ve iktidar olmayan bir iktidar oyununun ancak etiğin alanında sağlanabileceğini ifade eder. İnsanın politik bir alandan kendini soyutlamayacağı gerçeğinden hareketle iktidar ilişkilerinin içinden çıkılamayacağını kabul ederek direniş ve iktidarın ortak yolculuğu konusunda uzlaşmış bir fikre sahiplik eder.
Michel Foucault’un Söylem Analizi
Bir dünya tasavvuru oluşturan, düşüncenin süreç içerisinde evrildiği nokta ‘’söylem’’ dir. Söylem halihazırda bireyin içinde bulunduğu durumu izah eder; şeyleri ortaya koymanın yol ve tarzlarına da denilebilir. Kelimelerin ve anlamların kim için, nasıl, nerede ya da ne için kullandıkları hasebiyle söylem sosyal yöne sahiptir; birbirinden taban tabana zıt ve farklı söylemler bulunduğu gibi aralarında hiyerarşik bir ilişkiyi de barındırırlar. Bu bağlamda Foucault, söylemler ve iktidar biçimleri arasında hiyerarşik, çatışmacı rolün irdelendiği bir sorgulama gerçekleştirmiştir. Zira söylemler üretilir; söylerim üretilmesi nedeniyle Foucault’un iktidar anlayışı önem kazanır bir merkeze gelerek modern kurumsal yapılar ilişkili bir söylem analizi elde edilmiştir.
Foucault’un düşünceleri doğrultusunda iktidar ne söylemin dışındadır ne de onun kaynağıdır; iktidar, söylem boyunca işleyen bir şey olarak açığa çıkar. Burada önem kazanan mesele iktidar ve bilgi arasındaki ilişkiselliktir; iktidar bilgi üretir hatta bilgi ile birbirlerini içerdiklerini öne sürer. Dolayısıyla bir bilgi alanı oluşturmadan iktidar ilişkisi olamayacağı gibi aynı doğrultuda bilginin iktidara yol açmadan varolmasının imkansız olduğunu kabul eder. O halde söylem bir olaylar dizisidir kast edilen olay siyasi manaya denk düşerek ancak bu olaylar aracılığıyla da iktidara iletilir ve yönlendirilir.
Keşfedin: Althusser Sosyolojisi
Söylem analizinde, söylemleri ortaya çıkarması ve onları betimlemesi açısından arkeolojik çözümlemeye önemli bir yer verir. Çünkü söylemsel oluşumları bulundukları ortak zamanın içinde karşılaştırması ve aynı doğrultuda içerisinde bulunmayanlardan ayırt ederek söylemsel olmayan pratiklerle bir ilişkiye soktuğunu ileri sürer. Öte yandan söylemin toplumsal sorunlarla epistemolojik bir bağı olduğunu kabul eder ve burada epistemenin kapatılmaz ve tüketilmez bir alan manasına denk düştüğü görülmektedir. Epistemenin işlevselliğini sonsuz ilişkiler alanını baştan sona tamamlama çabası ile kazanır ve aslında epistemolojik yapıların ve bilimlerin ontolojik yapısını oluşturmasıdır.
Michel Foucault’un Kuramları
- Hakikat kavramı
- Gözetim kavramı
- Özne kuramı
1.Hakikat Kuramı
Foucault, kendi yaptığı işi ‘’düşüncenin eleştirel tarihi’’ olarak adlandırmıştır; kast ettiği şey ise hakikatin elde edilmesinin veya gizlenmesinin tarihi olarak değil, hakikat oyunlarının ortaya çıkışının tarihidir yani iktidar ve iktidarın işleyişinin tarihidir. Onun nezdinde hakikat; sözcelerin üretimi, düzenlenmesi, dağılımı, dolaşımı ve işleyişi için düzenlenmiş bir prosedürler bütünü manasına gelmektedir. Diğer yandan hakikat, kendisini üreten ve destekleyen iktidar ilişkileri ile kendisinin meydana getirdiği ve yaydığı iktidar etkileri ile bir döngüsellik ilişkisine sahiptir ki bunu ‘’hakikat rejimi’’ olarak adlandırır. Dolayısıyla bugün modern toplumlarda hakikati tezahür ettiği düşünülen her kurum ve fikrin iktidar ilişkileri sonucu kurumsallaşmış olduğunu ileri sürer. Michel Foucault eserlerinde genel itibariyle bu görüşünü kanıtlamak için sorgulanmayan birçok meselesinin tarihini ele alır.
Keşfedin: Habermas Sosyolojisi
2. Gözetim Kuramı
Hapishanenin Doğuşu eserinde kapatma, hapsetme eylemiyle yeni bir kurumun oluşmuştur ve modern hapishane biçimi ile birlikte artık yeni bir bilgi türünün oluşmasına bağlı olarak yeni bir iktidar biçiminin ortaya çıktığını belirtmiştir. Modern hapishaneler ile gelinen son noktada Bentham’ın ‘’panoptikon’’ düşüncesine atıfta bulunur ve Foucault der ki; panoptikon özünde burjuvazinin düşlerinden birisidir. Dolayısıyla Foucault’a göre bu düş mimari yapı olarak değil fakat zihin için zihin üzerinde bir iktidar uygulama biçimi olarak gerçekleşmiştir. Daha başka bir ifadeyle disipline dayalı aygıt bir bakışla her şeyi görme imkanı tanımaktadır; merkezi bir yer her şeyi aydınlatan ışıkların kaynağı olmakla beraber bilinmesi gereken her şeyin yoğunlaşma yeri olmuştur. Denilebilir ki özgürlükleri keşfeden Aydınlanma Çağı aynı şekilde disiplinleri de keşfetmiştir.
3.Özne Kuramı
Foucault, post-yapısalcılığın öncülerinden kabul edilmekle beraber insanı anlamaya fayda sağlayacak kavramları yapı bozuma uğratılması gerektiğini öne sürmüş ve betimleyici ya da çözümleyici herhangi bir dilin nesnellik iddiasını sorgulamıştır. Tarihsel ve deneysel nitelikleri ifade eden bir ideolojik çözümlemeyi elde ederken arkeolojiyi bilgilerin ve olguların oluşum sürecini ortaya çıkarmak için kullanırdı. Foucault’un nezdinde özne kendisini kurmaktadır ve öznenin kendisini etik olarak kurması sebebiyle Antikçağa yönünü çevirmiştir. Bunun en temel sebebi cinsellik algısının toplumsal olarak neden bir ahlaki sorun olarak algılandığını öğrenmek istemesidir. Zira cinsellik de dahil delilik, hastalık, suç gibi olaylar iktidar aygıtları tarafından bireyleri/toplumları biçimlendirilmektedir hatta baskı ve denetimin uygulanma tarzı da bireye indirgenmiş vaziyettir.
Keşfedin: Bourdieu Sosyolojisi
Michel Foucault’un Kitapları
- Hapishanenin Doğuşu
- Kliniğin Doğuşu
- Cinselliğin Tarihi
- Deliliğin Tarihi
- Özne ve Hakikat
- Bilginin Arkeolojisi
- Söylem ve Hakikat
- Bu Bir Pipo Değildir
- Öznenin Yorumbilgisi
- Kendini Bilmek
- Marx’tan Sonra
- Hermenötiğin Kökeni
- Toplumu Savunmak Gerek
- Özne ve İktidar
- İktidarın Gözü
- Sonsuza Giden Dil
- Entelektüelin Siyasi İşlevi
- Hakikat Cesareti
- Güvenlik, Toprak, Nüfus
- Kelimeler ve Şeyler
- Güzel Tehlike
- Akıl Hastalığı ve Psikoloji
- Bir Aile Cinayeti
Foucault, 16. Yüzyıldan günümüze kadar egemenliğini sürdüren Batı düşünce kaynaklı uygulamalar ve pratikleri arkeolojik bir çözümleme içerisine girmiştir. Ona göre diyalektik bir tarih anlayışı kabul edilir değildir; tarih süreksiz ve kesintilidir. Aslında rasyonalizasyona uğramış dünyanın akıl dışı olanı öteleme çabasının devlete bağlı kurumlarca gerçekleştirilmesini eleştiriye tabi tutmuştur. Onun temel ilgi alanı modern tavra uygun olmayanın; delilik, norma uygun olmayan cinsellik, rastlantı veya sapkınlık şeklindeki konuları incelemek olmuştur. Bu bağlamda iktidarın etki alanlarının bilgi aracılığıyla nesneleştirdiği özneyi barındıran tımarhaneler ve hapishaneler gibi çeşitli kurumları incelemiştir.
Foucault’un felsefesinin temel karakteristiği, modern toplumlardaki sosyal bilimlerin bireyler üzerindeki denetleyici ve disiplin oluşturan tarzı eleştirmesidir. Çünkü aile, okul, hastane, mahkeme, işyeri gibi kurumların aslında kendi normatif ölçülerinden hareketle her seferinde yeni bir iktidar rejiminin kurumsallaşmasına sebebiyet verdiğini düşünmektedir. Genel itibariyle Foucault; toplumu bütünleştirdiği iddiasıyla kurtuluş reçetesi olarak lanse edilen tüm evrensel iddialara yönelik şüpheci yaklaşım tarzını benimsemiş post-yapısalcı bir düşünürdür. Dolayısıyla anormal kabul edilen durumlar ile ilgili tarihsel çalışmalar gerçekleştirmiş ve bilgi-iktidar ilişkisi çerçevesinde bir etik çağrı ile bilimsel düzen sonucu sosyal çevremizde sürekli olarak kurduğumuz ‘hapishanelerden’ kurtulmaya teşvik edici bir tavrın savunucusudur.
Fransız asıllı entelektüel Michel Foucault’un Türkçe telaffuzu ‘’mişel fuko’’ şeklinde okunmaktadır.
İlginizi Çekebilir: Durkheim Sosyolojisi
Kaynakça:
- Bayram, Ahmet Kemal (2018), Foucault’un Yöntemi: Hakikatin Söylemsel İnşasının Arkeolojisi ve Soykütüğü, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi. 6 (2) , s.217-230
- Becermen, Metin (2011), Hakikatten Yoruma, İktidardan Diyaloga Felsefi Bir Serüven ,MKM Yayınları, Bursa
- Şahin, Yasin (2017) , Michel Foucault’da Söylem Analizi, Sosyal ve Kültürel Araştırma Dergisi.3 (6), s.119-135