Guguk Kuşu ve Otomatik Portakal | Sosyolojik Analiz

Guguk Kuşu ve Otomatik Portakal | Sosyolojik Analiz
guguk kusu otomatik portakal
0

Guguk Kuşu ve Otomatik Portakal kitaplarının özeti verilmiştir. Daha sonra ise sosyolojik analizleri yapılmıştır.

OTOMATİK PORTAKAL KİTAP ÖZETİ

Kitabın yazarı olan Anthony Burgess hasta olduğunu ve bir yıl ömrü kaldığını öğrendikten sonra hayattan göçüp gittiğinde karısına bir gelir bırakabilmek için birkaç kitap yazmıştır.Bu kitaplardan birisi de inceleyecek olduğumuz Otomatik Portakal’dır. Roman gündüzleri her şeyin normal olduğu geceleri ise herkesin evlerine kapandığı dışarıda kalanların başlarına

türlü felaketlerin geldiği bir yerde geçmektedir.Romanda geceleri sokakları hakimiyeti altına alan çeteler ve bu çetelerden zarar gören yaşlılar, zavallı kadınlar söz konusudur.Kitapta bu çetelerden biri olan Alex’in çetesi ve Alex’in başına gelenler işlenmiştir. Alex henüz 15 yaşında bir gençtir. Hava karardığında çetesi ile sokaklara çıkmak ve gördüğü her insana işkence edip zarar vermek o ve arkadaşları için büyük zevktir.Önüne çıkan

yaşlılara zarar verip kadınlara tecavüz ettikten sonra hiç vicdan azabı duymayan çete bu işten zevk alırlar. Bu şekilde devam eden hayatlarında hiçbir sorun görmeyen Alex ve çetesi en sonunda kendi aralarında problem yaşamaya başlarlar.Arkadaşları bir şekilde Alex’in polisler tarafından yakalanmasına sebep olur. Artık Alex cezasını çekmek üzere hapise düşmüştür. Tabi o dönem suç oranlarıyla orantılı olarak suç işleyenler de fazladır ve ıslah evleri fazlasıyla doludur. Devlet buna bir çözüm bulmak ister ve böyle bir arayışın içine girer. Daha sonra doktorlar tarafından suçluları ıslah edip, ıslah oldukları halde cezalarının kaldırılması ile ilgili bir rehabilitasyon tedavisi bulunur. Bu tedaviye deneklerden biriside Alex olur.Ona çeşitli

ilaçlar verilerek, bazı görüntüler izlettirilerek, psikolojisi ile oynanır ve Alex hapisten çıktığında artık kötü bir insan değildir.İstese de kötülük yapamayacak hale gelir.Daha sonrasında iyi bir insan olsa da Alex toplum tarafından bir süre dışlanır ve görmez hale gelir.

GUGUK KUŞU KİTAP ÖZETİ

Romanda olay bir akıl hastanesinde geçmektedir. Bu tımarhanedeki amaç akıl hastası olan bireyleri ıslah ederek topluma kazandırmaktır. Tımarhanede iyileşebilir ve kesin olarak iyileşemez olan hastalar bulunmaktadır. Bu hastalardan birisi de deli olduğu sanılarak oraya getirilmiş olan Mc Murphy’dir. Murphy iyileşebilir hastaların yanına katılmıştır.Aslında deli değildir daha rahat bir yaşam arayışı içindedir.Oradaki arkadaşları ile kart oynayarak onların paralarına ve sigaralarına el koymak onun hoşuna gitmektedir. Fakat sonrasında deli olmadığını oradakilerden farklı düşündüğünü ve topluma karışmak istediğini anlatmaya çalışır ve oradaki hemşire Ratched ile tartışma haline girer. Ratched Murphy ve orada bulunan deliler üzerine bir hakimiyet kurma çabası içindedir. Fakat Murphy tımarhanedeki dedileriuyandırmaya onları aslında deli olmadıklarına ikna etmeye ve inandırmayaçalışmaktadır.Aslında tımarhane dışarıdaki dünyanın bir yansımasıdır. Tımarhanede bulunan insanlar özgürlüklerinin elinden alındığına, toplum ve ve insanlık dışı kaldıklarına inanmaya başlamışlardır. Onlara yapılşan uygulamalara çeşitli şekillerde karşı koymayabaşlamışlardır. Fakat sistemi hala savunan hemşire Ratched ve Murphy arasındaki çatışma giderek artmaktadır. Tımarhanedekiler üzerinde baskı kurmak isteyen hemşire yüzünden intihar eden insanlar bile mevcuttur.

OTOMATİK PORTAKAL VE GUGUK KUŞU KİTAP ANALİZİ

Otomatik Portakal romanına bakıldığında romanın baş kahramanı olan Alex ve çetesinin kendi arasında ve gruplar üzerinde yarattığı çatışmalar Simmel’in çatışma kuramları ile açıklanabilir. Ortak kişisel niteliklere sahip olan çetede Alex ve arkadaşı arasında gurp içi çatışma gerçekleşmiştir. Simmel grup dışı çatışmaların insanlar arasında hoşgörüyü ve grup içinde dayanışmayı artırdığını söylemektedir gerçekten de romanda Alex’in çetesi ve düşmanları arasında çıkan çıkan kavga sonrasında galip gelen çete arasında birbirlerine duydukları bir hoşgörü ve dayanışma söz konusudur. Simmel bunun gibi çatışma durumlarının faydalı olabileceğini düşünür.Ona göre çatışma ve uyum daima birlikte ilerler. Simmel aynı zamanda paranın amaç değil araç olması gerektiğini düşünür. Fakat romana baktığımızda çetelerin marketleri basıp para çaldıklarını veya yaşlılara eziyet ederek onların cebindeki paralara el koyduklarını görmekteyiz. Bu şekilde yaşamına devam eden çete üyeleri Simmel’in de düşündüğü gibi bir zaman sonra doyumsuzluğa ulaşmış ve mutsuz hale gelmişlerdir.

Simmel’e göre para refah sağladığı gibi olumsuz olarak bıkkınlıkta getirebilir. Romanda Alex ve çetesi gündüz vakitlerinde aslında Goffman’ın düşüncesindeki ön sahnededirler. Burada utanılacak hale düşmemek için toplumun onlardan bekledikleri davranışları sergilerler. Goffman’a göre toplumsal alandaki benlikle bizim kendi benliğimiz arasında farklar vardır.kendi benliğimizi sergilediğimiz sahne arka sahnedir.Bu arka sahnede kendimizle baş başa kalırız utanıp çekineceğimiz kimse yoktur fakat ön sahnede diğer insanlar tarafından dışlanma, zarar görme ve yalnız kalma korkusuna sahip olduğumuzdan toplum nasıl istiyorsa öyle davranma eğilimimiz vardır.Yani utanılacak hale düşmemek için makul olan davranışları yaparız.Bu şekilde mutlu olup olmadığımız önemli değildir önemli olan toplum arasında farklı gözüküp dışlanmamaktır.Eğer bir kere toplumdan farklı olduğunuz fark edilirse dışlanır ve damgalanırsınız. İşte tam da bu sebeple insanlar ön sahnede bir çeşit maskeyle olmak istedikleri gibi değil olmaları gerektiği gibi davranırlar.

Romandaki kahramanlarda işte aynen böyle yapmışlardır. Gündüz vakitlerinde taktıkları maskeyi hava karardığında aydınlık geçtiğinde atmışlar ve özlerine dönüp olmak istedikleri gibi olmuşlardır. Tabi bunu beceremeyen insanlar da vardır.Guguk Kuşu kitabında tımarhaneye kapatılmış olan insanlar ön sahnede nasıl davranacağını bilemeyen ve arka sahnede yapmaları gereken davranışlarını ön sahneye taşıyan kişilerdir. Tımarhaneye geldiklerinde ise artık arka sahneleri yok olur.tüm davranışları denetim altındadır. Oradakiler sürekli gözler üzerinde olan davranışlarını kontrol etmek zorunda kalırlar. Aksi taktirde tımarhane denilen bu ıslah evinde cezalara uğramak durumunda kalırlar.

Goffman’a göre aslında bu tımarhanedeki insanları deli olarak değil de normal insan olarak görmek ve onlara normal şekilde davranmak aslında bütün sorunu çözecektir. Guguk Kuşu romanının baş karakteri olan Murphy’de böyle düşünmektedir. Deli zannedildiği için tımarhaneye atılan Murphy buradaki insanları aslında normal olduklarına inandırmaya çabalar.Fakat hemşire Ratched’e göre onlar delidir ve özgür bırakılmamalılardır. Yemek yeme, uyuma, giyinme, duş alma gibi en özel faaliyetleri bile denetim altında tutulmalıdır. Onların yaşamları için belli kurallar konulmalı bu kurallara uymayanlar cezalandırılarak ıslah edilmelidir. Hemşire Ratched’e göre deliler topluma kazandırılamaz onlar hep denetim altında ve ön sahnede bulundurulmalıdır.Karşıdaki insana acıyarak güzel bir dille konuşulmamalıdır.Islah edebilmek için ona ceza verilmeli ve kötü davranılmalıdır. Fakat oraya bir yanlış anlaşılma sonucu gelen Murphy tam tersini düşünür.Onun düşünceleri Goffman’a benzemektedir. Ona göre karşıdaki kişide bir insandır ve o insan deli değil de normal olarak görüldüğünde ortada bir sorun kalmayacaktır. Bu ıslah evleri zarar görmüş ruhları eğitmek için kurulmuştur ama aslında onları yok eder.

Goffman bu hastalar normal algılandığında bir sorun çıkmayacağını söyler. Tımarhanede bulunan insanlar hemşire tarafından normal algılanmayıp cezalara ve hor görülmeye maruz kaldıklarından intihara bile sürüklenmişlerdir.Tımarhanelerdeki asıl sorun arka sahnenin olmamasıdır. Burada hastaların sürekli göz önünde olduğu ve aşağılandığı bir yapı mevcuttur. Tımarhanedekiler toplumun alışmış kurallarına uymayan bu yüzden deli kabul edilen kişilerdir. Toplumun uyumunu bozan tımarhanedeki insanlar aslında topluma geri kazandırılmaya değil uyuşturulma ve insanlıktan çıkarılma muamelesi görürler. Uyum, eğlenme ve çalışma durumları belirlenmiştir.Dolayısıyla yavaş yavaş benlik kaybolur.Otomatik portakal romanında Alex gibi suçlulardan bazılarının da eğitilmek amacıyla getirildikleri hastanede yaşadıkları da tımarhanedeki delilerin durumuna benzemektedir. İlk kısımda kızılan Alex kitabın ikinci kısmında acınacak hale gelir. Alex iyi bir insan olabilmek umuduyla ona yapılmak istenenlere karşı çıkmaz.Oysa insan iyi olmak istiyorsa iyiliği kendi iradesiyle seçmelidir.Ceza alma korkusuyla yapılan iyilik gerçek iyilik değildir.Toplumun baskıladığı davranışları gerçekleştirmek bizi iyi yapmaz. ’’İyilik içten gelir. İyilik bir seçimdir. İnsan iyiliği seçmezse insanlıktan çıkar.’’(Anthony Burgess)

Goffman ‘a göre ne olmak istediği ile ne olduğu arasında boşluk olan kişiler toplumdaki diğer insanlar tarafından damgalanır. damganın üç türü vardır.Bunlardan birincisi fiziksel engel, ikincisi hüküm giyme, üçüncüsü ise toplumsal damgadır.Otomatik portakal romanında Alex hüküm giymiştir ve topluma geri bırakıldığında kabul görmemiş en yakınları olan ailesi tarafından bile istenmemiştir. Alex’in yolda yürürken diğer insanların şaşkın ve ürkek bakışlarına bazen de şiddet görmesine sebep olan şeyin adı damgadır. Alex ıslah edilme sürecinde damgalanmıştır.Damgalanan çoğu kişi damgalandığını kabul eder, bazıları direnir. Guguk Kuşu romanında bulunan tımarhanedeki insanların damgalarından kurtulması Otomatik Portakal romanındaki Alex’in damgadan kurtulmasından daha kolaydır.Eğer birisi hapse girip çıkmışsa damgadan kurtulması oldukça zordur. Damga görünür ya da gizli olabilir.Otomatik portakal romanındaki Alex’in başına gelen damgalanma görünürdür.Damgalanan kişiler üç farklı strateji gösterir.Bazıları damgalarını kapatmak için bir şeyleri gizler, bazıları kendi dünyasına çekilir, bazıları da toplumda hakim olan düşünceyi yıkma çabasına girer. Alex damgalandıktan sonra kendi dünyasına çekilmiş hatta intihara sürüklenmiştir.Guguk Kuşu romanındaki kahramanımız Murphy ise hakim olan düşünceyi yıkmak istemiş bu sebeple sistem ile çatışmıştır.

Toplumun dışına itilen bireyleri evcilleştirmek amacıyla hapsedilen insanları konu alan Guguk Kuşu romanında özgürlük ve özgürlükleri komutası altına almak isteyenler arasında yaşanan mücadele anlatılmıştır.Romanda her yerden gözetilen özgür olmayan insanları eğitmek onları topluma geri kazandırmak adı altında yapılan zulümlerle insanlar iyice uyuşuk hale getirilirken bu durumun farkına varan ve karşı olan bireylerde şiddete uğramış eziyet görmüşlerdir.Peki bu şekilde toplumun düzeleceğine inanan insanlar mı tedaviye muhtaçtır yoksa emirlere karşı gelemeyen bir yere kapatılıp ne söylenirse yapmak durumunda olan insanlar mı?

Ben Buse, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nde Sosyoloji Bölümü öğrencisiyim. Dijital dünyada var olmak için buradayım.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir