“Kullanılıp Atılanlar” Küresel Ekonomide Yeni Kölelik Kitap Analizi

Modern kölelik kavramına farklı bir bakış. "Eğer köleliği durdurmak istiyorsak tüm dünyayı insan haklarının mülkiyet haklarından daha fazla korunmaya muhtaç olduğuna ikna etmek gerekiyor."

“Kullanılıp Atılanlar” Küresel Ekonomide Yeni Kölelik Kitap Analizi
yeni kolelik kitap analizi 1
0

Bu kitap Kevin Bales tarafından köleliğin nasıl ortaya çıktığını açıklamak, nasıl şekil değiştirdiğini göstermek ve modern köleliğe çözümler bulmak amacıyla yazılmıştır. Kitapta işlenen konu hem saha araştırması verileri hem günlük deneyimlerin çıkarsamaları hem de yaşam hikayeleri temel alınarak derlenmiştir. Köleliğin farklı formları Tayland, Moritanya, Brezilya, Pakistan ve Hindistan örnekleri ele alınarak incelenmiştir.
Abraham Lincoln ’un Özgürlük Bildirgesi yayınlaması ve Serbest Bırakma Beyannamesi ile Haziran 1863’te kölelik resmen kalktı ve 4 milyon köle özgür bırakıldı. Fakat resmen kalkmış olması toplum içerisinde yasal olmayan yollarla ya da farklı biçimler alarak devam etmeyeceği anlamına gelmiyordu. 21.yy’ın başlarında 27 milyon civarında köle olduğu tahmin ediliyor. Bunun 15-21 milyonu Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Nepal bölgelerinde görülen bağlı emek gücünü oluşturuyor. Onları Güneydoğu Asya, Kuzey ve Batı Afrika ve Güney Amerika’nın bazı bölgeleri izlerken hâlâ her ülkede vasıfsız işlerde çalıştırılan köleler mevcut.

Köleliğin geçmişten günümüze yeni tanım ve işlevlerle yeniden şekillendiğini görüyoruz. Eskiden fiziksel şiddet ve yaşam hakkının elinden alınması ile tehdit edilip işkence edilirken günümüzde bu kişileri amaçlarına ulaşmada bir araç olarak görüyorlar ve bu özellikle ekonomi alanında görünürlük kazanıyor. Geçmişte kölelerin hayatı açıkça sefalet içinde ve özgürlüğü elinden alınmış bir şekilde geçerken artık üzeri kapatılarak, daha doğrusu güncel sorunlar ve çıkarlar bahane edilerek süsleniyor ve bu durum toplumsal yapının bir parçası gibi karşımıza çıkıyor. Ayrıca geçmişte insanlar yasal yollarla köle sahibi oluyorlardı. Bu durum günümüzde değişti ve insanları “yeni köle” ya da “modern köle” olmaya zorlar hâle getirdi. Günümüz kapitalizminin etkisiyle de şirketlerin “az emek çok iş” baskısıyla bu yeni köle haline gelmiş insanlar hayata dair amaçları ve hayalleri yok gibi çalıştırılıyorlar.
İnsanlar arasında belirlenmiş üstün özeliklere sahip olmayanlar köle olmaya daha yatkın görülüyorlar. Aynı şekilde köle olmayı meşru kılan nedenler ırk farkı olurken, ekonomik sınıf içerisinde bulunduğu konum hatta bazen cinsiyeti bile köle olarak doğmasına veya çalıştırılmasına neden olabiliyor. Ekonomik sınıfta en altta yer alanın köle olması gayet tabii iken ve hayatında bir üst sınıfa geçmesi için şans verilmezken, üst tabaka insanlar her zaman sahip olucu kişilerdir ve üstündür.
Yeni köleliğin yükselişinde iki önemli unsur bulunuyor; bunlardan biri 2. Dünya Savaşı’ndan sonra tahmin edilemeyecek derecede nüfus artışı olması ve yoksulların daha da yoksullaşarak kaynakların azalması, dolayısıyla da rekabet oluşumu. İkinci unsur ise toplumsal hayatta meydana gelen hızlı değişimler ve dönüşümler. Zenginler kültürlerini feda etmeyi göze alarak daha da zenginleşirken fakirler daha da fakirleşiyor ve aradaki eşitsizlik daha çok artıyordu.
Soğuk savaş döneminde eşitlik, adalet ve hak mücadelesinin yerini kapitalizmin etken olduğu ekonomisi güçlü olanın daha güçlü olduğu anlayışına bırakıyor. Ekonomiyi güçlendirmede kullanılan araçlardan birini de yeni köleler oluşturuyor.

Eski köleliğe karşı yeni kölelik: Eski kölelik anlayışında köleleri yatırım veya sermaye gibi görüyorlardı ve şimdi nasıl ki para biriktiriyor veya en basitinden ev, araba alıp bir şekilde yatırıma döküyorlarsa eskiden köleler de bu işlevi görüyorlardı.
Nüfus artışının hızlanmasıyla köleler artıp daha değersiz hâle gelirken, sahipleri de onlara daha az bağımlı oluyordu. Günümüzde insanların mallarının ipoteklemesi gibi uygulamalar geçmişte kölelere ipotek koyma olarak uygulanıyordu. Ayrıca köleler şiddet yoluyla ve sömürü amaçlı alıkonuyorlardı.
Savaş köleliği bizzat devlet tarafından yürütülen, kölelerin emek gücünü kullanan bir dinamik. Buna Burma’da sivilleri alınıp her türlü hizmet işinde kullanımına örnek verilebilir. Çocukların ev işlerinde kullanılmaları için de köle olarak satıldığına Afrika batısında rastlayabiliyoruz. Aynı şekilde kızların, rahiplere köle olarak verilmesi ve her türlü isteklerini yerine getirmeye zorlanması da sayılabilir. Yani her yerde kölelik hâlâ devam ediyor, tek farkla şekil değiştirerek.

Eski Kölelik; Yasal mülkiyet esastır, yüksek bedeller ödenir, kâr düşüktür, potansiyel köle kıtlığı vardır, ilişki uzun döneme yayılır, köleler süreklidir, etnik farklılıklar önemlidir.
Yeni Kölelik; Yasal mülkiyetten kaçınılır, çok düşük bedeller ödenir, kâr çok yüksektir, potansiyel köle fazlası vardır, ilişki kısa bir dönem için kurulur, köleler kullanılıp atılır, etnik farklılıkların hiçbir önemi yoktur.

Yeni kölelik ve küresel ekonomi: Kölelerin dünya piyasa ekonomisine katkısı daha çok işveren tabakanın lehine oluyor. Köleleri çok düşük maliyetlerde çalıştırarak en fazla kâr elde etme peşinde koşuyorlar. Bu bazen de kölelerin borçlarını kapatmaları için mecbur kaldıkları çalışma şekli oluyor.
Eski kölelik biçiminde mülkiyet gibi görülen kölelerin çok genç ya da çok yaşlı olması sorun yaratırken artık yaş sorun yaratmıyor çünkü artık işgücüne ve ihtiyaç duyulan yaşa göre köle alınıyor ayrıca mülkiyetin yerini hâkimiyet ve sömürü alıyor. İş sözleşmeleri hem yasal yollarla görünür kılınıyor hem de köleliğin saklı tutulmasına yarıyor. Köleliğin gizli saklı yapılmasının bir nedeni de kültür içine yerleşmiş gelenek ve göreneklerin engel teşkil etmesi.

Devlet tarafından göz ardı edilen ve kilim altına süpürülen kölelik sorunu kamu düzeni bozulduğu zamanlarda ortaya çıkıyor. Toplumda sıkıntılı zamanların yaşandığı, krizlerin olduğu dönemlerde devletin ve devletin buyruğu altındaki polislerin şiddeti önlemesi gerekirken, aksine karmaşa yüzünden vatandaşa şiddet uyguladığını gözlemliyoruz.
Bilgiden özgürlüğe: Güç eşitsizliği olmayan ülkelerde kölelik ortaya çıkmaz. Yani toplum yoksul olmalı ki kölelik ortaya çıksın. Köle sahibinin köle bakımı için kaynaklara sahip olması, kölelerin ise her koşulda çaresiz hâlde kalmış olmaları gerekiyor. Yeni köleler günden güne artıyor ve yayılıyor.
Ne Yapılabilir?

Yeni köleliği yaratan ve ortaya çıkaran birkaç neden vardır; ani nüfus artışı, tarımda makineleşme ve şiddet, yozlaşma ile ortaya çıkan kargaşa örnek verilebilir. Dünya daha modern bir yer haline gelirken güçlünün güçsüzü ezmesi sadece şekil değiştiriyor fakat aynı şekilde varlığını devam ettiriyor. Köleliğin iki önemli unsuru var: şiddet ve kâr. Eğer köleliğin ortadan kalkmasını istiyorsak önce bunlarla mücadele etmek gerekiyor.
Sanayi Devrimi nüfus patlamasına neden olduğu için bazı köleler özgür hâle geliyor bazıları da yeni tüketim malları yani yeni köle hâline geliyor. Nüfus sorununun çözülmesi için çok uç noktada olan yoksul kısmı bitirmek gerekiyor.

Uluslararası iş dünyası en düşük maliyetli emek peşinde koşarken çoğunlukla da taşeron şirketler aracılığıyla en düşük maliyeti sunan köle emeğine başvuruyorlar. Şirket sahipleri daha çok kazanç elde etme isteği peşinde koşarken insanları kullanıyorlar. Bu da devlet içinde çürüme ve bozulmalara yol açıyor. Fakat eğitimli halk yeterince baskı uygularsa, iş adamları bölgenin sorunlarıyla mecburen ilgilenecektir. Yeni kölelikte aynı zamanda köle ile sahibi arasında bağ bulunmuyor hatta çoğu zaman sahiplerinin kim olduğunu bile bilmiyorlar.
Tüketim yoluyla köleliğe katkımız olduğu bir gerçektir. Bu yüzden tükettiğimiz malların nerede nasıl üretildiğine dikkat etmemiz gerekiyor. Bu da düşünerek en azından bir şeylerden feragat ederek olacaktır. Bu şekilde kârı azalan şirketler köleleri mecburen bırakmak zorunda kalacaklardır. Yeni şiddet biçimlerinden biri de psikolojik ve akıl sağlığına karşı zarar verme olarak karşımıza çıkıyor. Çeşitli uluslararası örgütlerle iş birliği içinde bu sorun da çözülebilir. Aynı zamanda yapılan zulmü kamuoyuna yayınlayarak daha cezbedici sonuçlar elde edilebilir. Eğer köleliği durdurmak istiyorsak tüm dünyayı insan haklarının mülkiyet haklarından daha fazla korunmaya muhtaç olduğuna ikna etmek gerekiyor. Köle alan ya da köle satan kişilere yaptırımlar uygulanmalı ve bunun için de önce devlet insan haklarını üstün kılar hâle gelmeli. İnsanları köleliğin hâlâ devam ettiği konusunda bilinçlendirmek ve onlara bunu kabul ettirmek gerekiyor. Bu gerçekten büyük bir savaş hâline geliyor çünkü köleliğin modern hâlinden kazanç elde eden insanlar var ve onlarla savaşmak daha güç hâle geliyor. Aynı zamanda hayatları değişen kölelerin de yeniden hayata tutunmalarını öğretmek ve özgürlüğü öğrenmeleri konusunda destek olmak gerekiyor. Bunun için daha çok araştırmaya ve daha çok öğrenmeye ihtiyacımız var.

Merhaba, ben Sevgi Balkan. Gazi Üniversitesi Sosyoloji bölümünde lisans eğitimimi tamamladım. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sosyoloji Yüksek Lisans Programına devam etmekteyim.

Yazarın Profili

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir