ÖZET
Günümüzde bilimsel araştırmalar ekseninde incelenen başlıca konulardan birisi mahremiyet ve gizliliktir. Hukuki açıdan da bir hak olarak nitelendirilen mahremiyet hakkı, bilimsel araştırmalarda etik bağlamında önem verilen konular arasında gelmektedir. Bu çalışmada, mahremiyet ve gizlilik kavramları bilimsel araştırmalarda etik bağlamında incelenmiştir. Dolayısıyla, söz edilen üç kavram esasında bilimsel araştırmaların içeriğinde önemini koruyan ve ilkeler arasında da yer verilen kavramlardır. Bilimsel bir araştırmada dürüstlük önem arz etmektedir. Bilimsel dürüstlüğün temelinde güven duygusu yatmaktadır. Bilim insanlarının güven ve dürüstlük gibi değerleri korumaları önemlidir. Bilimsel bir etkinliğin içerisinde her zaman uyulması beklenen temel ilkeler bulunmaktadır. Bilimsel araştırmalar için etik kavramı oldukça önemlidir. Araştırmanın bütün aşamalarının içinde yer alan bir kavram olarak etik, dürüstlüğe uygun bir araştırma sağlayabilmek açısından büyük önem arz etmektedir. Bilimsel araştırmaların dürüst ve şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmesinin önemli olduğu kadar gizliliğe ve yasal süreçlere uygun yapılması da oldukça önemlidir.
Anahtar Kelimeler: Mahremiyet, Gizlilik, Etik, Bilimsel Araştırma, Sosyal Bilimler.
1. GİRİŞ
Günümüzde bilimsel araştırmalara olan talebin arttığı görülmektedir. Literatür incelendiğinde gözlemlenebilir bir durum olarak bilimsel araştırmaların daha fazla yapıldığı göze çarpmaktadır. Bilimsel araştırmalara olan ilginin artması bir taraftan da bilginin daha yaygın olarak ulaşılabilir konuma evrilmesinden kaynaklanmaktadır. Günümüzde bilgiye ulaşmak geçmiş dönemlere kıyasla daha kolay olduğundan araştırmacılar açısından imkânın geliştiğini söylemek mümkündür. Araştırmacılar, araştırma içeriğine göre aradıkları bilgilere çevrimiçi dokümanlar sayesinde de ulaşabilmektedir. Araştırmacılar, çevrimiçi dokümanlar haricinde de kütüphaneler gibi bilimsel bilgiye ulaşmaya kaynaklık edecek mekânlardan yararlanabilmektedirler. Bilgiye ulaşmanın kolaylaşması ve ek olarak bilginin yaygınlaşması beraberinde birtakım zorlukları getirmektedir.
Bilgiye ulaşmak adına kullanılabilecek dokümanların, imkânların ve kaynakların artmış olması beraberinde doğru bilgi sorunsalını ortaya çıkartmıştır. Ulaşılabilir olan bilimsel bilgilerin artması neticesinde sorunlar ortaya çıkmıştır çünkü bilgiye ulaşmak ve bilgiyi aynı şekilde yaygınlaştırmak kolaylaşmıştır. Ortaya çıkan sorunlara değinmek gerekirse eksik, yanlış ya da kusurlu bilgilerin de artması bunlara örnek olarak gösterilebilir. Bununla beraber, bilimsel araştırmanın nosyonuna gölge düşmemesi için araştırma sürecinde doğru ve güvenilir bilgilerin tercih edilmesi gereklidir. Bunlara ek olarak bilginin çarpıtılması, doğru bilginin manipülasyon amacıyla kullanılmak üzere dönüştürülmesi ve bu bağlamlarda yaygınlaştırmak üzere servis edilmesi de araştırma etiğine aykırı olan durumları temsil etmektedir. Mevcut çalışma etik problemini mahremiyet ve gizlilik kavramları üzerinden ele almaktadır. Dolayısıyla, araştırma etiğinin yayın süreciyle ilgili olan kısmı bir başka araştırmanın konusu olabilir. Mevcut çalışmanın kapsamında bu konuda bir sınırlandırmaya gidilmiştir.
Bilimsel araştırmalarda gözetilmesi gereken etik ilkeler bulunmaktadır. Söz konusu etik ilkelerin ortaya çıkışı da bilimsel olanın zarar görmemesi gayesi üzerinde üretilmiştir. Bu ahlaki değerler, bilim üretmenin temelinde yer almaktadır. Bilimsel etiğin düşünülmesi araştırmanın genelinde ve araştırma sürecinin sonrasında da önem taşımaktadır. Bu bağlamda araştırmaya katılan bireylerin kimlikleri gizli tutulmalı, araştırma süreci katılımcıların kişiliklerine yönelik herhangi bir saldırı içermemelidir. Ek olarak şeffaf ve hesap verme konusunda bilimsel etiğe uygun davranış sergilenmelidir. Bilgi hem özel hem de kamusaldır. Kamunun birikiminin de etkisi vardır. Bu bağlamda yapılacak olan araştırmanın özel bir mülk olmadığı fikri içselleştirilerek kamunun kullanımına açık olmalıdır.
Bilimsel araştırmalarda etik kavramı ilk kez 1830 yılında kullanılmış fakat akademisyenler için meslek ilkeleri konusunda geliştirilen ilk uygulama 1966 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde yayınlanmıştır (Benzer ve Kara, 2020: 294). Bilimsel bir araştırmada etik ilkelerin gözetilmesi, etik ihlalleriyle ilgili önlemlerin alınması ve etik ihlallere karşı yaptırım uygulanması önem arz etmektedir. Görüldüğü üzere etik kavramı bilimsel araştırmayı olduğu kadar kurumları ve mekanizmaları da içeren kapsayıcı bir kavramdır. Bilimsel bir araştırmada dürüstlük önem arz etmektedir. Bilimsel dürüstlüğün temelinde güven duygusu yatmaktadır. Bilim insanlarının güven ve dürüstlük gibi değerleri korumaları önemlidir. Bilimsel bir etkinliğin içerisinde her zaman uyulması beklenen temel ilkeler bulunmaktadır. Bu ilkeleri sıralamak mümkündür. İlk olarak bilimsel bir araştırmayı gerçekleştirmek için araştırmacının mesleki standartlar bakımından yüksek bir noktada olması önemlidir. Daha sonra ise araştırma sürecinde ve bulguların analizi sürecinde araştırmacının özeleştiri yapmaktan kaçınmaması, dürüstlük ile şeffaflığı elden bırakmaması, araştırma yapılan konu üzerinde yapılmış başka araştırmaların katkılarını ve diğer araştırmacıların katkılarını bilimsel ortamda tavır olarak koruması olarak sıralanmaktadır.
Bilimsel araştırmalar için etik kavramı oldukça önemlidir. Araştırmanın bütün aşamalarının içinde yer alan bir kavram olarak etik, dürüstlüğe uygun bir araştırma sağlayabilmek açısından büyük önem arz etmektedir. Bilimsel araştırmaların dürüst ve şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmesinin önemli olduğu kadar gizliliğe ve yasal süreçlere uygun yapılması da oldukça önemlidir. Bilimsel araştırmalarda etik bağlamında araştırmacının üzerine çok özel sorumluluklar düşmektedir. Bilim insanı araştırmayı tasarlar, araştırma süreçlerine sadık kalarak araştırmayı sağlıklı bir biçimde yürütür ve bilimsel ilkelere uyarak önemli görevleri üstlenmiş olur. Dolayısıyla bilim insanının, temsil ettiği bilimsel etkinliğe gölge düşmemesi adına uyması gereken durumlar bulunmaktadır. Bilimsel bir araştırmanın tüm süreçlerinde dikkat gerektiren nokta en temelde dürüstlüktür. Bundan dolayı araştırmacı, etik dışı davranışları önleme noktasında titiz davranmalıdır. Bilimsel bir araştırmanın konusunun veya amacının önemli olduğu kadar etik konusu da fazlasıyla önem taşımaktadır. Bilimsel bir araştırma kapsamında her bilim insanının dikkate alması gereken temel ilkeler bulunmaktadır. Sağlıklı bir bilimsel araştırma süreci sağlayabilmek için söz konusu temel ilkelerin karşılanması şarttır.
2. ARAŞTIRMA ETİĞİNDE GENEL İLKELER
Bilimsel bir araştırmanın planlanması, sonuçlandırılması ve verilerin analiz edilerek değerlendirmelerin yapılması önemli bir bilgi sunmaktadır. Dolayısıyla bu bilgi açık erişim sağlanabildiği durumda her kesimden insanın ulaşabileceği bir konumda yer almaktadır. Bu yönüyle bilimsel bilginin yaygınlaşması süreci yeni araştırmalara da ışık tutabilmektedir. Literatür taramasıyla değerlendirilen önceki örnek çalışma yeni çalışmaya da yol gösterici bir nitelik taşımaktadır. Görüldüğü üzere bilimsel ilkelere uyulduğu durumda doğru bilginin yaygınlaşması de bilimin ve bilimsel araştırmanın gelişmesine zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle bilimsel araştırma süreçlerinde araştırma etiği önemli bir yer tutmaktadır.
“Etik sözcüğü Yunanca karakter anlamına gelen ‘ethos’ sözcüğünden kaynaklanır ve bireylerin birbirleri ile yaşam içinde nasıl iletişim kurabileceğini ortaya koyar. O nedenle etik ve bilim tümüyle birbirlerinden ayrılmaz bir bütündür. Bilim yaparken ayrıca etik beklenmez. Etik olmazsa bilim de olmaz” (Kasapçopur, 2007: 161).
Yukarıda alıntılanan pasajda görüldüğü üzere bilim ile etik arasında döngüsel bir bağ bulunmaktadır. Araştırma etiğinde de etik davranış, beklenenden ziyade gösterilmesi gereken bir şeydir. Bilimsel bir araştırma, araştırma etiğinden kopuk olarak düşünülemez. Bilim insanı bilimsel bir faaliyet gerçekleştirmek istediğinde bunun bilim ve etik bağlamını düşünmek zorundadır. Araştırma etiğinin gerektirdiği bilimsel ilkelere uyarak araştırmasını gerçekleştirmeye özen göstermelidir. Bunlar sağlanamadığı takdirde bilginin doğruluğu ve aynı zamanda araştırmanın etik boyutu tartışmaya açık olacaktır.
2.1. Kavramsal Olarak Etik ve Araştırma Etiği
Etik kavramının kurucusu olarak Aristoteles gösterilmektedir. Kavramsal olarak bakıldığında ise kökenini Antik Yunan’dan aldığı bilinmektedir. Kavram, nitelik bakımından evrensel bir perspektifte değerlendirilmektedir. Etik kavramının ahlak kavramıyla beraber ele alınarak tartışıldığı da literatürde yer alan çalışmalarda görülmektedir. Literatürden alınan kavramsal tanımlara geçmeden önce etik kavramının ayrımını yapmak gerekirse, etik kavramı, mesleki bir alanda uyulması beklenen kuralların kavramsallaştırması olarak tanımlanabilir.
“Türk Dil Kurumunun “etik” tanımına baktığımızda kelimenin Fransızca ‘éthique’ sözcüğünden dilimize geçtiğini öğrenmekteyiz. Kelimenin Latince kökeni ‘ethica’, Yunanca ‘ethikos’dur. Ethikos Antik Yunancada ‘ahlâk, ahlâkî olan, ahlâkî karakterdir. Kelimenin kökeni ise ‘ethos’dur” (Atayman, 2005: 12’den akt. Özkal Sayan, 2020: 161).
Araştırma etiği kavramının ise bilimsel araştırmayı, bilimsel bilgiyi ve bilimsel süreçleri ilgilendiren bir kavram olarak öne çıktığı görülmektedir. Bilimsel faaliyet sürecinde ortaya çıkan ya da çıkma potansiyeli yüksek olan sorunlara yönelik önlem almayı amaçlamaktadır. “Araştırma etiğini, bilim etkinliği sırasında ortaya çıkan sorunlarla uğraşan ve bu sorunlara çözümler üretmeyi amaçlayan bir alan olarak tanımlamak mümkündür (Arda, 1997’den akt. Yaşar ve Ataç, 2001: 43). Sosyal bilim araştırmalarında kabul edilen temel ilkeler, katılımcıların haklarına, onuruna ve özgürlüğüne saygı gösterilmesini içermektedir. Bu bakımdan sosyal bilim araştırmalarında etik bağlamında öne çıkan unsurlara değinmek gerekir. Katılımcıların, araştırmanın amacını ve içeriğini bilmeleri ve kabul etmeleri gereklidir. Ayrıca katılımcı olarak yer aldıkları araştırmayı kabul ettiklerine dair bilgilendirilmiş olur alınmalıdır. Bu bağlamda katılımcıların gönüllü olarak yer aldıkları araştırmanın hatlarını bildikleri kabul edilir. Araştırmadan çekilme hakları da bulunur.
Bilgilendirilmiş olur, katılımcıların çekilme haklarını, doğabilecek sonuçları veya muhtemel etkileri içermek zorundadır. Katılımcılardan toplanan verilerin gizliliğine ve bu gizliliğin nasıl sağlanacağına dair detaylı bilgi verilmelidir. Bazı araştırmalarda çalışma esnasında katılımcıların yapmaları istenilen görevin niteliği nedeniyle onların durumdan rahatsızlık duymalarıyla karşılaşmak olağandır. Böyle durumlarda, problemlerin çözülebilmesi için katılımcının, ihtiyaç duyabileceği destek mekanizmaları hakkında bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi gerekir. Bunun da katılımcıya maliyet oluşturmayacak şekilde tasarlanması önemlidir (TUBA, 2022).
3. BİLİMSEL ARAŞTIRMALARDA MAHREMİYET, GİZLİLİK VE ETİK
Bilimsel araştırmaların etik ilkelere uygun olması gerekmektedir. Bilim insanının araştırma süreçlerinde etik ilkelere uyması hem birtakım sorunları engellemektedir hem de ortaya çıkması muhtemel olan yeni sorunlara yönelik tedbir oluşturmaktadır. Dolayısıyla, bilimsel faaliyet gerçekleştirirken bilim insanının bu sorumluluğu taşıması gerekmektedir. Bu bağlamda bilimsel araştırmalarda gizlilik ve mahremiyet ayrıca önem taşımaktadır. Araştırmanın planlanması aşamasında bu durumlar için tedbirler alınmalıdır. Ek olarak mahremiyet ve gizlilik gibi unsurlara araştırma süreci içerisinde de dikkat ederek araştırma etiğine uygun bir süreci sağlamak gerekmektedir.
3.1. Gizlilik ve Mahremiyet
Bilimsel araştırmalarda etik ilkeler kapsamında dikkat edilmesi gereken gizlilik ve mahremiyet hususlarına kavramsal olarak bakılacaktır. Bu girişimin ardından ise araştırma etiği kapsamında bilimsel araştırmalarda söz konusu iki kavramın ayrımından ve öneminden bahsedilecektir. Bilimsel bir araştırma yeni bir bilgi üretiyor olsa dahi insani ve ahlaki değerlere dikkat etmek zorundadır. Dolayısıyla araştırmacı da bu hususları içselleştirmek durumundadır.
Bilimsel araştırmalar açısından mahremiyet ve gizlilik kritik öneme sahiptir. Bilimsel etik bağlamında da bunların korunması temel bir gerekliliğe sahiptir. Bu hususlar etrafında kavramlara bakıldığında mahremiyet bir açıdan, katılımcının özel alanını ve özel alanına ait olan herhangi bir unsuru söz konusu araştırmayla paylaşmasını ifade etmektedir. Katılımcının, araştırma kapsamında elde edilen bu verilerin gizlilik ilkesi etrafında saklı tutulacağına olan güveni neticesinde ve mahremiyetin korunmasıyla etiğe uygun bir bilimsel araştırma yürütülebilecektir. Mahremiyet esas olarak şahsi ve özel olan şeyleri ifade ettiğinden bir araştırmada bu bilgilerin korunması bilimsel dürüstlük etrafında değerlendirildiğinde araştırma süreci ve araştırma etiği açısından temel bir işleve sahiptir. Gizlilik ise bu durumda etik bir ilke olarak değerlendirilmektedir. Bilimsel araştırmalarda gizlilik hem hukuki açıdan hem de etik değerler açısından temellendirilmektedir.
Gizlilik, diğer taraftan araştırma kapsamında katılımcının kimliğinin saklı tutulmasını ifade etmektedir. Gizlilik bir bağlamda da bilgi vermekle ilgili olan durumu ifade eder. Araştırma kapsamında katılımcıdan elde edilen bilgilerin üçüncü şahıslarla paylaşılmaması anlamına gelmektedir. Katılımcıdan istenmeyen bilgilerin alınması mahremiyet ihlaline girmektedir (Çelik, 2019: 44). Araştırmacı, katılımcılara söz konusu araştırmanın içeriğini, amacını, hedeflerini ve katılımcılardan elde edilecek verilerin hangi amaçla kullanılacağını katılımcıyla ilk temasında açıklamakla yükümlüdür. Aksi durumda söz konusu araştırmanın araştırma etiğine uygunluğu tartışılır.
Gizlilik en temelde bireyin kimliğinin saklanarak anonimleştirilmesi ile gerçekleştirilir. Ayrıca araştırmacıların, katılımcıların gizli bilgilerinin korunmasını garanti altına almaları gerekmektedir. Gizlilik ve anonimlik ilkelerinin yeterince dikkate alınmaması bireyler üzerinde bazı zararlara (olumsuz duygusal sonuçlar, etiketleme, ününün zarar görmesi vb.) yol açabilmektedir. Araştırmacılar bu konuda son derece duyarlı olmalıdırlar. Buradaki kritik nokta, gizli bilgileri toplarken ya da elde ederken bu bilgilerin uzun erimli kullanılabileceğini, kamusal arşivlere alınabileceğini ve gerekli görülmesi hâlinde diğer araştırmacılar tarafından da kullanılabileceğini hesaba katmalıdır (Naidu, 2018’den akt. Çelik, 2019: 43).
Katılımcının, araştırmaya ve araştırmacıya olan güveni önemli bir husustur. Bu güvenin korunması aynı zamanda etik ile ilintilidir. Katılımcının mahremiyet ve gizlilik etrafında herhangi bir biçimde güveninin sarsılması araştırmadan çekilmesine yol açabileceği gibi söz konusu unsurların zarar görmesi bilimsel bir araştırmanın gidişatını da etkileyebilir. Araştırmalarda gizlilik ve anonimliğin sağlanması gerekir. Araştırmacının bu sınırları anlaması ve bilmesi sürecin sağlıklı yönetilebilmesi açısından değerlidir. Araştırmacının, gizliliğin sınırlarını anlaması onun olağan-dışı hallerde başvurması gereken mercileri ya da bu gibi durumlarda katılımcıyı yönlendirmesi gereken mekanizmaları bilmesini içermektedir. Araştırmaya özgü bir durumda araştırmacının anonimleştirme yoluna gitmesi katılımcıların kimliğinin korunmasında tercih edilebilecek bir yol olarak gösterilebilmektedir. Ancak verilecek mahlas veya hayali isimler gözetilirken araştırmanın kendisine özgü konumunu da dikkate alarak bir şahsı, bir grubu ya da bir mekânı olumsuz yönde etkileyebilecek nitelendirmeler yapılmamasına dikkat etmek gerekmektedir (Oliver, 2003’ten akt. Çelik, 2019: 38).
Araştırma etiği günümüzde merkezi bir konuma yerleşmiştir. Dolayısıyla araştırma sürecinde etik kavramı da gözetilmelidir. Bu bağlamda etik kurullar, gözetilmesi gereken ilkeleri ve bu ilkeleri destekleyici süreçleri paylaşmaktadır. Araştırma sürecinde bir taraftan takip edilmesi gerekenler etik ilkeler ve etik ilkelerle ilgili süreçlerdir. Araştırmacı, araştırmanın başlangıcında katılımcıları bu süreçler hakkında detaylı olarak bilgilendirmelidir. Gönüllülük esasına dayalı olarak onay almalı ve katılımcıların mahremiyetine saygı göstermelidir. Katılımcıların olumsuz durumlarla karşılaşmaması adına gizlilik için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Özetle mahremiyet ve gizlilik, bilimsel bir araştırmada, araştırma etiği çerçevesinde değerlendirilerek araştırma süreci boyunca katılımcıların hiçbir şekilde zarar görmemelerini sağlamaktır.
4. SONUÇ
Günümüzde bilimsel araştırmalara yönelen eğilimin arttığını yapılan çalışmalardan hareketle gözlemlemek mümkün duruma gelmiştir. Bilimsel araştırmalara olan ilginin artması aynı zamanda bilimsel araştırma sürecinin önemli olduğunu göstermektedir. Bilimsel araştırma sürecine uygun olarak araştırma etiğine dikkat etmek ve bu sorumluluğu taşımak araştırmacının asli görevi olarak gösterilmektedir. Dolayısıyla araştırmacı, planladığı araştırmayı uygularken etik ilkeleri gözeterek araştırma etiğinin gerektirdiği ilkelerin sorumluluğunu taşımak zorundadır. Katılımcıların kişiliğine ve fikirlerine saldırmayan bir planlama ile onlarla araştırma yapması gerekmektedir. Bu noktada mahremiyet ve gizlilik kavramları ön plana çıkmaktadır. Söz konusu bu kavramlar etik ile oldukça ilgili ve iç içe geçmiş durumdadır.
Araştırma etiğinde öne çıkan ilkeler bir araştırmacının bilimsel araştırma sürecinde üstlenmesi gereken sorumluluklara dikkat çeker. Bunlara ek olarak yapılan bilimsel faaliyetin araştırmacı kimliğine ve bilimin karakterine uygun olması için dikkat edilmesi gereken durumlara ve alınmasına gereken önlemlere dikkat çeker. Bunun temel nedeni olarak etik ile bilimin ayrılmaz bir bütünlüğü icra etmesinden anlamak mümkündür. Sözü edilen kavramların birlikteliği birer zorunluluk değil de uygulanması gereken ve içselleştirilerek bilimsel faaliyetin icra edilmesini gerektiren durumlardır.
Mahremiyet ve gizlilik kavramları araştırma etiği bağlamında hassas bir konumdadır. Bu iki kavramın birbirine karışmaması açısından ayrımını doğru yapmak gerekir. Her iki kavram da araştırma etiği için önemlidir. Mahremiyet, katılımcının özel hayatını, araştırmacıyla paylaştıkları özel durumları ve araştırmaya katıldığında verdiği ya da verebileceği özel ve hassas verileri ifade etmektedir. Gizlilik ise katılımcının verdiği bilgilerin saklı tutulmasıyla ilgili olan hassas duruma atıf yapmaktadır. Kavramların ayrım noktaları olduğu gibi kesişim noktaları da görüldüğü üzere önemli bir durumu göstermektedir.
Bilimsel bir araştırmada yer alan katılımcıların verdiği kişisel bilgilerin ve özel durumların saklı tutulması araştırma etiği için önem arz etmektedir. Bununla beraber katılımcının kişiliğine, kimliğine ya da söylemlerine saldırıda bulunabilecek bir etken araştırma sürecini de olumsuz etkilemektedir. Böyle bir durumda katılımcının araştırmadan ayrılma hakkı olduğu gibi yaşanan hassas duruma göre hukuki anlamda da araştırma sürecini etkileyecek boyutunun olması önemli bir potansiyel barındırmaktadır. Sonuç olarak, araştırma süreci bağlamında katılımcılara araştırma sürecinden önce araştırmayla ilgili detaylı bilgi vermek önemli bir adımdır. Detaylı bilgilerin verilmesi katılımcıların araştırmaya sunacakları bilgilerin nerede ve hangi amaçla kullanılacağını belirttiğinden güven durumu gerçekleşecektir. Böylelikle araştırma etiği açısından önemli bir sorumluluk olan mahremiyet ve gizlilik durumları etik ilkelerin de sağlamış olacağı bir güven ortamı oluşturduğundan araştırma sürecine olumsuz bir etki olmadan sürdürülebilmesi mümkün olabilecektir.
Kaynakça
- Benzer, S. Kara, F. (2020). “Lisansüstü Öğrencilerin Bilim ve Etik Konusundaki Görüşleri”, Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 11, Sayı: 1, s. 288-308.
- Çelik, Z. (2019). Bilimsel Araştırmalarda Mahremiyet, Gizlilik ve Etik, (Ed.: Musa Öztürk), Sosyal Bilimlerde Etik Sorunlar (s. 29-50). Nobel Yayınları.
- Kasapçopur, Ö. (2007). “Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği”, Cerrahpaşa Tıp Dergisi, Cilt: 38, Sayı: 4, s. 161-165.
- Özkal Sayan, İ. (2020). “Etik ve Kamu Etiği: Eleştirel Bir Bakış”, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, Cilt: 12, Sayı: 2, s. 147-174.
- TUBA. (2008). Bilim Etiği El Kitabı. Ankara. Türkiye Bilimler Akademisi Yayınları.
- Yaşar, A., Ataç, A. (2001). “Araştırma Etiği Üzerine”, Avrasya Veteriner Bilimleri Dergisi, Cilt: 17, Sayı: 4, s. 43-48.