Osmanlı’dan Cumhuriyete Geçişte Kimlik Krizi: Türkçülük

BU ÇALIŞMADA TÜRKÇÜLÜK AKIMI VE TOPLUMSAL KİMLİK HAKKINDA BİLGİ VERİLMİŞ VE DAHA ÇOK TÜRKÇÜLÜK-DİN EKSENLİ ÇALIŞMA YAPILMIŞTIR

Osmanlı’dan Cumhuriyete Geçişte Kimlik Krizi: Türkçülük
turkculuk
0

19. yüzyıldaki toplumsal alt-üst oluşlara verilen cevaplardan biri de Türkçülüktür. Temel çıkış noktası ise modernleşmeyle birlikte gelen Batının meydan okuyuşu, Müslüman veya gayrimüslüm olan insanların milliyetçi yönelişleri, Batıdaki Türkoloji çalışmaları ve İttihat ve Terakki’nin güçlenmesidir. Sanayileşmeyle birlikte gelen sosyal değişim, Fransız ihtilali ile ulus-devlet anlayışının yaygınlaşması bu fikri doğurmuştur. Kültürel beslenme kaynağını ise gelenek oluşturmuştur. 1820’lerden itibaren Sırplar, Yunanlılar gibi unsurların bağımsızlığını Eflak – Boğdan izlemiş ve Hristiyan Araplarda ,Ermenilerde, Bulgarlarda da hareketlenmeler görülmüştür. Osmanlı tebası durumunda bulunan Rumlar da Türklere husumetle bakar olmuştur.20. yüzyılın ilk çeyreğine doğru da Müslüman unsurlar bağımsızlık ateşiyle tutuşunca tarihi-sosyolojik bir realite olarak Türkçülük doğmuştur. Zira çok geniş kıtalarda çeşitli millet ve renklere hükmeden bir imparatorluğun ilk aşamada milliyetçi bir tutum sergilemesi beklenemezdi .Bu dönemde toplumla uyumlu olarak verilen en tutarlı cevaplardan biri olmuştur Türkçülük akımı. Nitekim Müslüman, Ortodoks, Yahudi olarak tanımlanan gruplar artık Türk, Yunan ,Bulgar, Arap gibi isimlerle anılmıştır. Doğal olarak her ulusal kimliğin içerisinde din yeniden tanımlanmıştır. Buna göre ‘İslamiyet Türk’ün dinidir, dini millisidir, kavmisidir.’Artık islam ümmeti Türk milleti, Dar’ul İslam da Türk yurdu/Türk vatanıdır. İmparatorluktan ulus devlete geçişte temel hedef Garplılaşmak ve İslam’ı asri surette anlamaktır. Türkçülük Darul Fünun merkezli aydın müderrislerin (Ulema değil) Fransız sosyolog E. Durkheim’ın görüşleri çerçevesinde şekillenmesi sebebi ile sosyoloji ilmiyle yakından ilgili bir akımdır. Tanrı anlayışı yerine ‘toplumsal (kolektif) biliç ‘oturtulacak ve din de bu eksende yorumlanacaktır(dinin psikolojik boyutunu Bergson ve Tarde, siyasal boyunu G.Le Bon düşünceleri ile seküler bir zeminde tartışılacaktır.) bu düşünceyi temsil eden isim ise Ziya Gökalp olacaktır. Din sadece inanma ihtiyacını giderecek, ibadet,cemaat ve inanç başlıkları içinde kalacaktır. Laiklik ilkesini açıkça söylemeseler de din-devlet-toplum düzenini oluştururken bu bakış açısının İslam’ın özünde de olduğunu vurgulayarak savunacaklardır. Nihayetinde din toplumsal dayanışmaya vurgu yapan bireyi kaosa karşı güçlü kılan ‘vicdani bir kabule’ dönüşecektir. Bu dönüşüm Aydınlanma döneminin ‘Tabi Din’(dini içeriği paranteze alarak akılla tanımlanan bir tanrı ortaya koyar) anlayışına tepki olarak doğan pozitivizmin (din, toplumsal hayatın sonucudur) bakış açıyla irdelenmesidir. Türkçüler Balkan harbine kadar Ümmetçi söylemi ağır basan bir içerik taşırken Balkan Harbi sonrası ülke içi ve dışı istikrarsızlık durumunda ise yarı Ümmetçi Turan söylemi ağır basan bir içeriğe sahiptir. Bu dönemdeki algı Orta Asya kökenli Türk aydınlar ve emperyalizme karşı duran ulusal İslami özellikli bağımsızlık mücadeleleri oluşturur. Yani günün şartlarına göre değişen aydının zihnindeki düşünceye göre bu akımın içeriği genişleyip daralmaktadır. I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında ise Anadolu merkezli milli bir devlet ve din oluşturma sürecidir.1922’den sonra ise bazı Türkçüler din hususunda batıcı görüşlerle örtüşecek din dışı tanımlamalarda bulunmuş ve bu süreç yer yer din karşıtı tanımlamalara doğru evrilmiştir. Tanımlama aracı artık din değil modern bilimdir(antropoloji, etnoloji vs).Türkçülerin dine bakış açıları zaman zaman İslamcı anlayışa zaman zaman batıcı anlayışa yaklaşarak Cumhuriyet devrine kadar gelecektir. Bütün akımların ortak noktası olan homojen bir toplum oluşturma çabası neticesinde dilin millîleştirilmesi dil birliği tezinin doğal yansımasıdır. Ziya Gökalp bunu Dini Türkçülük başlığı altında ortaya koyar. Hukuki Türkçülük başlığında ise devletin ladini olması, idari örgütlenme tarzının düzenlenmesi ve modern aile müessesinin şekillenmesi gerektiğini vurgulamıştır :’’ O halde istikbaldeki Türk ahlakının esasları da millet, vatan, meslek ve aile mefkureleri ile birlikte demokrasi ve feminizm olmalıdır.’’

Türkçülüğün ideolojik ve fikri olarak şekillenmesine katkıda bulunanlar ve Türkçü aydınların çıkardıkları dergiler:
*) Kafkas, Kırım , Kazak kökenli ve modern eğitimli Türkler: Azeri Mirza Feth Ali, İsmail Gaspıralı, Ahmet Agayef ve Akçuraoğlu Yusuf
*) Türk Derneği(Türk Yurdu), Genç Kalemler, İslam Mecmuası, Yeni Mecmua, Milli Mecmua’lardır. Bunun yanında Türkçülük akımına yer veren dergiler ise: İkdam, Tanin, Tasviri Efkar…
*) Bu alanda en etkili isimler ise: ’’Yusuf Akçura, Ağaoğlu Ahmet, Ziya Gökalp, Tekin Alp, Parvüs Efendi…

KAYNAKÇA:

1)AKGÜL,Mehmet’’Türk modernleşmesi ve Din’’
2)Ahmet Agayef,’İslam’da Da’vayı Millet’’Türk Yurdu,Yıl:3,C.VIII,Nu:11,s. 2388
3) Ziya Gökalp, ‘’Kadınla Erkeğin Müsaviliği’’,s.10

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir